Ege ve Akdeniz'in sismik hareketliliği, 14 Mayıs 2025 Çarşamba sabahı erken saatlerde kendini bir kez daha hissettirdi. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'nın (AFAD) verilerine göre, saat 01:51'de Akdeniz'de, merkez üssü Muğla'nın Datça ilçesinin yaklaşık 155 kilometre açığı olan bir noktada, Richter ölçeğine göre 6.0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Yerin yaklaşık 20.41 kilometre derinliğinde gerçekleşen bu şiddetli sarsıntı, ilk belirlemelere göre herhangi bir can kaybı veya ciddi bir maddi hasara yol açmadı. Ancak, depremin büyüklüğü ve meydana geldiği fay hattının geçmişteki yıkıcı potansiyeli, deprem uzmanlarını ve bölge halkını tedirgin etti. Özellikle İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, bu depremin olası artçı etkileri ve daha büyük riskler konusunda önemli uyarılarda bulundu.
Depremin jeolojik konumu ve önemi: Afrika ve Ege-Anadolu levhalarının sınırında
Prof. Dr. Hasan Sözbilir, Muğla Datça açıklarında meydana gelen 6.0 büyüklüğündeki depremin jeolojik konumuna dikkat çekerek, bu sarsıntının önemini vurguladı. Depremin, Girit Adası'nın doğusunda, güneydeki Afrika levhası ile kuzeydeki Ege-Anadolu levhasının çarpıştığı sınırda geliştiğini belirten Prof. Dr. Sözbilir, "Bu deprem önemli. Geçmişte burada, 7 ile 8 büyüklüğünde depremler oldu," dedi. Bu fay hattı, Helen Yayı olarak da bilinen ve Akdeniz'in en aktif sismik bölgelerinden biri olan bir zon üzerinde yer alıyor. Afrika levhasının, Ege-Anadolu levhasının altına doğru daldığı (subdüksiyon) bu bölge, sık sık büyük ve yıkıcı depremlere sahne oluyor.
Prof. Dr. Sözbilir, 6.0 büyüklüğünde meydana gelen bu son depremin, Türkiye'ye nispeten uzak bir noktada gerçekleştiği için Muğla ve çevresinde sadece titreşim anlamında hissedildiğini ve ilk belirlemelere göre yıkıcı bir etki yaratmadığını belirtti. Ancak, bu fay hattı üzerinde gerçekleşen depremlerin, levha sınır fayı olması nedeniyle hemen önünde bir volkanik yay bulunduğunu ve bu durumun da farklı riskleri beraberinde getirdiğini ifade etti.
Santorini volkanı yeniden uyanabilir mi? "Deprem fırtınası gelişebilir" uyarısı
Prof. Dr. Hasan Sözbilir'in en dikkat çekici uyarısı, Muğla açıklarındaki bu 6.0'lık depremin, Ege Denizi'ndeki ünlü Santorini Adası'nda bulunan volkanın altındaki sismik aktiviteyi yeniden tetikleyebileceği yönündeydi. Bilindiği gibi, Santorini Adası'nda geçtiğimiz Ocak ve Şubat aylarında bir dizi volkanik deprem meydana gelmiş ve bu durum, adadaki volkanik aktivitenin yeniden başladığı yönünde endişelere yol açmıştı. Ancak bu depremler, bir süre önce durmuştu.
Prof. Dr. Sözbilir, levha sınırı üzerinde meydana gelen bu son 6.0 büyüklüğündeki depremin, Santorini depremlerinin tekrar başlamasına neden olabileceğini ve bunun sonucunda bir "deprem fırtınası"nın gelişebileceğini belirtti. "Burası, Afrika levhasının bizim Anadolu levhasının altına kaydığı bir yer. Santorini depreminin tekrar başlamasına neden olabilir. Deprem fırtınası gelişebilir," diyen Prof. Dr. Sözbilir, bu olası senaryonun yakından takip edilmesi gerektiğini vurguladı. "Deprem fırtınası" terimi, genellikle belirli bir bölgede kısa bir süre içinde art arda meydana gelen çok sayıda küçük ve orta büyüklükteki depremleri ifade ediyor ve bu durum, daha büyük bir depremin habercisi olabileceği gibi, bazen de sadece biriken enerjinin küçük parçalar halinde boşalması anlamına gelebiliyor.
Geçmişteki yıkıcı depremler ve tsunami tehlikesi: "7.5'un üzeri tsunami yaratmış"
Prof. Dr. Hasan Sözbilir, konuşmasında Santorini Adası yakınlarında 1950 yılında meydana gelen yıkıcı bir depreme de dikkat çekti. Ancak o büyük depremin Türkiye'de önemli bir etki yaratmadığını belirten Prof. Dr. Sözbilir, "Santorini Adası'ndaki deprem bizde çok etki yaratmıyor. Ancak dün Datça açıklarında gerçekleşen o deprem, Güney kıyılarımızı etkiliyor," dedi. Bu ifade, Muğla açıklarında meydana gelen depremlerin, coğrafi yakınlık nedeniyle Türkiye'nin güney kıyıları için daha büyük bir risk oluşturduğunu gösteriyor.
Prof. Dr. Sözbilir'in en önemli uyarılarından biri de, bu fay hattı üzerinde geçmişte meydana gelen büyük depremlerin tsunamiye neden olduğu gerçeğiydi. "Geçmişte tsunamiye neden olmuş. 7.5'un üzerinde bölgedeki bir deprem, tsunami yaratmış," diyen Prof. Dr. Sözbilir, benzer büyüklükteki bir depremin tekrarlanması durumunda, Türkiye'nin güney kıyılarında tsunami tehlikesinin ortaya çıkabileceği uyarısında bulundu. Ayrıca, bu tür büyük depremlerin, binaların sağlam olmadığı kesimlerde de yıkıcı etkilere neden olabileceğini belirtti. Bu uyarılar, hem kıyı bölgelerindeki yerleşimlerin tsunami riskine karşı hazırlıklı olması hem de yapı stokunun depreme dayanıklı hale getirilmesi gerekliliğini bir kez daha gündeme getiriyor.
Depreme karşı alınması gereken önlemler ve uzmanların çağrıları
Muğla açıklarında yaşanan 6.0 büyüklüğündeki deprem ve Prof. Dr. Hasan Sözbilir'in yaptığı uyarılar, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini ve depreme karşı her zaman hazırlıklı olunması gerektiğini bir kez daha hatırlattı. Uzmanlar, bu tür depremlerin ardından panik yapmak yerine, bilimsel verilere dayalı önlemlerin alınması ve toplumsal bilincin artırılması gerektiğini vurguluyorlar.
Depreme karşı alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:
-
Yapısal Güvenlik: Yaşanılan binaların deprem yönetmeliklerine uygun olup olmadığının kontrol edilmesi ve gerekirse güçlendirme çalışmalarının yapılması.
-
Afet ve Acil Durum Planı: Her ailenin ve işyerinin bir afet ve acil durum planı olması, bu planın düzenli olarak güncellenmesi ve tatbikatlarının yapılması.
-
Acil Durum Çantası: İçinde temel ihtiyaç malzemelerinin (su, yiyecek, ilk yardım malzemeleri, el feneri, radyo, düdük vb.) bulunduğu bir acil durum çantasının her zaman hazır bulundurulması.
-
Deprem Anında Doğru Davranış: Deprem sırasında "çök-kapan-tutun" pozisyonunun uygulanması, panik yapmadan güvenli bir yere sığınılması.
-
Tsunami Farkındalığı: Özellikle kıyı bölgelerinde yaşayanların tsunami tehlikesine karşı bilinçli olması ve deprem sonrasında deniz seviyesindeki ani değişimlere dikkat etmesi.
-
Resmi Kanallardan Bilgi Alınması: Deprem sonrasında yetkili kurumların (AFAD, Kandilli Rasathanesi, Valilikler vb.) açıklamalarının takip edilmesi ve asılsız bilgilere itibar edilmemesi.
Prof. Dr. Hasan Sözbilir gibi deprem uzmanlarının yaptığı uyarılar, bilimsel verilere dayanan ve ciddiye alınması gereken değerlendirmelerdir. Bu uyarılar ışığında, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde depreme karşı hazırlıklı olmak, olası bir afetin zararlarını en aza indirmek açısından hayati önem taşımaktadır. Muğla açıklarındaki son deprem, Ege ve Akdeniz'deki sismik hareketliliğin devam ettiğini ve bu bölgelerde yaşayanların her an bir depremle karşılaşabileceği gerçeğini bir kez daha hatırlatmıştır. Bu nedenle, "önce tedbir, sonra tevekkül" anlayışıyla hareket etmek ve deprem bilincini her zaman canlı tutmak gerekmektedir.