Gıdadaki artış sorunları unutuluyor. Virüs her gün can alıyor, işsizler ordusu oluştu, üniversite mezunu genç kağıt topluyor, çiftçi borç batağında. Hızla artan enflasyon dar gelirlinin belini büküyor. Pazara, markete gidenler en çok gıda maddelerindeki artışla şaşkına dönüyor vatandaş. Gıda da artış Avrupa birincisi yaptı.

***

TÜİK’e göre ise enflasyon Eylül'de yüzde 1.25 artarken yıllık bazda yüzde 19.58. Ama ENAG böyle düşünmüyor. Enflasyon Araştırma Grubu’nun hesapladığı 12 aylık enflasyon, TÜİK’in ortaya koyduğu verilerin hayli üzerinde. Eylül ayında bir önceki aya göre enflasyon artışının yüzde 2.89 olduğunu hesaplayan ENAG, son 12 aylık artış oranının ise yüzde 44.70 olarak kaydedildiğini duyurdu.

Enflasyon Araştırma Grubu Yöneticisi Profesör Veysel Ulusoy enflasyonun yüzde 40 olduğunu söyledi: “Artık ÜFE-TÜFE arasındaki mesafe o kadar da sarp bir mesafe değil. Herkes rasyonel üretici ve rasyonel üretici maliyetini hemen tüketiciye yansıtıyor. Türkiye’de enflasyon yüzde 40’tan aşağıda değil.Enflasyonla toplu mücadele kavramı diye bir şey yoktur. Enflasyonla mücadele devletin para politikası ve maliye politikası araçlarıyla samimi bir şekilde devlet harcamalarının yüksek olmadığı, devletin yük değil de destek olduğu, maliyetlere ortak olduğu bir yapıyla gerçekleşir.”

***

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da enflasyonu değerlendirdi: “Güya enflasyon aylık yüzde 1.55 artmış ve 19.58 olarak gerçekleşmiş. Saray’a önerim, 19.99’u emretsin, millet kampanya gibi algılar. İzahı yok, mizahı olsun bari. Markete pazara giden enflasyonun en az yüzde 40 olduğunu bilir.”

Ekonomist Mahfi Eğilmez’in görüşü de şöyle: “Türkiye’de gerek talep enflasyonunun gerekse arz (maliyet) enflasyonunun kısa vadedeki çözümünün aynı kapıdan (reel faizi enflasyonun üzerine çıkarmaktan) geçtiyor.”

Peki gıda da artış ve çözüm yolları için Ali Ekber Yıldırım'ın görüşlerini aldık. Arazi kiraları arttı. Enerji el yakıyor. Gübredeki dışa bağımlılık yüzde 95 oldu. Tohum ve mazot zamları yüzde 25’i geçti. Yeme para yetmiyor. Çiftçi borç içinde yüzüyor. 180 milyar borcu var, ithalat üretimi azaltırken fiyatları da artırıyor. Bu arada kuraklık sorunu tarımı olumsuz etkiledi.

Peki ne yapmalı?

Dışarıdan empoze edilen ithalata dayalı tarım politikası yerine, Türkiye’nin tarımsal potansiyelini değerlendirecek, üretim odaklı ulusal bir politika uygulanmalı. Etkin bir kooperatifçilik desteklenerek yaygınlaştırılması sağlanmalı. Girdi fiyatları mutlaka düşürülmeli.

Haftaya yeniden buluşmak üzere hoşça kalın dostlar.