İnsanlık tüm enerjisini SARS-CoV-2 salgını ile mücadeleye ayırınca diğer hastalıklarla savaş  maalesef yara aldı. Bu hastalıklardan birisi de AIDS. Tüm dünya, 1 Aralık tarihini AIDS ile farkındalığı arttırmak için özel bir gün olarak tespit etti. AIDS açılımı Acquired Immune Deficiency Syndrome şeklinde. Yani Kazanılmış Bağışıklık Yetersizliği Sendromu olarak dilimize çevirebiliriz. AIDS etkeni de bir virüs: HIV; Human Immunodeficiency Vırus  harflerinin kısaltılması. İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü şeklinde çevrilebilir. Kan ve korunmasız cinsel temas yoluyla bulaşan ve vücudun çeşitli dokularına yerleşebilen, ancak esas etkisini bağışıklık sistemi üzerinden gösteren bir virüs türü. Bu virüsün oluşturduğu AIDS hastalığında, bağışıklık sistemi enfeksiyonlara ve kanserlere karşı savunmasız hale gelir ve dolayısı ile hastanın yaşamı risk altındadır. Burada her HIV tespit edilen kişide AIDS hastalık tablosunun olmadığını belirtelim. Son yıllarda HIV'e karşı geliştirilen antiretroviral ilaçlar, hastalarda bağışıklık sistemi hasarını ortadan kaldırarak vücudun enfeksiyonlara karşı savaşımını dolayısı ile vücut direnci arttırdığından HIV bulaşmış olsa bile bu ilaçlar sayesinde AIDS oluşmayabileceği gibi, yıllar sonrasına klinik tablonun ötelendiği bir gelişme sözkonusu oldu. Bunlara rağmen HIV, tüm dünyada yaygın olarak görülen bulaşıcı bir enfeksiyon pozisyonunu korumaktadır. WHO (Dünya Sağlık Örgütü) halihazırda tüm dünyada HIV taşıyan kişi sayısını 37 milyon olarak açıkladı. Bunların içinde tedaviye ulaşabilenler ne yazık ki yüzde 60 seviyesinde. En son 24 ülkeyi kapsayan bir çalışmada ağır klinik tablo içeririsinde olup hastanede takip edilen vaka sayıları 15 bin 500 olarak belirlenmiş. Kovid-19 pandemisinin bu hastaların tedavisini aksattığını ve ölüm risklerini yükselttiğinden hiç kuşkumuz yok.

***

1 Aralık gibi farkındalık günleri sayesinde ve elbette tanı süreçlerinin yaygınlaşması paralelinde teşhis edilen kişi sayısında her sene artışlar izlenmekte. Ülkemiz için olumlu veri, AIDS’in yüksek risk teşkil etmediği ülkeler arasında olmamız. Sağlık Bakanlığı istatistikleri, 1 Ocak-31 Aralık 2020 tarihleri arasında 2076 vatandaşımıza HIV(+) tanısı konulduğunu gösteriyor. Bu vakaların yüzde 84.63’ü erkek, yüzde 15.36’sı kadın. 5 sene önce bu rakam 1917 idi.

WHO, AIDS ile mücadele günü olarak 1 Aralık'ı belirlediğinde tarihler 1988 yılını gösteriyordu. Bu sene Dünya AIDS Günü'nde “Eşitsizliklere son verin, AIDS’i bitirin. Salgınları bitirin” sloganı kullanılacak. “Salgını bitirin” sözcükleri Kovid-19 pandemisi yaşandığı için konulmuş olmalı! Ama AIDS’inde bulaşıcı bir hastalık olduğu unutulmamalı.

Halen ülkemizde 18 bin 557 olarak geçen kayıtlı hasta sayısına, yukarıda da bahsedildiği gibi yıllık bazda 2 bine yakın ilaveler sözkonusu. Hastalık en çok 30-34 ve 25-29 yaş grubunda görülüyor. HIV insandan insana bulaşmakta. Virüs, HIV-pozitif bireylerin kan, sperm, vajina salgısı ve anne sütünde bulunur. Hem kadın, hem de erkekten bulaşabilir. HIV enfeksiyonunun yüzde 85 bulaşma nedeni korunmasız cinsel ilişkidir. Kan, sperm veya vajinal sıvı teması ana bulaş yoludur. Dünyada 1985 yılı itibari ile ülkemizde de 1987 yılından bu yana tüm kan ve kan ürünlerinde HIV açısından tarama rutin olarak yapılmaktadır. Ayıca kan bağışçıları da bu kapsamda test edilirler.

***

Okuyucularımız için aynı havayı soluma, aynı sosyal ortamda vakit geçirme veya aynı iş yerinde çalışma, öksürük, hapşırma, tükürük, gözyaşı, ter idrar gibi vücut salgıları ile temas sonucu hastalığın bulaşmadığını burada belirtelim. Elbette, selamlaşma ritüeli olarak el sıkışma, sosyal öpüşme, el ele tutuşma, deriye dokunma, okşama tarzında sarılma ya da aynı tabaktan yemek yeme, aynı bardaktan değişik içecekler tüketme veya çatal, kaşık ve  bardağı da ortak kullanmanın herhangi bir riski yok. Keza aynı tuvalet ve yüzme havuzunu kullanmak da bu kapsamda. Genelde sivrisinek ve benzeri böcek sokması merak ediliyor. Bu yöntemle de hastalığın geçmediğini burada açıklıyalım.

***

Bilinen ilk AIDS vakalarının 1981'de ABD'nin New York ve Kaliforniya eyaletlerinde rapor edildiği tarihten bu yana endişeler artsa da, hiçbir zaman SARS-CoV-2 pandemisi kadar yayılım göstermeyen AIDS, tüm dünyada HIV/AIDS karşı programlar ile önleme, tedavi, bakım ve destek başlıklarında ele alınarak son yıllarda yeni tedavilerin sağladığı imkanlar ile düzenli tedavi gerektiren bir hastalık olarak yaşama devamın mümkün olduğu bir evreye ulaşmıştır.