Usta haberci Uğur Dündar 15 Eylül 2018 tarihinde Sözcü’deki köşesinde "Hastanelik hale gelen hastaneler" başlıklı bir yazı kaleme almış, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde
"kağıt yokluğundan" raporların basılamadığı duyurusunun bazı bölümlerin kapısına asıldığını
-fotoğrafına da yer vererek- dillendirmişti. Haber, sosyal medyada da geniş yankı bulmuştu.
Neler olmuş bu yazıdan sonra? Onu da biz yazalım. Ege Üniversitesi Rektörlüğü, duyurunun asıldığı bölüm Radyoloji Ana Bilim Dalı'nın Başkanı Prof. Dr. Süreyya Özbek hakkında soruşturma başlatmış. Gönderilen yazıya da Uğur Dündar'ın yazısının fotokopisini de ekleyerek(!) gerekçe de, "Üniversitenin itibarını sarsmak, idareden habersiz duyuruyu asmak, vs!"olarak gösterilmiş. İyi de yılların hocasının bu durumu hastane başhekimliğine bildirmemiş olması mümkün müdür? Değildir... Defalarca iletilmiştir! Devam edelim; acaba açılan kağıt temini dahil çeşitli ihalelere firmalar neden eskisi kadar ilgi göstermiyor? Alacaklarını zamanında tahsil edemeyecekleri endişesinden olmasın. Hastanede bazı bölümlerde öğretim üyelerinin aralarında para toplayarak top top kağıt alarak çözüm aramaya çalıştıklarından haberi var mıdır üniversite yöneticilerinin? Hastalardan gelen medyaya da yansıyan katarakt ameliyatlarının, ur operasyonlarının durduğu yolundaki şikayetlerde doğruluk payı nedir?

***
Ülkemizin en köklü üniversiteleri arasındadır 63 yıllık Ege Üniversitesi! Yüzbinler gibi -bizim de- yolumuz geçmiştir, aidiyetimiz sözkonusudur.! Dünya çapında bilim insanlarının yetiştiği eğitim yuvasıdır. “Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi” denildiği zaman; o derde derman arayanların hastanesine ömrünü veren (her sabah gelişini çanla ilan etmesiyle ünlü) kalp cerrahı Hayrullah Kocaoğlu, Sermet Akgün, adı bölümüne verilen gastroentrolojinin piri Namık Kemal Menteş, plastik cerrahinin ustası "Uçan Prof" Arman Çağdaş, spor hekimliğinin babası Necati Akgün, intaniye dediniz mi Münir Büke, tüp bebekte çığır açan Refik Çapanoğlu hocalar gibi efsanelerle anılırdı bu güzide kurum. Tıp dünyasında ışık saçan günlerce konuşulacak yenilikler, hep Egeli hocalardan gelirdi.

***
Üniversitelerimiz siyasi iktidarın denetiminde. Neredeyse her üniversitede -iktidar partisinde politika yapmış rektörler yönetimde. Üniversitelerimiz, bilim dışı işlerle anılıyor günümüzde. Bilimsel özgürlük rafta! Son günlerde üniversitelerden gelen haberlere bakın! "Harvard'da ders veren akademisyen yeterli oy aldığı halde dekan seçilmiyor!", "Rektörler aile şirketi kuruyor(!) kişiye özel kadrolar açılıyor.", "Doçentliğe 20 yıldır yükselememiş biri tv'de
‘neden yabancı dil bilmek zorundayız ki, biz ülkemiz için çalışacağız, yabancılar için değil.’
diye konuşuyor." Şaka gibi!..
"Diyanet’in başına getirilen ilahiyat profesörü Ali Erbaş, Bitlis’te diyor ki: Medreseler ile
akademik bilim birlikte hareket etmeli!'' "Kampusta düğünlere tahsisli salon var. Adı da; "Cumhuriyet Düğün Salonu!

***
Meslek büyüğümüz Orhan Bursalı'nın analizi dikkate değer; "Eğer üniversitelerimizin en azından bir kısmı, evrensel çapta birer üniversite olabilselerdi, mesela dünya üniversite sıralamalarında ilk 100 içinde görünenleri olabilseydi... Birkaç uluslararası ses getiren
buluşa imza atabilselerdi.. en azından bir - iki Nobel veya bilim madalyaları almış olsalardı...
Evrensel işbirlikleriyle sıkı bir bilim ağı içinde olabilselerdi... Bilim veya teknoloji alanında ülkeye en azından önemli birkaç kazanç sağlayabilselerdi... Sadece bu kadar değil: felsefe, politik ve sosyal alanda kabul görmüş kuramlar ortaya atmış olabilselerdi... Üniversitelerimizin başında üniversitenin kimliğini her şeyden yüksekte tutan ve üniversitesinin sadece ve sadece bilimsel alanda yükselişi için ter dökenler olsaydı... Atandıkları siyasi makamların emir ve talimatları içinde, derin çukurlarda yalpalanan yönetimler olmasaydı... Bilim üretimine odaklı olabilselerdi... vb. Şüpheniz olmasın ki, üniversitelerimiz geçmişte olduğu gibi sürekli dayak yiyen kurumlar olmazlardı."
Aynen katılıyoruz! Üniversiteler bilimsel özerklikle yapılan araştırmalarıyla, buluşlarıyla anılmalı. Öyle yok kağıt yokluğuymuş, yok akademisyene soruşturmaymış, vb. haberleriyle değil!.. Kağıt yokluğunu örtbas etmek için bunu duyuranı suçlamak; iktidarsız itibarla eştir!