İkinci kitabı, ‘dünyanın en tuhaf köpeği’ ile çocuk kalbine dokunan Halil Fincan:Yıllar yılı "Boş zamanlarında ne yapıyorsun?" sorusunun karşılığı kitap okumak olmuştur. Özünde okumak ihtiyaçtır. Sosyal medyadan "Kitaplar da çok pahalı" diyenlerin bu paylaşımı ellerindeki pahalı cihazlarla yapması da ironik.

Röportaj/ Yücel ÖZİÇER

Gazeteci- yazar, geçmişte aynı kurum çatısı altında çalıştığım Halil Fincan öykü romanı ‘Güzleşme’ ile çıktığı kulvarda yoluna, ‘Dünyanın En Tuhaf Köpeği’ ile devam ediyor. Sinemaya olan büyük ilgisini de bildiğim meslektaşımın, yakın gelecekte kalemine yakışır bir senaryoya imza atacağına inancım tam.

 Kitap yazarlığı serüvenin ne zaman, nasıl başladı?


Ortaokuldayken ilk paramı dönemin popüler mizah dergisi Gırgır'a karikatürler çizerek kazandım. Dışarıdan çizdiğim bu karikatürler sayesinde harçlığımı çıkartırdım. Sanırım o karikatür baloncuklarına yazdığım diyaloglar yazdığım ilk metinler oldu. Lise sonrası ise çizmek ikinci plana düştü ve yerini yazmak aldı. Hevesim o yıllarda başladı diyebilirim. Ancak uzun metinler için daha fazla okumanın, birikimin ve gözlemin gerektiğini fark ettim. Bir gazeteci olarak yoğun iş temposu sebebiyle de bu hevesimi uzun süre erteledim. Ve edebiyat dergilerine öykü yetiştirme disiplini elde edince artık zamanın geldiğini fark ettim. Böylelikle ilk öykü kitabım olan Güzleşme'nin süreci başlamış oldu.

[caption id="attachment_96818" align="alignnone" width="656"]halilada Halil Fincan öykü kitabı ‘Güzleşme’ ile çıktığı kulvarda yoluna, ‘Dünyanın En Tuhaf Köpeği’ ile devam ediyor.[/caption]

Kitap yazabilmenin matematiği var mı?


Yazandan yazana farklılık gösteren bir mesele bu. Bu yüzden ancak kendi yazma mesaimle ile ilgili bir şeyler söyleyebilirim. Her şey bir fikirle başlıyor esasen. O fikir ya bir karakter ya da olayın ta kendisi oluyor. Sonra da o fikri hayal gücümün seyrine bırakıyorum. Stephen King'in bir kitabında karakterlerinden biri "İyi bir roman yazarı olayları yaratmaz, onların yaşanmasını izler ve sonra gördüklerini kağıda döker" der. Doğru bir laf. Ben de önce kafamda izliyorum herhalde. Bazen karakterler olaylara, bazen de olaylar karakterlere götürüyor. Ben de onların peşine takılıyorum.

İlk cümleyi kurmak sancılı mı? Son noktayı koyduğunda ne hissediyorsun?


Genelde böyle bilinir ve söylenir ancak yazarken bunu çeşitli defalar yaşadığınız anlar çok oluyor elbet. Günlük hayatın tesiriyle bazen dur durak bilmeden yazarken bazen ekrana bakıp kalabiliyorsunuz. Evet ilk cümlenin diğerlerine göre yükü biraz daha fazla olabilir. Son noktayı koyunca ise iki hissi bir arada yaşıyorum. Hem uzun süre bağ kurduğun hikayene veda ediyorsun hem de yeni başlangıçlar için heyecan duyuyorsun.

Güzleşme'nin yazım aşaması sana neler yaşattı?


Güzleşme bir öykü kitabıydı ve o sıralar ne ile bağlantı kurduysam metinlere tesir etmiştir. Ortak paydası geçmişi ile meselesi olan insanlardı ancak türleri farklıydı. Bu yüzden ne izlediysem, ne okuduysam veya ne görüp ne işittiysem ilham aldım. Üstelik farklı farklı şehirlerde ve farklı farklı mekanlarda yazdım. Vapurda, otobüste, uçakta, evimde, hatta sokakta yürürken bile. Ancak mesele geçmiş olunca dönemlere ilişkin uzun uzun araştırmalar yaptım. Yani biraz geçmişte yaşadım diyebilirim.

tuhaf-kitapYazın hayatın nasıl devam edecek?


Evvela çocuklar için yazmayı sürdürmek istiyorum. Çünkü çok eğlenceli ve heyecan verici. Sanırım bir süre böyle gidecek. Ancak başlayıp yarıda bıraktığım bir roman var. Onun için ise doğru zamanı bekliyorum. Haftada üç gün gazeteye spor yazıları, Psikesinema Dergisi'ne de sinema yazıları yazdığım için zaman ve zihin durumları biraz karışık.

Hedeflediğin, düşlediğin bir tür var mı?


Aslında neyi yazmak istiyorsam hepsini denedim. Fakat bunu öykülerle yaptım. Ancak fantastik ve polisiyenin harman olduğu bir roman düşüncem her zaman var.

 Yazdıklarını ilk okuyanlar kim?


Eşim Seçil ve kızım Ada. Onlar benim ilk editörlerim. Dünyanın En Tuhaf Köpeği'ni yazarken kızımdan çok yardım aldım. Hatta ona "Arkası Yarın" tadında sayfa sayfa okudum. Onun merakı ve yorumları hikayeye ve bana güç kattı. Eşim de hem eleştirisini yapar hem de beğendiği tarafları söyler. Onların onayıyla doğru yolda olduğumu anlarım.

Okumayı pek de sevmeyen bir toplumuz... İnternet ortamında, sosyal paylaşım sitelerine saatlerce gömülenlere ne dersin?


Yıllar yılı "Boş zamanlarında ne yapıyorsun?" sorusunun karşılığı kitap okumak olmuştur. Halbuki kitaplar boş zamanlar için değil hoş zamanlar içindir. Özünde okumak da ihtiyaçtır. Ancak öncelikler yüzünden boş zamanların yanıtı oluvermiştir. Sosyal medyadan "Kitaplar da çok pahalı" diyenlerin bu paylaşımı ellerindeki o pahalı cihazlarla yapması ironik değil mi?

Dünyanın En Tuhaf Köpeği'nin çocuklara verdiği bir mesaj var mı?


Dünyanın En Tuhaf Köpeği tekerlemeler ve bilmecelerle dolu çılgın bir macera. Bununla birlikte el ele verip mücadele etmenin her türlü zorluğun üstesinden gelebilmek için en etkili yöntem olduğunu anlatıyor. Korkularımızı gözümüzde büyüttüğümüze dikkat çekiyor biraz da. Ve özetle bunun üstüne giderek meseleyi çözebileceğimizi anlatıyor.

Kitaptaki karakterlerden ve olay örgüsünden biraz bahseder misin?


"Tolga, herkesin bildiği adı ile Tolki hayal gücü sınır tanımayan bir çocuktur. Ve doğum gününde ailesinden uçan fil ister. Ailesi uçan fil diye bir şey olmadığını söyleyince çok üzülür. Babası da oğlunu mutlu etmek için ona kakülleri ve kuyruğu turuncu olan bir köpek alır. Bu köpeğin görünüşü gibi adı da 'Tuhaf'tır. Ayrıca sahibinin yanında konuşan, kitap okuyan, portakal suyu ve limonatayı seven bir köpektir. Köpeğin eski sahibi Tuhaf ile birlikte bir de esrarengiz bir kitap yollamıştır. Tolki ve Tuhaf "Korkaklar Şehri'nin Korkunç Yaratığı" isimli bu kitabı okuduklarında kendilerini bambaşka bir diyarda bulurlar. Ve artık bir amaçları vardır. Korkaklar Şehri halkını Dürbün Göz'den kurtarmak.

Neden ikinci kitabında hedef kitlen çocuklar oldu?


Yıllardır anlatıp durdum bu kez yazmak istedim. Yani bu iş çocukken de böyleydi, yirmili yaşlarımda da. Yeğenlerime, akranlarıma, mahallemin çocuklarına hep hikayeler anlattım. Sonra da kızıma. Yani bu da yazma serüveninde uğrayacağımı bildiğim bir duraktı. Bununla birlikte kızımın merakı önemli etkenlerden biriydi.

[caption id="attachment_96821" align="alignnone" width="656"]halil-ada Halil Fincan: Kitaplar boş değil, hoş zamanlar içindir[/caption]

Sinemaya olan ilgini yakından bilen bir meslektaşınım... Senaryo yazma hayalin var mı?


Güzleşme'yi yazdıktan sonra şu aralar Çukur dizisinde oynayan yazar-senarist-oyuncu Ercan Kesal ile paylaşmıştım yazdıklarımı. Kitabı okuyup bana döndüğünde "Senaryo yazmayı da düşünmelisin" demişti. Heyecan vericiydi sözleri. Evet sinema hayatımın önemli bir parçası. Ve evet böyle bir hayalim var. Belki günün birinde...

Üçüncü kitabının konusu, türü belli mi?


Evvela Dünyanın En Tuhaf Köpeği'nin devamı ile ilgili bir çalışma var. Bununla birlikte şu sıralar yine çocuklar için ilginç bir hikaye yazıyorum. Küçük bir tüyo vereyim o halde. Bu kez sadece hayvanların dünyasına bakacağız. Ancak sürprizli bir hikaye.

Kitap yazabilmenin tarifi ne desem?


Neresinden bakarsanız bakın tuhaf. Sürekli belli bir mesai ile yazmak hatta bu işi bazen yayınlanıp yayınlanamayacağını bilmeden yapmak büyük sabır ve özveri gerektiriyor. Ve raflarda yer aldıktan sonra sadece senin ve çevrendeki birkaç kişinin bildiği mevzuların artık çoğu insan tarafından bilinmesi ve üstüne yorum yapılması tarifsiz bir deneyim aslında. Mesela şimdilerde minik okuyuculardan öyle güzel yorumlar alıyorum ki "Evet sanırım bunun için yazıyorum" diyorum kendi kendime. Geçenlerde kitaplarla arası olmayan bir çocuğun heyecanına şahit oldum mesela. Ailesine sanki kitabın içinde yaşadığından bahsetmiş. Ve bunun gibi birçok geri dönüş. Tekerlemeleri ezberleyenler, ikincisinin ne zaman çıkacağını soranlar. Yazma anı da sonrası da büyük keyif.

 Yazmayı isteyenlere tavsiyelerin ne olur?


Birinci tavsiyem depoyu hep doldurmak yani okumak. Ve yazma yolculuğuna çıkmaya karar verildiğinde hep not alıp "Nasıl olsa zihnimde" demeden üzerine gitmek. Bu bazen iyi olacak bazen kötü. Bu bazen kısa olacak bazen uzun. Edebiyat dergileri ile başlayıp oralarda yer almak ve yol almak önemli. Ben de bu tavsiye ile çıktım çünkü yola.

Senin hayranlık duyduğun yerli, yabancı kalemler kimler?


Çok var ve çok farklı türlerin temsilcileri bu isimler. Hepsinin bu sütunlara sığması zor biliyorum. İhsan Oktay Anar'ın dünyasında kaybolmayı çok seviyorum mesela. Stephen King'in memleketi Maine'de maceralara atılmaya, Behçet Necatigil'in ve Orhan Veli'nin şiirlerinde kaybolmaya da bayılıyorum. Bilim Kurgu'nun babası H.G.Wells'e şapka çıkartırım. Yaşar Kemal var, Franz Kafka var, Ece Ayhan var. Dolayısıyla çok var...

KARNE HEDİYESİ DAKTİLO İSTEDİM


Yazman için seni yüreklendiren oldu mu?


Babam, eşim ve kızım... Rahmetli babamın daha ben okumayı bilmeden koca bir kutu kitapla evimize girdiği an hala göz önümde. Ortaokulda kendisinden karne hediyesi olarak daktilo istemiştim mesela. Hiç garipsemedi ve gidip alıp geldi hemen.
Eşim ise her zaman yazmam için teşvik etmiş ve devam etmem gerektiğini vurgulamıştır. Sabırla dinler ve objektif eleştiriler yapar. Kızım da tabii ki. Hatta şu sıralar kendi yaş grubu için yazmamı istiyor. Bakalım o da "Belki bir gün" diye düşündüklerimden...

 Çok satan olabilmenin bir formülü var mı?


Bu meselelerle pek ilgilendiğim söylenemez. Yani bir formül yaratıp yazmak hep uzak geldi bana. Ben okumaktan da keyif aldığım şeyleri yazıyorum. Aksi halde zor olur zaten.

Yazarken ritüellerin var mı?


Öyle ilginç şeyler sayılmazlar. Evimin salonundaki kitaplığımın önündeki masada yazmayı seviyorum. Ve yazarken bir fincan kahve olsa hiç fena olmaz. Evet, evet sanırım en çok ihtiyaç duyduğum kahve...

Kitap yazarı olarak para kazanıyor musun?


Şu ana dek sadece okur kazandım. Bu işte seri baskılara imza atmadığınız sürece öyle büyük paralar kazanma gibi bir durum yok. Bana yazar ünvanını yakıştırdıklarında bile bir garip oluyorum. ‘Öyle deme. İki tane kitabın var. Yazarsın işte’ diyorlar. Yazdığım doğru ama daha yolun başındayım