Türkiye genelinde kentlerdeki nüfusun yüzde 4 - 6 arası engelli yaşıyor.  Erişim, engellilerin yaşama eşit şartlarda katılmasının önünde duran en büyük engellerden birisi. Oysa engelli politikalarının başlıca hedefi, engellilerin kentlerdeki erişim sorunlarının çözülmesi oluşturuyor. Ulusal ve yerel yasal düzenlemelere karşın, yönetim kadrolarının siyasi öncelikleri, toplum içindeki  engelliliğe bakış açısı , mali kaynak sorunu gibi gerekçeler uygulamalarda engel oluyor.

Engelli bireylere kent içinde hareket kabiliyeti sağlanması, kamuya sunulan hizmetlerden yararlanabilmesi için sivil toplum örgütleri çalışmalarını sürdürüyor. Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri ile engelsiz kentlere nasıl ulaşabileceğimizi sorguladık.

İlknur Peder- Türkiye Sakatlar Derneği İzmir Şubesi Başkanı

 

Sivil toplum söz sahibi olmalı

Engellilerin kent içindeki yaşamanın kolaylaşması için öncelikle erişilebilirliği sağlamamız gerekiyor. Aklımıza ilk gelen şey maalesef kaldırımlar. Bastonlarımızla, koltuk değneklerimizle takılmadan geçebileceğimiz yağmur oluklarına, ızgaralara ihtiyacımız var. Bina girişlerinde, içlerinde, kaldırımlarda, rampalara ihtiyacımız var. Kaldırımların bir tarafına engelli geçişi koyup diğer tarafında konmadığında yolu tekrar baştan dönmek zorunda kalmadan kolaylıkla ulaşımımızı sağlayabileceğimiz yollara, sokaklara ihtiyacımız var. Şehrin muhtelif alanlarında erişilebilir, insani standartlarda engelli tuvaletlerine ihtiyacımız var. Hem kamu binalarında hem özel binalarda, erişilebilirlik önemli.  Özetle vatandaşa hizmet veren müesseselerin engellinin rahatça ulaşma imkanını sağlaması, yeni inşa edilmekte olan binaların ruhsatının alınırken erişilebilirlik kriterlerinin uygulanıp uygulanmadığına dikkat edilmesi gerekiyor. Toplu ulaşımlar araçlarında koşulların daha da kolaylaştırılması da önemli bir konu. Kültürü, sanatı seven bir şehirde yaşıyoruz ama İzmir’de engelliler çok istemesine rağmen çoğu zaman katılmak istediği tiyatro oyunlarına, konserlere gidemiyor. Salonlarımız da erişilir değil. Çoğunda erişilebilirlik kriterleri olmadığı için engelli İzmirliler çoğunlukla bu etkinliklerden mahrum kalıyorlar. Spor alanlarında, özellikle yüzme alanlarında engellilerin rahatlıkla erişebileceği imkanların yaratılması lazım.Yerel yönetimlerde, şehrin tasarımında söz sahibi karar mekanizmalarında engelli sivil toplum kuruluşlarının biraz daha söz sahibi olması, belediye ile sivil toplum kuruluşlarının işbirliğine biraz daha yer verilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.

Harun Kara- Buca Engelliler Derneği Başkanı

İzmir'in merkezinden göç artıyor! İzmir'in merkezinden göç artıyor!

 

Erişilebilirlik Komisyonu yılda 150 mekan denetliyor

Evrensel tasarım ilkeleri gereği erişilebilirlik standartları mutlaka uygulanmalı. Evrensel diyoruz, çünkü sadece bir engel grubunu değil, yaşlı, bebek arabalı kadın hepsini kastediyoruz. İzmir’i baz alacak olursak, toplu taşımada, raylı sistemlerde yüzde 95 erişilebilirlik sağlandı. Spesifik aksaklıklar oluyor, çözülmeyecek durum değil. Bedensel ve ortopedik baz aldığımızda, hastaneler dışındaki bina ve kamu kurumlarında ciddi sorunlar var. Görme engelliler için, hissedilebilir yüzeyler her yerde yok. Ayrı bir rant meselesi, tam olarak işlemiyor.  Hem valiliğin hem de büyükşehir belediyesinin erişilebilirlik komisyonlarındayım, bizim bile empati yapmadığımız durumlar olduğunu görüyoruz. Sesli betimleme yok. Kurulan denetim mekanizmalarını  işletemiyoruz. Denetlemeden çok yasaklama var. Bu komisyonların tanıtımı yapılmalı, Valiliğe ve Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne , kamuya açık herhangi bir işletme için erişebilir bir mekan olmadığına dair dilekçe ile bildirimde bulunabiliyor. Valilik bünyesindeki kurulun para cezası verme yetkisi var. Belediye kendi içinde düzenlemeler yapabiliyor.   Komisyona gelen konu için denetlemeye gidiyoruz. 6 ay süre veriliyor, süre sonunda tekrar denetleniyor. Rutin kontroller ile yıl içinde yaklaşık 150 mekan denetleniyor.

Ramazan Kaymaz -  İzmir Kent Konseyi Engelli Meclisi Başkanı

Engelli bireyler, kent içi ulaşımda çok aktarma yapıldığından çok zaman kaybı ve yorgunluk yaşıyor. Asansör arızalarında çaresizlik yaşanıyor,  çoğu zaman tartışmalara neden oluyor. Kent içinde, resmi kurumlarda ve ana artellerde, örneğin  Çankaya  Basmane güzergahı üzerinde engelli aracına park yerleri  ya işgal altında ya da yok,  ceza yazılmakta . Kentsel ulaşımda mimari engeller, kaldırımlardaki, işaretlemeler , sesli sinyalizasyon eksiklikleri mevcut . Özellikle kaldırım işgalleri turizm kenti İzmir’e de hiç yakışmayan bir durum. Kent yaşamında ideal şehir ancak engelli erişimindeki uluslararası standart uygulamalarının zorunlu olması ile sağlanabilir. Daha inşaat başlarken denetlenmesi, kurallara uyulmaması durumunda mühürlenmesi lazım ki caydırıcı olsun.  En özgün temel ihtiyaç WC’lerin erişilebilir,  görünülebilir olmamasıdır. Başta eğitim öğretim ve sağlık kurumları, kültür sanat, alışveriş merkezleri, otobüs, tren, hava alanı istasyonlarının acil kapsamda iyileştirilmesi, devlet sosyal politikası olması gerekiyor. Kaldırımlar işgal altında. Hava alanı tren istasyonlarında ve birçok binada kot farkları sorun yaratıyor. Trafik polisi engelli aracına ceza yazabiliyor, ancak bir kaç dakika tolerans tanınması lazım çünkü Kemeraltı, Çankaya, Gaziosmanpaşa da park yerlerini zaten işgal etmişler, bit pazarının arkasına park yeri koymuşlar, ama girmek mümkün değil. Tuvaletler konusunda, otobüs aktarmalarında yoğun sorun yaşıyoruz. Okula gittik önce eğitim sağlık diyoruz, birçok sağlık kurumu özelleşti, sorun var, okullarda müdür benim ödeneğim yok diyor. Erişim Denetleme İzleme Komisyonunda dile getiriyoruz. Komisyon denetliyor tutanak tutuyor.

Ebru Akar

KEDİ-Kabul, Eşitlik, Dahil olma, İstihdam- Otizm Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı

 Otizm konusundaki bilgisizlik, zor anlar yaşatıyor

Bizim yaşadığımız sorunlar daha çok otizmin bilinmemesinden ve anlayış eksikliğinden kaynaklanıyor. Bu nedenle de en sık karşılaştığımız sorun toplu ulaşım araçlarında gerçekleşiyor. Çeşitli duyusal hassasiyetler sonucu aşırı yüklenme nedeniyle diğer insanların hoş görmediği durumlar, engelli olduğu için oturma hakkı bulunan çocuğumuzu kaldırma çabaları bu yüzden çocuğa ve ebeveyne karşı sözlü saldırılar en sık karşılaştığımız durumlar. Buna benzer durumlar diğer toplu yaşam alanlarında da yaşanabiliyor. Biz bu nedenle İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne, hem toplu taşıma aracı ve sosyal tesis personeline bu konuda gerekli desteği sağlayabilmeleri için eğitim ve etkileşim içeren, hem de İzmir halkında otizm bilincini artıracak afiş gibi yayınlar içeren bir çalışma önerisinde bulunduk. Otizmli çocuk ve ailelerini bu alanlarda çevresel desteğe ulaştıracak bu çalışma, son noktasında İzmir’i otizm dostu bir kent yapmayı hedefliyor. Toplu taşıma araç ve istasyonlarındaki bilgilendirici afiş çalışmalarının kent meydanlarına da taşınarak, toplumda otizm bilinirliğini artırmayı amaçladığımız bu çalışmaya olumlu yanıt verilmesini bekliyoruz. Çünkü otizmliye karşı ayrımcı tutumlar ait olunan ve fiziken bulunan her toplulukta yaşanabiliyor.

Görme engellilerin dilekçe eylemi cevapsız kaldı

Eğitimde Görme Engelliler Derneği (EGED) İzmir Temsilciliği, kentteki toplu taşıma araçlarının görme engelli yurttaşların kullanımı için erişilebilirlik koşullarını karşılamadığı gerekçesiyle bir savunuculuk kampanyası başlattı. ESHOT Genel Müdürlüğüne geçtiğimiz Kasım ayında dilekçeleriyle giden dernek üyeleri, sorunu ortaya koyup çözüm önerilerini sundukları dilekçeleri toplu bir şekilde teslim etti. EGED İzmir İl Temsilcisi Turgay Gümüş, engelliler için kent yaşamında erişilebilirlik standartlarının karşılanmadığını söyleyerek, 2005 yılında çıkartılan 5378 sayılı Engelliler Kanununun ilgili maddelerin,  kamusal alanların erişilebilirliğinin sağlanmasını zorunluluk haline getirmesine karşın kişi, kurum ve kuruluşların bu kanunun etrafından dolaştığını söyledi. Gümüş, “Söz konusu kanunun ilgili maddelerinde getirilen yükümlülükler en az iki kere ertelendi.  Kent merkezinde var olan erişilemezlik taşraya gidildikçe daha da artıyor. Kaldırımlar kılavuz izlerle donatılmalı, gerekli rampalar yapılmalı,  rampa eğimleri ve kaldırım yükseklikleri evrensel tasarım standartlarına uygun olmalıdır.  Esnaf işgaliyesi engellenmelidir.  Cadde, kaldırım ve sokaklar on sekiz elli yaş arası atletik vücutlu insanlar için inşa ediliyor ancak kent yaşamında bu profilin dışında kalan önemli bir nüfusun olduğu unutulmamalı.” Diye konuştu.

Eğitimde Görme Engelliler Derneği Üyesi Yasemin Tüney ise, otobüslerde sesli anons sitemi olmadığını vurguluyor. Tüney, “Belediye ısrarla şehir içerisinde dolaşan yarıdan fazla otobüsünün bu sisteme sahip olduğunu söylüyor. Ancak bizler sahada bunun somut örneklerini yaşamıyoruz. Bunun dışında özellikle İzban’da güvenlik görevlileri, bizim güvenliğimiz yararına olduğunu söyleyerek, bizi yok sayarak ulaşımı bir stres noktası haline getiriyor” diyerek sorunlarını dile getirdi.  

Şeyma Büyükurvay Şatay ise, İzmir'deki kent içi erişilebilirlik ve toplu ulaşım sorunlarında görme engelliler adına somut bir dönüşümle karşılaşamadığını ifade ederek, “Engelsizmir Birimiyle yakından temastayız ancak bunun, erişilebilirlik için bir etkisi yok. Bazen acaba birim bizi gayet iyi anlamasına rağmen neden bir değişim olmuyor diye sorguluyorum. Kente eşit erişimimiz için gerekenlerden bazıları daha uzun süreli değişimler olabilecekken bazıları çok daha basit olmasına rağmen bir ilerleme yok.” Dedi.

Engelli Haklarına İlişkin Sözleşme Ayrımcılığı Kaldırıyor

İnsan Hakları Sözleşmesi gibi Engelli Haklarına İlişkin Sözleşme de temel ilkeleri oluşturmaya ve bunların uygulanmasına çalışan bir metin. Uluslararası düzeyde ülkelerin engellilik politikalarını yönlendirecek hukuki bağlayıcılığı olan bu sözleşme, Birleşmiş Milletler tarafından 13 Aralık 2006 tarihinde kabul edilerek 3 Mayıs 2007 tarihinde onaylayan devletler açısından yürürlüğe girdi.

Sözleşme, engellilerin tüm insan hak ve temel özgürlüklerinden tam ve eşit şekilde yararlanmasını teşvik etmek, korumak, sağlamak ve doğuştan sahip oldukları onura saygıyı güçlendirmeyi amaçlıyor.  Engellilik konusunu insan hakları üzerine inşa ederek engellileri insan hakları hukukunun öznesi olarak yeniden tanımlayan sözleşme, insan onuruna ve bireysel özerkliğe saygı, ayrımcılık yasağı ve eşitlik, katılım, farklılıklara saygı, fırsat eşitliği ile erişilebilirlik kavramlarını esas alıyor. İstihdam, adalet, eğitim hakkı, ulaşım ve sağlık hizmetlerine erişim de dâhil olmak üzere toplumsal yaşamın her alanında engellilerin karşı karşıya kaldığı ayrımcılığın ortadan kaldırılması gereğine dikkati çeken sözleşme kamusal alanların ve mekânların engelliler için erişilebilir olmasını, ayrıca, bilgi ve iletişim alt yapısının geliştirilmesini öngörüyor.

Kaynak: 9 Eylül Haber Merkezi