İzmir'de “derbi” dedin mi akan sular dururdu. Hani nerede? Kim kiminle oynuyor diye takımları karıştırırdık. Altay'ı, Karşıyaka'sı, Göztepe'si, Bucaspor'u, Altınordu'su, İzmirspor'u daha ismini sayamadığım tarih kokan kulüpler... Şimdi hepimiz parçalandık, dağıldık. Farklı ligler, sıkıntılı mücadeleler... Derbinin adını da, tadını da unuttuk.
O haliyet ve ruh içinde tuttuk Atatürk Stadı'nın yolunu. Bu sezon iki takımı da göz ucuyla takip ettim. Ama ben Karşıyaka tarafından bakmak istiyorum maça... Travmatik açıdan sıkıntılı bir karşılaşmaydı yeşil kırmızılılar açısından.
Olanları bir daha buraya yazsak, sayfaya sığmaz. Tüm bunların üzerine hafta içinde yaşanan taraftar baskını KSK'li futbolcuların tuzu-biberi oldu. Olmayan psikoloji de gitti. Buna rağmen takımın tecrübeli isimleri Mustafa Aşan ve Can ilk düdükle birlikte genç takım arkadaşlarını ateşlemeye çalışsa da yetmedi. Önemli maçlarda temkinli oynamayı tercih eden Altay'ın üstüne giden Karşıyaka golü kalesinde görünce işler değişti.
Taraftar tribünden tepkiyi artırdı, o dakikada sanki maç sona erdi. Murat Uluç'un golünden sonra devre arasına 2-0'lık skorla giden Karşıyakalı futbolcuların başı yerden kalkmadı. Prim ya da her neyse emeklerinin karşılığını almak istiyorlar, haklılar. Taraftarın tepkisine maruz kalıyorlar üzgünler... Ama kimse kimseye muhtaç değil. Ne başkan, ne oyuncular, ne de taraftar Karşıyaka'dan büyük değil. Dışarıda temsil edenler, içeride forma giyenler terinin son damlasına kadar savaşmalı. Kaybedilen sadece bir derbi. Yolun sonu şimdi karanlık olabilir. Ancak ilerleyen zamanda güneş yeniden doğduğunda herkesin birbirinin yüzüne bakacak mücadelesi olmalı. O günler de gelecek, pes etmek yok.