11 yıl önceydi. Sosyalist Enternasyonal Konsey Toplantısı İstanbul’daydı. "Gezi" adıyla bir masa oluşturulmuştu. Gezi Parkı sürecinde yaşananlar, gündemiydi. Konuşmacılardan biri de o dönem İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Şehir Tiyatroları'nın kadrolu sanatçısı Levent Üzümcü’ydü.

Üzümcü özetle şunları ifade etmişti: "Gezi, her geçen gün otoritesini sertleştiren, huzursuz ve saldırgan bir provokatörün körüklediği bir şehir eylemidir. Bu hasta psikolojinin klonları sokaklarda ellerinde palalarla, göz yaşartıcı ve boğucu gaz fişekleri atan silahlarıyla bizlerin üzerine yakın mesafeden öldürmek ve sakat bırakmak için ateş ederken biz sadece küçücük bir parka tutunduk. Türkiye'deki olayların fitilini ateşleyense yaşam tarzlarını ve alanlarını korumak isteyen insanların devlet tarafından korkunç bir şekilde dövülmesidir. Kendimize Başbakan olarak seçtiğimiz kişinin bir anda her birimizin yaşam koçu olma hevesidir. İnsanların nerede ve ne içeceğine, kaç çocuk yapacağına, kaç yıl okula gideceğine, 18 yaşını aşmış üniversite öğrencilerinin evlerde kim kim oturacağına, mizahın nasıl yapılacağına karşı fikir üretmenin suç sayılmasına, kimin namuslu olduğuna, yaşam tarzımıza dair karar verme yetkisini kendisinde bulmasıdır.”

xxxx

Muhalif sanatçı Üzümcü, Sosyalist Enternasyonal’daki konuşması, sosyal medya hesabı üzerinden iktidar karşıtı fikirlerini beyan etmesi, basına verdiği demeçler gerekçe gösterilerek ihracı ve memurluk haklarının feshi istemiyle İBB Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk edildi, sonra da ihraç edildi. Aynı dönem Şehir Tiyatroları'ndan atılan isimler arasında Ragıp Yavuz ve Kemal Kocatürk de yer aldı. Üzümcü verdiği röportajlarda süreci şöyle anlatmıştı: “Bu tiyatronun en üretken, var oldukları, oynadıkları dönemde bu tiyatroya ödüller kazandırmış, bu tiyatronun hak ettiği teveccühe kavuşmasına neden olmuş oyuncular ve yönetmenler bu tiyatrodan atıldılar. Bu siyasi garabeti eleştirdikleri için atıldılar. Sanatla uğraşan insanların yaşamsal bir görevidir yanlış gördükleri şeyleri eleştirmeleri. Ben belediyenin sponsorluğunda bir sanat kurumunda tiyatro yapıyordum. O sponsor kendisini eleştirmemden hoşnut olmayarak beni o tiyatrodan attı. Ve hukuksuz bir şekilde attı. Sosyal karanlığı besleyen, suya sabuna dokunmayan oyunlar yaparak bu tiyatroyu yaşatabileceklerini iddia eden, başı ağrıyan oyuncuya problem çıkmasın diye, başı ağrıyan oyuncu için oyun iptal eden insanlar bunlar.”

xxxx

Levent Üzümcü yılmadı. Müthiş bir hukuk mücadelesi başlattı. Neticede Şehir Tiyatroları’nda memurdu, hakları vardı. Dava sürdükçe sürdü. Bu arada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını CHP’li Ekrem İmamoğlu kazandı. 4 yıl önce geri dönmesi için davet aldı sanatçı. Kabul etti: "İBB'de ve dolayısıyla Şehir Tiyatrosu'nda demokrasiye inananların idareye gelmesiyle, Şehir Tiyatrosu sanat yönetimi benden bir oyunda yer almamı istedi, kabul ettim. Hukuksuz yere işten atılma davam ise hâlâ devam etmekte. Elbet çalınmış haklarımı alıp bir gün evime döneceğim" dedi.

xxxx

Mart 2020’de İstanbul Şehir Tiyatroları’na geri dönse de (farklı bir kadroda) kendi ifadesiyle “gasp edilen haklarını” hala geri kazanamadı. Haksız yere işten atılması davası yıllarca Danıştay’da bekledi, Olumsuz sonuçlandı. O da Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) gitti, Orası da kararı bozmadı, haklarını vermedi, Danıştay kararını onadı. Sanatçı vazgeçecek yapıda değildi. Birhan Keskin ne güzel yazmıştır şu dizeleri: “Buraya bir inanç, bir inat koydum./ Tut ki unuttun,/ Tekrar bak/ İnat neyse, sen osun.”

Levent Üzümcü, bu ülkenin namuslu ve vicdanlı insanlarının “inancıydı, inadıydı”. Bakın bundan sonra ne yapacak?: “Yıllardır süren hukuk savaşım, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği siyasi kararla onandı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidiyorum. Tek üzüldüğüm; ülkemin ‘adaletinin vardığı bu rezalet. Suçsuz insanların ‘hukuk’ yoluyla siyasi rehine olarak hapislerde tutulduğu bu ‘adalet’ çölü asla yeşillenmeyecek zannetmeyin.  Herkes yaptığı hukuksuzlukların hesabını verecek, bunu canı gönülden umuyorum…”

xxxx

Levent Üzümcü, dostumdur. Çok iyi tanırım. Tiyatromuzun Spartaküsü”dür. O susmaz!

Biat etmez! Asla boyun eğmez!  Cesurdur, gölgesini bile çiğnetmeyenlerdendir. Büyük Ustalar’dan Muhsin Ertuğrul ne güzel demiştir: “Seyircinin hükmü kesindir, temyize gitmez!”