Meğer uyandığımızda müjdeli bir haber almaya ne kadar muhtaçmışız!
Açık bırakılan 70 metrelik kuyuya düşen o yavru köpeğin kurtarılma haberi bu yüzden hepimizi sevinç gözyaşlarına boğdu.
Son yıllarda tek yaptığımız hep beraber yas tutmak, kahrolmak, üzülmek, ağlamak çünkü...
Sevinmeyi, birlik içinde mutlanmayı ne kadar özlemişiz.
Gülmeyi unutmuşuz gülmeyi.
kuyu2Bu yüzden bir semboldür Kuyu köpek.
Beraber umutlanmanın, beraber kazanmanın, omuz omuza mücadele etmenin, yaşatmanın, kurtarmanın, kurtarılmanın, bazılarının bizim birlik ve beraberliğimizi hala unutturamadıklarının sembolü.
Çok anlam yükledik biz o köpeciğe.
Çok ihtiyacımız var çünkü kol kola birbirimize destek vermeye.
Günlerce o kuyunun başında, yıllardır birbirine düşman edilmek için uğraşılan kim varsa oradaydı.
Ama kimsenin umru artık hangi tarafın insanı olduğu değildi.
Bizi bölmek, birbirimize düşman etmek için ince ince oya gibi nefret tohumu ekenlere inat herkes omuz omuza idi.
Unuttuğumuz, bize unutturulan manzarayı Kuyu köpek sayesinde tekrar yaşadık.
Ve o sabah belki de bu yüzden o kadar çok ağladık.
Yaşa sen Kuyu köpek.
Bu dünyada her canlının bir misyonu varsa, seninki de buydu demek...

Ondan çok var

Bu arada Kuyu köpeği sahiplenmek için herkes sıraya girdi.
Allah razı olsun ne şefkatli ne merhametli bir milletiz!
Tıpkı İzmir'deki terör saldırısında şehit olan polis memuru Fethi Sekin'in sokakta baktığı köpeği paylaşamayan sözüm ona hayvanseverler gibi.
Bu merhamet timsali arkadaşlara hatırlatmamızı yapalım sırası gelmişken: Satın alma sahiplen!
Barınaklar Kuyu dolu Kuyu... Boy boy, cins cins.
Siz yeter ki bir canı kurtarmaya niyetlenin.
Herhangi bir barınağa gidin ya da sokağınızda şöyle bir turlayın.
Kurtaracak o kadar çok Kuyu var ki, bir tanesinin kahramanı da siz olun.

* * *

İşkenceci kız çocukları

Bu haftanın en acayip ve en rahatsız edici olayı Trabzon'da yaşandı.
İki kız öğrenci grubu önce Twitter üzerinden kavgaya tutuştu.
Daha sonra iş çığırından çıktı ve kavga kızlardan birinin evinde ağır şiddet içererek bitti.
Gecenin bir vakti canlı canlı vahşet görüntülerine ister istemez tanık olduk biz de.
Ayrıntı vermeyeceğim ama gerçekten insanın vicdanının kaldıramayacağı işkence görüntüleri idi.
Üstelik bunları birbirine yapan üniversiteli kız öğrencilerdi.
Buna hiç şaşırmamak lazım aslında.
Son yıllarda özellikle televizyon dizilerinde mafyatik karakterler, katiller ve şiddet o kadar yüceltiliyor ve sempatik gösteriliyor ki, bu gençlerin de özenmesi ve şiddeti normalleştirmesi çok doğal.
Ağacı yaşken şiddetle eğitiyoruz artık.
Siyasetten televizyon şovlarına kadar her yerde bir şiddet ve kaba kuvvet güzellemesi yükseliyor.
Hal böyle olunca da küçücük kız çocukları işte böyle birbirini kan revan içinde bırakıp bir de utanmadan kameralara sırıtıyorlar.
Daha da rahatsız edici olanı, elde açık açık görüntüler varken bu kızlar tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor ve tekrar insan içine karışıyorlar.
Korku filmi gibi bir dönemden geçiyoruz. Ve lütfen artık makara kopsun, film yansın ve biz güneşli, güzel günlere uyanalım istiyoruz.
En çabuğundan!