Temel’in televizyonda izlediği romantik filmde, başroldeki adam kadına; “Gözlerime bak sevgilim!” demiş, “Bak ne görüyorsun?”

“Aşkımızın ışığını görüyorum!” diye cevap vermiş başroldeki kadın en şuh sesiyle.

Bu sahneden çok etkilenen Temel, hemen mutfakta bulaşık yıkayan Fadime’nin yanına koşmuş ve; “Bırak şu bulaşuklaru da gözlerime bak Fadume!” demiş. Dönüp bakmış Fadime. Temel heyecanla sormuş; “Ne göreysun?” Fadime tekrar bulaşık yıkamaya dönerken cevap vermiş; “Ne göreceğim da? Üç günlük çapak göreyrum.”

Sayın Nebati de Temel’le aynı filmi seyretmiş gibi doları 18 liradan 11 liraya indiren, büyük kahraman edasıyla sunucuya sormuştu; “Gözlerime bak ne görüyorsun?”

Sunucu kadın da Fadime gibi bu sorudan hiç etkilenmeyince kendisi cevaplamıştı sorusunu; “Gözlerimdeki ışıltıyı görmüyor musun? Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır.”

Sunucu kadın, sayın Nebati'nin gözlerinde ne gördü bilmiyoruz ama Türk Milleti yeni yılın ilk gününde çok büyük zamları gördü.

Temel arkadaşı Dursun’a; “İyi ki Fadume ile evlenmemişum! Evlendiğu adamu milyoner yaptu.” demiş.

“Delurdun mi ula?” demiş Dursun, “Kadun kocasinu milyoner yapmuş daha ne yapsun?”

“Saçmalama uşağum!” demiş Temel, “Fadumeyle evlenmeden önce heruf milyarderdu!”

Evet, bizim ekonomi uzmanımız da kendisinin 18 liraya çıkardığı doları 13.5 liraya indirdi diye, kocasını milyoner yapan Fadime gibi bizden alkış bekliyor.

Seçmenin bir kısmı bu büyük başarıyı hala ve ısrarla alkışlamaya devam ediyor. Daha büyük bir kısmıysa ortada; 2002 yılı Kasım ayında 1.5 lirayla teslim aldıkları 1 doları, 13.5 liraya çıkarmış başarısız bir iktidar görüyor.

Önemli bir kısmı da karınlarının gurultusundan dolayı hiç bir şey görebilecek halde değiller.

AKP iktidara ilk geldiğinde “Yetmez ama evetçiler”  diye bir seçmen kitlesi oluşmuştu. Çünkü Avrupa Birliği'ne girecek onların yaşam koşullarına kavuşacaktık.

Demokraside, adalette, özgürlükte, sağlıkta, eğitimde onların yaşam koşullarına ulaşamasak da bazı alanlarda gerçekten onlara benzedik.

En verimli topraklara sahipken tarımı bitirdik ve onlar gibi dilimle karpuz, taneyle elma alan bir toplum haline geldik. Pazardan artık toplamak zorunlu bıraktıkları da cabası.

Yeni yılda neler olacağına dair kehanette bulunmak adettir. Ben; sihirli küreye ya da yıldızlara değil, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik manzarasına bakınca; Ufukta bir erken seçim görüyorum ve sayın Nebati’nin gözlerindeki iki ampülden çıkan cılız ışığı değil, giden bir iktidarın ense traşını...

“Bu güneşe kar,

Bu gidişe iktidar, dayanmaz.” diye boşuna dememişler.

Dudaklarımda güzel bir türkünün tadı var;

“Azrail'in gelir kendi

Ne ağa der ne efendi

Sayılı günler tükendi

Yolun sonu görünüyor.”

Onlar için yolunun sonu;

Bizim için tünelin ucundaki güneş ışığı.

Hepimizi ısıtacak, hepinizi aydınlatacak ATATÜRK GÜNEŞİNİN...