Kuşkusuz, bu pandemi insanlığın mücadele etmek zorunda kaldığı son pandemi olmayacak. Tarihe baktığımızda, Ortaçağ'daki Kara Veba Salgını'ndan, 1881’lerde yaşanılan Kolera Pandemisi'ne ve bugünlerde de sıkça atıf yapılan İspanyol Gribi'ne kadar birçok salgını geride bıraktık. Covid 19 için de sona yaklaşıyoruz. Bunda en önemli aşama da aşı çalışmaları. Doğrusu, gelişmeler umutlarımızı arttırıyor. Özellikle başında Türk Bilim Adamı Prof. Dr.Uğur Şahin’in olduğu Alman BioNTech firması ile Pfizer’ın ortak geliştirdiği 'BNT162ö' isimli aşı, uygulama için gün sayıyor. Faz1, 2 ve 3 aşamalarını en erken tamamlayan aşı olacak gibi görünüyor. Faz 3 kapsamında küresel olarak çok uluslu 30 bin kişilik deneme çalışmalarına Türkiye’den de 100 vatandaşın katılacağını İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek açıkladı. Ama geldiğimiz noktada, bilim ve teknolojinin ilerlemesi, sanki insanlığın imkanlarının sınırsız olduğu düşüncesinden hareketle, bunun her sorunu er ya da geç halledeceği sonuçta da bu pandeminin de çözümü için zamanının gelmesinin beklendiği bir ruh haline sokuyor insanı. Yani bir tür meydan okuma gibi,bu pandemiyi de yok ettik, gelsin yenisi özgüveninde ilerliyoruz. Tıpkı, Antik Çağ Mitolojisindeki İkarus’un balmumundan kanatlarının güneşe yaklaştıkça erimesi gibi. İkarus’un babası Daidalos ki bir mimar ve mucittir, her başarılı insan gibi çecresinin kıskançlığı sonucu kral kışkırtılarak Girit Adası'na sürgüne gönderilir. Girit Kralı Minos, bu yetenekli kişiyi ziyaret eder ve başındaki bir sorunu dile getirir: Kralın karısı bir lanete uğramıştır ve yarı boğa yarı insan bir çocuk doğurmuştur. Daidalos’tan evlatları Minotaurus adlı insan yiyen canavarı güvenle tutacağı bir yer yapmasını rica eder. Daidalos da bir labirent yapar, ancak çevre kentlerden toplanan 7 kadın 7 erkeğin kurban şeklinde labirente atılması halkı bezdirmiştir. Ünlü bir savaşçı olan Thesseus bu duruma son vermek ister, ancak Minotauros ile mücadeleye gitmeden önce, Daidalos’a danışarak, canavarı öldürdüğünde labirentten nasıl çıkacağını sorar. Nitekim, Thesseus canavarı öldürüp labirentten çıkar, üstelik kendisine aşık olan Kralın kızını da alarak adadan uzaklaşır. Kral, Daidalos ve oğlu İkarus’u Labirente kapatır. Labirenttin mimarı Daidalos bile kendi labrentinin içinden çıkmayı başaramaz. Çevrede uçan kuşların bıraktığı tüyleri oğlu İkarus ile toplayarak, balmumuyla birleştirir, kendine ve oğluna birer kanat yaparak kanatlarını sırtlarına yapıştırıp kollarına bağlarlar. Ancak oğluna şöyle der, kanatları balmumu bir arada tutmaktadır, çok alçaktan da çok yüksekten de uçmamak gerekir, çünkü çok alçaktan uçulursa nem kanatları ağırlaştırarak uçmasını engelleyecektir, çok yüksekten uçarsa da güneşin balmumunu eritip kanatlarının tüylerini serbest bırakacağını belirtir. Baba ve oğul, Girit halkının şaşkın bakışları arasında havada süzülerek özgürlüğe doğru uçar. Ancak oğul İkarus, kanatlanıp uçmanın oluşturduğu sarhoşlukla, babasının tüm söylediklerini unutur ve adeta güneşe dokunmak istercesine yükselmeye devam eder. Nitekim, tüyleri bir arada tutan balmumu eriyip de kanatları görevini yapamaz hale gelince Ege Denizi'ne düşerek ölür. Çağın ruhu, genleri mühendislik ve DNA teknolojileri ile manüple edip, herhalde ilahi olana yaklaşmak için sınırsızca sınarken bir tür tanrıcılık oynandığını gösteriyor. Ne yazık ki, laboratuar ortamında yaratıldığı teyit edilmese de, bu tür kazalarla tüm dünyanın salgın dahil bir çok küresel tehditler altında olduğu zamanlar, insanlığın önündeki açmazlar olarak gündemimizi hep işgal edecek. Umulur ki, CoVid19 pandemisi deneyimleriyle oluşacak yeni bir küresel anonim bilinç, insanlığın bu tür salgınlar karşısındaki sorunsalını radikal bir şekilde çözer ve bir daha tekrarlamamasını mümkün kılar.Belki de, son yüzyılın tetiklediği tüketim odaklı ekonomiden alturism anlayışında kazancın değil fedakarlık ile karşılıksız yardım etme davranışının hakim olduğu bir yaşam biçimine geçişi, yaşadığımız pandemi tetikliyecektir!