Emel Aksoy Gündemir: En önemlisi cesaret. Bizim kadınlarımız biraz korkuyorlar. Tarihimize baktığımızda evlerinde, tarlalarda çok çalışan, bütün sorumlulukları üstüne alan kadınlarımız iş hayatına geçmekte pasifler.

sinanEmel Aksoy Gündemir, Rize'de balıkçı bir babanın kızı olarak dünyaya gözünü açtı. Henüz 2 aylıkken ailesinin İzmir'e yerleşmesiyle çocukluk ve gençlik yılları Güzelbahçe'de geçti. Çocukluğunda hep balık ağları ile içiçeydi. Okul yıllarında balık ağlarını dikmesini ve tamir etmesini öğrendi. Bu yardımları ile aile bütçesine de katkı sağlıyordu. 17 yaşına geldiğinde annesi Hamdiye Müzeyyen Aksoy ile birlikte evlerinin bahçesinde balık ağı tamiri ve bakımı işine girdi. İlk işini Türkiye'de ilk balık çiftliklerinden birinin kurucusu olan eniştesinden aldı. Birbiri ardına siparişler gelmesi üzerine bu işin geleceğinin parlak olduğunu gören Gündemir, alaylı başladığı işin eğitimini de almak istedi. Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'nde okuyan Gündemir, eğitim sürecinde de balık ağı bakım, tamir ve üretimine devam etti.



Kısa sürede işlerini büyüten Gündemir, bugün sahibi olduğu "Emel Balık" firmasıyla, 50 kişiye istihdam sağlıyor. Norveçli bir firma ile geçtiğimiz yıllarda ortaklık anlaşması imzalayan Gündemir, dünya markası olmayı hedefliyor. Balıkçı bir babanın kızı olan Gündemir ile girişimcilik öyküsünü konuştuk.

Emel hanım kısaca sizi tanıyabilir miyiz?Güzelbahçe'de balıkçılık yapan bir babanın kızıyım. Bu yüzden çocukluğumdan beri balık ağlarını bilirim. Küçük bir kız iken babama ve anneme yardım etmeyi çok severdim. Ortaokul yıllarında balık çiftliklerine ağ örerek aile bütçesine katkı sağladım. Çocuk yaşta bu alanda önemli bir tecrübem oldu. Liseyi tamamladığımda da aile işimiz olan balıkçılık konusunda yüksek öğrenim görmek istedim. Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi'ne girdim. Üniversite yıllarında küçük bir atölye kurarak balık ağı üretimine başlamıştım. 1995 yılında mezun olduğumda artık taleplere yetişemez hale gelmiştim. Onun için daha büyük bir atölye kurmam gerekiyordu.

Girişimcilik öykünüz nasıl başladı?


1992 yılında evde annemle birlikte başladık. Teyzemin eşi rahmetli Hüseyin Kopuz, Türkiye'de ilk balık çiftliği kuranlardandır. Onlardan gelen talep doğrultusunda annem ağ dikmeye başlamıştı. Ben de ona yardım ediyordum. Bir yıl içinde sektörün potansiyelini farkettim. Dışarıdan çok fazla talep gelmeye başlamıştı. Çünkü o yıllarda bu işi yapan yoktu. Ağlar genellikle Rusya'dan geliyordu. Bu işin büyüyeceğine dair fikirler oluştu bende. İşin geleceğini gördüğüm için eğitimini de almak istedim. EÜ Su Ürünleri Fakültesi'ne kaydoldum. 2 yıllık bir eğitim aldım. Mühendisliğe geçiş hakkını kazanmıştım ama işler artmaya başladığı için okula devam etmedim. Üniversitede okurken de ağ üretimine devam ediyordum. Sonra bu işin artık evde olmayacağı, işin çok büyüyeceği kafamda belirmişti. Sonra dükkanımızı açtık. Bu sırada annem göğüs kanserine yakalandı. Dükkanda ben, kuzenim ve iki elemanla çalışmaya devam ettik. 20'li yaşlarda işin başına geçmiştim. Sektör çok hızlı ilerliyordu, elle dikim yetişmiyordu. Araştırdım, bu işin yurtdışında makinelerle yapıldığını gördüm. Nereden ne alınır öğrendim. İlk makinamızı Japonya'dan getirdik. Burada özel aparatlar ekledik. İlk defa makine ile ağ diken firma olduk. Ondan sonra talepler artmaya başladı. Yeni makinalar ve elemanlar katıldı şirkete. Yerimize sığmadık, karşımızda bir dükkan daha tuttuk. Sonra oraya da sığmadık Güzelbahçe'de bin metrekarelik bir yere geçtik. İşler büyümeye devam ettikçe oraya da sığamaz olduk. Son olarak şuanki yerimize taşındık. Burası 2 bin m2'si kapalı olmak üzere 8 bin m2 üzerine kurulu, alanında Türkiye'nin en büyük tesisi. Hatta burası da yetmedi ve karşı parselde bin 500 m2'lik bir depo daha kiraladık. Ben ve annemle başlayan işimizde şuan 50 personelle çalışıyoruz.


İşe ilk başladığınızda babanız size destek oldu mu?


Babam eski balıkçı. Bize her zaman destek oldu. Ama hep temkinliydi. Annemle ben daha cesurduk. Babamın manevi desteğini her zaman hissettim. Kendisini üç ay önce kaybettik.

Norveçli Egersuda ile ortaklık süreci nasıl gelişti?


2007 yılında yurtiçinde düğümsüz ağ bulamayınca Norveç'ten ağ almaya başladık. Norveç'e gittim, oralarda neler yapıldığını inceledim. Egersuda'dan ağ almaya başladım. Onlar “bir yılda 20 ton alsanız mükemmel olur” demişlerdi. Biz anlaşma yaptıktan sonra ilk yıl 40 ton ağ aldık. Bu miktarı gördükten sonra Türkiye'yi ve bizi incelemeye almışlar. Türkiye'nin gelişimine, bizim iş ahlakımıza bakmışlar. Teklif onlardan geldi. Önce hisselerin yüzde 66'sını almak istediler. Ben kabul etmedim. Sonra 2008 ekonomik krizi gündeme geldi. Tüm sektörler gibi biz de etkilendik krizden. Egersuda'da İzlanda'daki tesisini kapatmak durumunda kaldı. O nedenle görüşmeleri bir iki yıl erteledik. Daha sonra 2009 sonunda yeniden görüşmelere başladık. Görüşmeler ve hazırlıklar bir yıl kadar sürdü. Şirket evliliği sözleşmesi hazırlandı. Sonra ortaklık geldi. Yüzde 50-50 anlaştık. Yönetim kurulunda bizden 3 kişi onlardan 2 kişi bulunuyor. Yönetim Kurulu Başkanlığını ve Genel Müdürlüğünü ben yapıyorum. Bizim aldığımız kararlara saygı duyuyorlar. Türkiye'yi çok bilmedikleri için işlere karışmak istemiyorlar. Şuana kadar ortaklığımız çok iyi gidiyor. Her yıl büyüyoruz. Fiziksel alanımızı büyüttükten sonra da büyüme oranlarımız arttı. Bu yıl yüzde 15 büyüme bekliyoruz.

Yurtdışı hedefleriniz nedir?


Türkiye piyasasında daha güçlü olmak için ortaklığa gitti. Makine hattı, çalışan sayısı, kapasite olarak Türkiye'deki en büyük tesisisiz. Öncelikle Türkiye'deki yerimizi sağlamlaştırmak istiyoruz. Ama bu tesisi yaparken Avrupa normlarını da düşündük. Sonraki amaçlarımızdan biri de yurtdışına açılmak. Bu tesis altapısıyla, arıtmasıyla bu hedef doğrultusunda yapıldı. Son 2-3 yıldır hem kendimiz hem de Norveçli ortağımız kanalıyla yurtdışına satış yapıyoruz.


Sektördeki pazar payınız nedir?


Şuan tam kapasite çalışmıyoruz. Tek vardiya çalışıyoruz. Yılda 2 binin üzerinde ağ bakımı ve yıkaması yapıyoruz. 150 ton yeni ağ işleyebiliyoruz. Bir o kadar da boyama yapıyoruz. Bunları tek vardiyada yapıyoruz. 3 vardiya çalışarak bunları 3 katına çıkaracak kapasitemiz var. Türkiye'de yüzde 30'un üzerinde pazar payımız var. Bizim gibi tesis yok ama bize yakın 2 tesis var. Sektörde daha çok atölye tarzı işletmeler var.

Yakın dönemde bir yatırım planınız var mı?


Biz yurtdışı ayağını hareketlendirmek istiyoruz. Tamamen yurtdışına çalışacak yeni ağ üretimi üzerine bir tesis kurmayı planlıyoruz. Ortağımızın dünyada sözü geçiyor. 2 yıldır taleplere cevap veremiyor. Ortağımızın bu açığını kapatmak için bir yatırım yapmayı düşünüyoruz. Öte yandan insanlar şuan ne yapacaklarını bilmiyorlar. Ya da yapacaklarsa da şu dönemin geçmesini bekliyorlar. Yatırımlar ötelenmiş durumda. Bizim de yeni ağla ilgili bölümümüz rölantide gidiyor. Tamir, bakım ve yıkama yaptığımız bölümümüz şuan sezon olduğu için yoğun.

İşletmenizde kadın çalışan oranı nedir?


Çalışanlarımızın yüzde 55'i kadın. Kadın ağırlıklı bir yapımız var. Ben 2008 yılında Garanti Bankası, Ekonomist Dergisi ve Kagider'in yaptığı değerlendirmede yılın kadın girişimcisi ödülünü almıştım. Bu ödülün de üzerimde pozitif bir etkisi var. Kendimi kadınlara karşı sorumlu hissediyorum. Kadınlara iş olanağı sağlamayı seviyorum. Birazcık pozitif ayrımcılık yapıyorum.


Kendi işini kurmak isteyen kadınlara neler tavsiye edersiniz?


Önce cesaretli olmaları gerekiyor. Bizim toplumumuzda kadını cesaretlendirici çok şey yok. Genelde önünü kesici, morallerini bozucu olaylar olduğu için kadınlarımızın öncelikle cesaretli olmaları gerekiyor. Ondan sonra yapacakları işle ilgili araştırmaları gerekiyor. Ne yapmak istediklerine neye yetenekleri olduğuna baklamaları gerekiyor. Yapacakları işle ilgili birçok kanaldan bilgi toplayabilirler. Finansal destekler alabilirler. Hibe destekler bulabilirler.

Sivil Toplum Kuruluşlarında faaliyetleriniz var mı?


STK'larda çok fazla bulunamıyorum. Projelere destek oluyorum. En son Tarım İl Müdürlüğü ile balıkçılıkta kadın eli diye bir proje yaptık. Bu bölgedeki kadınları çağırdık. 'Biz sizi eğiteceğiz, bir aylık kurs vereceğiz, başarılı olanları işe alacağız, yurtdışına geziye götüreceğiz' dedik. 15 kişilik bir grup düşündük. 9 kişi başvurdu. Projeyi bitiren 1 kişi oldu. Hala bizde çalışıyor. Eskiden ev hanımıydı şimdi bir meslek sahibi ve kendi geçimini sağlayabiliyor.

Erkek egemen bir sektörde patron olmak zor mu?


Çok genç yaştı bu işe girdiğimde etrafımdaki herkes erkekti. Yaşları da 40'ın üzerindeydi. Başlangıçta ciddiye almadılar. Çok temkinli yaklaştılar. Sonra enişteme iş yapmaya başlayınca oradan görüp, daha sonra benimle bağlantıya geçip, benimle tanışıp, işimi gören insanlar beni yavaş yavaş kabullenmeye başladılar. Ama her zaman bir ön yargı var. çoğu yıkılmış olsa da hala var. Yurtdışıdan gelen misafirlerimizde bile bir şakınlık oluyor. Norveçte bile bu işleri yapan şirketlerin yönetimlerinde kadın yok. Beni tanıdıkça, yaptığımız işleri gördükçe taktir ediyorlar. Ama öncesinde hep bir önyargıyla karşılaşıyorsunuz maalesef. Sektörde kadın görmeye hala alışamadılar.


Emel Aksoy Gündemir kimdir?


1975 tarihinde Rize’de doğdu. 2 aylıkken İzmir’e geldi. Ortaokul dönemlerinde, balıkçı olan babası Sultan Aksoy’a ağ yapmakla işe başladı. 1990’lı yılların başında annesi Müzeyyen Hamdiye Aksoy ile balık çiftliklerine ağ dikerek iş hayatına atıldı. 1997’de Sultan Aksoy Balık Avcılık Malzemeleri adı altında şahıs şirketi ile ilk atölyesini açtı. Makine ile Türkiye’de ilk kez balık ağı dikimini yaptı. 2004 yılında Güzelbahçe’de 850 m2'si kapalı alan olmak üzere toplamda bin 200 m2'lik bir alanda Emel Balık Ağları Ltd. Şti.'ni kurdu. Ekim 2010 yılında yüzde 50 – yüzde 50 hisse dağılımı yapısı ile Norveçli Egersund Net firması ile ortaklık yaparak, 9 bin 500 m2'lik bir alanda Emel Balık ve Balık Ağı A.Ş. yi kurdu. Hala yönetim kurulu başkanı ve genel müdür olarak görevine devam etmektedir.

Eski ağlar giyisi oluyor


Mevcut yerimiz ancak bize yetiyor. 2 yıl önce Norveç'ten bir şirket daha getirdik. Nofir Türk ismiyle bir şirket kurduk. Yaptığımız ağların ömrü bitince onları toplayıp halatlarından ayırıp sınıflandırıyoruz. İtalya ve Slovenya'ya gönderiyoruz. Bunlar da geri dönüşüme gidip tekstil ürünü olarak geri dönüyor. Geri dönüşüm Avrupa'da çok popüler ve desteklenen büyük bir ekonomi.