Türkiye'de kamu sektöründe işçi statüsünde görev yapan yaklaşık 600 bin çalışanın geleceğini şekillendirecek olan 2025-2026 dönemi Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmelerinde, aylardır süren zorlu pazarlık maratonu nihayet son aşamaya geldi. EKONOMİ'nin güvenilir kaynaklardan edindiği bilgilere göre, Türk-İş ve Hak-İş gibi büyük işçi konfederasyonları ile hükümeti temsilen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında yürütülen müzakerelerde, tarafların imza atabileceği ortak bir zemin oluştu.
17 Temmuz gecesi geç saatlere kadar süren kritik toplantıda nihai sonuca ulaşılamasa da, masadaki atmosferin oldukça olumlu olduğu ve temel konularda büyük ölçüde fikir birliğine varıldığı belirtildi. Tarafların, özellikle ücret zammı oranları ve sosyal haklar konusundaki farklılıkları büyük ölçüde giderdiği, geriye sadece bazı teknik detayların ve pürüzlerin kaldığı öğrenildi. Bu gelişme, aylardır süren belirsizliğin ve gerilimin yerini, temkinli bir iyimserliğe bıraktı.
Hükümetten revize teklif geldi: Yüzde 20'nin üzerine çıkıldı
Görüşmelerin kilitlendiği en önemli nokta olan ücret zammı konusunda, hükümet kanadından gelen yeni teklifin, uzlaşma zemininin oluşmasındaki en kritik faktör olduğu belirtiliyor. Daha önceki görüşmelerde hükümet, ilk altı ay için yüzde 20'lik bir zam teklif etmiş, ancak bu teklif işçi konfederasyonları tarafından "yüksek enflasyon ve artan hayat pahalılığı karşısında yetersiz" bulunarak reddedilmişti.
Edinilen son bilgilere göre, işveren tarafı bu teklifini yukarı yönlü revize ederek yüzde 20'nin üzerine çıkardı. Yeni teklifin tam oranı henüz kamuoyuna açıklanmasa da, bu oranın konfederasyonların taleplerine daha yakın bir seviyede olduğu ve pazarlıkların devamı için önemli bir kapı araladığı kaydedildi. Ayrıca, sadece zam oranında değil, aynı zamanda ikramiye, aile yardımı ve diğer sosyal haklarda da siyasi iradenin devreye girmesiyle önemli iyileştirmeler yapıldığı ve bu durumun tarafları ortak bir noktada buluşturduğu ifade ediliyor.
Bu revize teklif, hükümetin hem kamu işçisinin alım gücünü koruma konusundaki hassasiyetini hem de sosyal diyalog ve uzlaşma kültürüne verdiği önemi göstermesi açısından önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Gözler bakanlıkta: Her an imza atılabilir
Taraflar arasındaki bu olumlu gelişmelerin ardından, gözler bugün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nda yapılacak olan nihai toplantıya çevrildi. 18 Temmuz günü itibarıyla bakanlıkta bir araya gelecek olan tarafların, bu toplantıda kalan son pürüzleri de gidererek toplu iş sözleşmesine imza atmaları bekleniyor.
Bakanlık koridorlarından sızan bilgilere göre, bu toplantı bir "sonuçlandırma" toplantısı niteliği taşıyor ve taraflar, her an bir uzlaşma açıklayabilecek duruma gelmiş bulunuyor. Toplantının ardından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Türk-İş ve Hak-İş genel başkanlarının ortak bir basın açıklaması yaparak, milyonların beklediği müjdeli haberi kamuoyuyla paylaşması öngörülüyor.
Bu anlaşma, sadece 600 bin kamu işçisini değil, dolaylı olarak onların aileleriyle birlikte yaklaşık 2,5 milyon vatandaşı doğrudan ilgilendiriyor. Bu nedenle, toplantıdan çıkacak sonuç, Türkiye'nin genel ekonomik ve sosyal dengeleri açısından da büyük bir önem taşıyor.
İşçi tarafının talepleri neydi?
Toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin başlangıcında, işçi konfederasyonları masaya bir dizi taleple oturmuştu. Bu taleplerin başında, yüksek enflasyon karşısında eriyen ücretlerin telafi edilmesi ve refah payı artışı geliyordu. Sendikalar, taban ücretlerin iyileştirilmesi, ilk altı ay için enflasyonun üzerinde bir zam oranı ve sonraki dönemler için de enflasyon artı refah payı formülünü talep ediyordu.
Ücret zammının yanı sıra, sosyal haklar da pazarlıkların önemli bir parçasını oluşturuyordu. Yemek ve yol yardımlarının güncellenmesi, bayram ikramiyelerinin artırılması, yıllık izin sürelerinin iyileştirilmesi, gece çalışma tazminatlarının düzenlenmesi ve özellikle kadın işçiler için kreş yardımı gibi konular, sendikaların kırmızı çizgileri arasında yer alıyordu.
Ayrıca, iş güvencesinin sağlanması ve taşeronlaşmanın önlenmesi gibi konular da masadaki önemli gündem maddelerindendi. Hükümetin son revize teklifinin, bu taleplerin büyük bir kısmını karşıladığı ve bu nedenle uzlaşma zemininin oluştuğu belirtiliyor.
Uzlaşmanın ekonomiye yansımaları
Kamu toplu iş sözleşmesinde sağlanacak olan uzlaşmanın, Türkiye ekonomisine de önemli yansımaları olacak. Yaklaşık 600 bin işçinin maaşında yaşanacak artış, iç talebi canlandırarak piyasalara olumlu bir etki yapabilir. Artan alım gücü, perakende sektöründen hizmet sektörüne kadar birçok alanda bir hareketlilik yaratma potansiyeli taşıyor.
Diğer yandan, bu ücret artışının kamu bütçesi üzerindeki etkisi de dikkatle takip ediliyor. Hükümetin, bütçe disiplininden taviz vermeden, kamu işçisinin beklentilerini karşılayacak bir denge bulmaya çalıştığı anlaşılıyor.
Ekonomistler, toplu sözleşmede sağlanacak makul bir uzlaşmanın, hem sosyal barışı koruyacağını hem de enflasyonla mücadele programına zarar vermeyecek bir çerçevede kalacağını belirtiyor. Bu anlaşma, aynı zamanda özel sektörde devam eden toplu iş sözleşmesi görüşmeleri için de bir emsal teşkil etme potansiyeline sahip. Bu nedenle, gözler sadece kamu sektöründe değil, özel sektörde de bu anlaşmanın sonuçlarına çevrilmiş durumda.