Aynı gün iki gazetede,
Biri Basmane Çukuru,
Diğeri de İzmirspor.
Tam yağdanlık durumu...

Efendim, Basmane Çukuru,
Çok güzel olacakmış.
Konak yapılacakmış.
Algılar yıkılacakmış...

Reklamını çekmek için,
İki gün trafiği kapadılar.
İzmirli ile kafa yaptılar.
Aynen devam ediyorlar...

İkincisi İzmirspor...
Mallarını istemiyor,
Eski güzel günlerine,
Döndürmek istiyormuş...

Gazeteciliğin efsane ismi,
Bir kursa katılanlara,
Gazeteciliği anlatırken,
Şöyle demişti:
“Gazeteci yazdığından değil,
Yazmadığından para kazanır...”

Yıllar geçince söz değişti,
Bazı gazeteciler,
Hem yazdıklarından,
Hem de yazmadıklarından,
Bayağı kazanıyor.
Laf ebelikleri de cabası...

Neyse gelelim hikayemize.
Kocası, çocuğu doğmadan ölmüş,
Tek başına yaşayan kadın,
Kendisine arkadaş olsun diye,
Yaralı bulduğu bir gelinciği,
Evinde beslemeye başlar.
Evcil bir hayvan olmasa da,
Oldukça uysallaşır.

Kadının çocuğu doğar.
Bir gün birkaç dakikalığına,
Evden ayrılmak zorunda kalır.

Biraz zaman geçer,
Ve anne eve gelir.
Gelinciği ağzı kanlı görür.
Çıldırmışcasına saldırır,
Ve oracıkta öldürür hayvanı.

O sırada odadan bebek sesi gelir.
Anne odaya yönelir...
Ve odada bebeğini ve
Bebeğin yanında duran,
Parçalanmış yılanı görür.
Gelincik beşiğe giren,
Yılanı öldürmüş ama,
Kadın yanlış anlamıştır...

Kıssadan hisse;
Her takım elbise giyen,
Beyefendi değildir.
Her kalem tutan da gazeteci,
Ağzındaki kana bakarak,
Kimseyi öldürmeyin ama,
Yalakaları çok diye,
Kimseyi de melek sanmayın...