HABER/ Sinan KESKİN

Kamer Yıldız Ok: Toplumda ya kahramanlar ya da anti kahramanlar var. Peki ikisinin arasında, hiç birşey olamamış insanlar neden kahraman olamıyor. Aslında her biri kendi hikayesinin kahramanı. Biz toplumun ötekileştirdiği karekterleri seviyoruz.

Tiyatro Kalemi 2010 yılında İstanbul'da bir barda, toplumun ‘öteki’ kavramının sınırlarını zorlayan uyuşturucu bağımlıları, hayat kadınları ve travestileri konu alan ‘Karaktersizler’ oyunu ile sanat yolculuğuna başladı. Aynı sezon içinde eğlencesi ve argosu bol, Çingeneler gerçeğini kara mizahla harmanlayan ‘Kıpti’ oyunu ile seyirci karşısına çıktı.

Her iki oyunun yazarı ve yönetmeni Kamer Yıldız Ok, 2011 yılında, Umut Demirci’nin evlilik üzerine sıra dışı bir kurmaca ile kaleme aldığı ‘İkircikli Kalbim’in yönetmenliğini üstlendi. Tiyatro Kalemi ekibi 2011 yılında, ‘Pantolonunuzu İndirir misiniz?’ ve ‘Sabır’ isimli kısa metraj filmleri çekti. Filmler 2012 Hrant Dink Vakfı Vicdan filmleri seçkisinde birinci ve ikinci, sırada yer aldı. Tiyatro Kalemi Tiyatro Topluluğu, 2016/2017 tiyatro sezonunda Kamer Yıldız Ok ve Çetin Ok yönetiminde İzmir’de Baykuş Tiyatro ortaklığında, ‘Haydi Masallara’, ‘Kırmızı Başlıklı Kurt’ ve ‘Gökkuşağı Ormanı’ çocuk oyunları ile perde açtı. O tarihten bu yana çalışmalarını İzmir'de sürdüren Tiyatro Kalemi, bu sezona oldukça ilgi çeken 'Şarkıcı / Darbenin Ortasında' oyunu ile başladı. Aynı zamanda 'Bazı Kadınlar' ve 'Kıpti Kumpanya' oyunlarını da sahnelemeye devam eden Tiyatro Kalemi'nin kurucusu Kamer Yıldız Ok ile, tiyatro çalışmalarını, 'Şarkıcı / Darbenin Ortasında' ve 'Kıpti Kumpanya' oyunlarını, İzmir seyircisini konuştuk.

Şarkıcı / Darbenin Ortasında oyununda ne anlatıyorsunuz?

İhtilal sonrası bir pavyondaki 6 kişinin yaşamına odaklanıyor. Oyunda bir pavyonun paslı adamları ve kadınlarını anlatsak da aslında 1980 darbesinin yarattığı kadınlar ve adamları anlatıyoruz. Oyunda toplumun tüm kesimlerini temsil eden bir karekter var. Hepsi farklı toplumsal ve sosyolojik yapıdan geliyor ve hepsinin sıkıştığı nokta darbe.

Anlattığın dönemi seçme sebebiniz nedir?

Sadece 1980 değil, Ama bence Türkiye'de 1920'lerden başlayan ekonomik buhranların en büyüğünü yaratan 1980 ihtilali. Ve sonrası. 1980 sonrasını anlatmayı biraz da kendi özel sebeplerimden dolayı tercih ettim. Ben de 80 kuşağı çocuğuyum. Babama karşı bir sorumluluktu diyebilirim.

Oyundaki hikayelerin kaynağı nedir?

Çocukluğumdan beri duyduğum hikayelerdi. Dargeçit'te büyüdüm ben. Orada hep toplumsal olaylarla ilgili sohbetler edilirdi. 'Basmane'de şu oldu' derlerdi, Sidikli Ali'nin Meyhanesi'nde olanları duyardım ama neresi olduğunu bilmezdim. İstanbul'dan döndükten sonra aynı kalmışlığı görmek beni bu oyunu yazmaya sevk etti. Aslında aynı dönemi yaşıyoruz. Hiçbir fark görmedim. O insanların anlattığı hikayeler bile aynı. Kahramanlar'da herkes bir solculuk hikayesi anlatıyor ama nedense hepsi 1980'e ait. 68 kuşağı genelde konuşmamayı tercih ediyor. Ama 80 kuşağı konuşup paylaşmayı çok seviyor. O dönem konuşamadıklarından belki de anlatmayı seviyorlar. Ben de dinlemeyi seviyorum.

Seyircinin tepkisi nasıl?

Tepkiler ya çok iyi ya da çok kötü. Orta bir tepki hiç almadık. 'Eh' diyen çıkmadı. O nedenle seviniyoruz aslında. Rahatsız ediyor olmak çok güzel bizim için.

Kıpti Kumpanya oyununuz da oldukça ilgi görüyor.

Kıpti Kumpanya, vatansızları anlatıyor. 1990'larda geçiyor. İstenmeyen çocukların, fahişelerin, alkoliklerin olduğu bir yol hikayesi. Kıpti Kumpanya, çatınını altında uyuyamayanların hikayesi. Hiçbir zaman gerçek bir yatağı olmamış, gerçek bir okula gitmemiş, hangi dili konuştuklarını kendileri dahi bilmeyen, sürekli göç eden bir topluluğun hikayesi.

Oyunlarınızda hep bir anlamda toplumun dışladığı insanları anlatıyorsunuz. Bunu bir misyon olarak mı görüyorsunuz?

Bunu misyon olarak üstlenmedim aslında. Tiyatro Kalemi'nin yola çıkma hikayesi Karaktersizler oyunu ile başlamıştı. Ortak bir çalışmanın mahsülüydü. 5-6 kişi bir aradaydık, İstanbul'da yer edinmeye çalışıyorduk. Aslında biz de İstanbul'un vatansızlarıydık. Hal böyle olunca İstanbul'un keşmekeşliği içinde hayat kadınları, travestiler, uyuşturucu bağımlıları sahneye ilk taşıdıklarımız oldu. İkinci oyunumuz Kıpti Kumpanya oldu. Üçüncü oyunda biraz normalleşelim dedik ve İkircikli Kalbim'i sahneledik. Ama seyirci kaybettik. İzmir'e geldikten sonra Kıpti Kumpanya'ya dönüş yaptık.

'Ötekini' anlatmayı seviyor musunuz?

Belki de seviyorum. Aslında öteki demek bana yanlış geliyor. Hepimiz ortak bir yaşamın içindeyiz. 2010'dan beri tek bir söylemimiz var, 'herkes farklı, herkes eşit'. Toplumda ya kahramanlar ya da anti kahramanlar var. Peki ikisinin arasında, hiç birşey olamamış insanlar neden kahraman olamıyor. Aslında her biri kendi hikayesinin kahramanı. Biz toplumun ötekileştirdiği karekterleri seviyoruz. Bir kara komedi yazmak istiyorum ama olmuyor. Benden öyle bir şey çıkmıyor.

İzmir seyircisi oyunlara ilgi gösteriyor mu? İstanbul'dan gelen bir ekip olarak iki kentin tiyatrolarını ve tiyatro seyircisini nasıl değerlendirirsiniz?

Her şeyini tiyatroya adamış bir ekip olarak bunun görülmesini istiyoruz. Sosyal medyada çok iyi bir desteğimiz var. Ama iş gişeye geldiğinde aynı sonucu görmüyoruz. İstanbul'dan geldiğimiz için biraz tökezliyoruz. İstanbul'da seyirci sıkıntısı yaşamıyorsunuz, her tiyatronun kendi seyircisi var. Gişe kaygısı olmayan bir şehirden gişe kaygısı olan bir şehre gelmek çok yıpratıcı. Çünkü burada seyirci bulmak için uğraşırken projeler gecikebiliyor. Tiyatro Kalemi'nin devam edebilmesi için seyircinin gelip destek olması gerekiyor. Çünkü başka mesleği olup tiyatro yapan insanlar değiliz. Mesleği tiyatrocu olup başka iş yapmadığmız için bu durum bizi zorluyor. İstanbul'da tiyatrocu olarak yaşamınızı sürdürebiliyorsunuz. Kent sizi sahipleniyor. Ben 11 yıllık tecrübemle bunu söyleyebilirim. Orada herkes şunun bilincinde; birbirimize yardım etmek zorundayız. Ortak gişemiz var. Gişeden bilet almaya geldiğinizde tüm tiyatrolardan haberdar olabiliyorsunuz.

İzmir'e gelmek sizi zorladı mı?

İlk yıl biraz tökezleyerek geçti, ikinci yıl ekip birbirini tanıdı, üçüncü yılımızda ekip sorunumuz yok, mekanımız var, oyunlarımız sahneleniyor. Artık bir adım ileri gitmek istiyoruz. Artık Tiyatro Kalemi'ni biraz daha ileriye nasıl götürebilirizi düşündüğümüz, bunun için çalıştığımız çabaladığımız bir döneme girdik.

İzmir'de tiyatro yapan ekipler seyirci sorununu aşmak için neler yapmalı?

Birbirimizle tanışmalıyız. Hepimiz suya yazı yazıyoruz. Daha çok bir araya gelmeliyiz. Tüm ekipler bir araya gelmeli. Birbirimizi sevmek zorunda değiliz ama anlamak zorundayız. Hepimiz bu işin paydalarıysak seyirciyi de bölüşmek zorundayız, yeri geldiğinde birbirimizin işlerini de çalışmak zorundayız. Kendi egomuzu yıkıp diğer ekibin işinde nasıl faydalı olabilirim diye düşünmek zorundayız.