Aslında emekli olabilirdi.
İki evladı vardı okuyan.
O yüzden çalışmalıydı...
İzmir'deydi, sabrediyordu.

Arkadaşları severdi.
Dostluğuna güvenirlerdi.
Gülünce güzel gülerdi.
Kalender adamdı vesselam...

Adına geçici görev dediler.
Haydi bakalım Şırnak'a...
Memleketin her yeri bizim dedi,
Topladı çantasını vurdu yollara...

Hainler fırsat bekliyordu.
Şırnak'ta olay yeri incelerken,
Keskin nişancı tüfeğinden,
Çıkan kurşun şehit etti...

Cemil Koç'tu adı.
Koç gibi gitti, şehit olup döndü.
Arkadaşları omuzladılar,
Sloganlar yeri göğü inletti.

İşte o sıralarda,
Kalabalığı içinde,
Evlat acısı yaşayan anne,
Daha fazla dayanamadı...

Cemilim, Cemilim derken,
Anne Saniye Koç da,
Fenalaşarak hastaneye kaldırıldı.
Anne yüreği, acılıydı...

Bir gün, iki gün, üç gün.
Sonuçta dört gün dayandı.
O da veda etti gitti bu dünyaya.
Oğluyla buluşmaya gitti...

Tam da bunları düşünürken,
Havaalanındaki toplantısını,
PR çalışmasına döndüren,
Acıyı politika yapanlar geldi aklıma.

Bu ülkenin polisi, askeri,
Toprağın üzerine bir bir düşerken,
Daha birinin kanı kurumadan,
Bir başka şehit haberiyle sarsılırken,
Patlayan bombalarla,
Sivil yüzlerce insan ölürken,
“Biz bu işi Oslo'da başlattık,
Elimize yüzümüze bulaştırdık.
Bu yüzden istifa ediyoruz.”
Demeye bile cesaret edemeyen,
Akıl almaz basiretsizleri görünce,
Bir daha yıkıldım...

Siz ne düşünürsünüz bilmem,
Ama benim için, Saniye Anne de,
Oğlu gibi şehidimizdir...
Hem de en alasından hak ederek,
En acısını içinde yaşayarak...