Yine mi korku, bu sefer noldu? Değil mi? Artık her güne yeni bir endişe ile başlamazsak bu sefer neden bugün endişelenmedik diye endişelenmeye başlıyoruz. Dünya ya göre ekstra olarak harika jeopolitik konumumuzdan olsa gerek psikologlarımızın bile çoğunun anksiyete rahatsızlığına sahip olduğu bir ülkedeyiz. 2021 yılını restoranda olay çıkarmış sarhoş müşteri gibi zar zor gönderdikten sonra herkesin yeni gelen 2022 yılından yine de bir şekilde umutları var. Ama farklı olarak bu yılbaşı gelen sene bir öncekinden iyi olsun demiyoruz. Daha berbat olmasın yeter diyoruz. Bu kadar iç kararttıktan sonra başlığımıza geri dönebilirim.

En büyük korku “The Sum of All Fears” isimli filmin Türkiye’deki gösterim adıydı. Filmin isminin tam çevirisi “tüm korkuların toplamı” gibi bir anlama geliyor. Film, ünlü yazar Tom Clancy’nin yine ünlü Jack Ryan karakteri odaklı romanlarından uyarlanmış bir siyasi gerilim ve casusluk filmiydi. Spoiler olacak ama film de soğuk savaştan henüz çıkmış ABD ve Rusya nükleer bir savaşın eşiğine geliyordu. Ve ajan ve analist Jack Ryan’ın dikkati ve uğraşıları sayesinde dünya büyük bir nükleer savaş komplosundan kıl payı şekilde kurtuluyordu. Binlerce üretilmiş nükleer silahın 2000’li yıllara taşıdığı endişeleri yansıtan bir filmdi.

Bağlantılı olarak 2022’ye de dünya muazzam artan silah harcamalarının gölgesinde giriyor. Trump döneminde ABD, savunma bütçesini yanılmıyorsam 2 kat arttırdı. Biden yönetiminin de Trump hükümeti ile bu noktada ortak bir politika yürüttüğü görülüyor. Elbette dünyanın diğer ucundaki rakipleri de bu savunma harcamalarına daha fazlası ile karşılık vermeye başladılar. Çin, Rusya, Kuzey Kore yeni hipersonik füzeleri ile show yapmanın peşinde iki günde bir haber paylaşıyor. Zaten Rusya birkaç sene önce Ukranya’nın toprağı olan Kırım bölgesini ilhak ederek dünyayı diken üstüne getirdi. Herkesin asıl korkusu Rusya’nın sadece Kırım ile sınırlı kalmayabilecek olması. Şu an tüm Ukranya’nın Rusya tarafından işgali söz konu. Ek olarak Çin ABD’ye kafa tutmak için can atıyor. ABD’nin korumasında olan Tayvan ülkesini tanımadığını burasının Çin toprağı olduğunu ve bu sebeple Tayvan’ı işgal için büyük bir hazırlık yaptığını saklama lüzumu dahi görmüyor. Hatta bu hazırlıkların önemli bir aşaması olan Type 2 ve Type 3 adını verdikleri yeni uçak gemilerini denize indirmek için gün sayıyor. Asıl mesele ABD ile tüm dünya da rekabet olsa da Tayvan bahanesi ile Çin yakın zamanda büyük bir politika değişikliğine giderek artık ordusunu savunma için değil, saldırı için hazırlıyor. Bunun için de ilk olarak füze teknolojilerinde büyük mesafe kat ettiler. ABD ve Rusya’dan çok önce ses hızını 5-6 kat aşabilen ilk hiper hızlı füzeleri geliştirdiler. Ardından radara yakalanmayan uçakların geliştirilmesine çalıştılar. Halen ABD kadar bu konuda ilerleyemeseler de onlara yeterince yaklaştılar. Ve sonuçta ordusu asıl olarak ABD ile büyük bir çatışma olacak gibi hazırlanıyor.

ABD, şimdilik Çin ile bir çatışmadan uzak kalmaya çalışıyor. Ama onun da mutlak sorunu yine Rusya. Bu arada ülkemiz özelinde de ABD’nin Rusya’yı bahane ederek Yunanistan’a yığdığı binlerce tank, silah ve helikopterin bizim açımızdan hiçbir izah edilebilir tarafı yok. ABD Rusya’nın ilk Ukranya hamlesinde Ukranya’yı savunma bahanesi ile yanlarına Yunanistan’ı da alarak ülkemize çok rahat saldırabilirler. Benim ve birçok ülkesini seven kişinin aklındaki soru şu; madem asıl sorun Ukranya, neden Ukranya’dan binlerce kilometre uzakta ama İstanbul’dan sadece birkaç yüz kilometre ötede böylesine bir yığınak yapılıyor. Her iki ülkenin de İstanbul ve boğazlar için iyi niyetleri olmadığını tüm tarih kitapları yazıyor. Emin olun ki aslında çok hayati güvenlik problemimiz var.

Ama hem dünya hem ülke özelinde böylesine güvenlik sorunları ufuktayken ve ülkemiz istikrarının en sağlam olması gereken günleri de tam bir kaos içinde geçiriyoruz. Yöneticilerimiz kendi siyasi gelecekleri için endişelenirken asıl büyüyen tehlikeleri tamamen bir kenara bırakmış gözüküyorlar. ABD, Çin ve Rusya tarafından sürekli olarak yeni silahların geliştirilmesi, artan ültimatom sayıları ve yaşadığımız bu laboratuvar üretimi kokan garip pandemi daha büyük bir korkunun ilk işaret fişekleri gibi gözüküyor. Ve aynı başta bahsettiğimiz filmin asıl ismi gibi tüm korkuların toplamı olan en büyük korku kapımızda olabilir. ABD’nin sürekli artan borçları, Çin ekonomisinin görünüşte sağlam ama gerçekte halkının üreten işçi kesiminden tüketen insan olma isteklerini karşılayamıyor olması ve Rusya’nın neredeyse iki yüz yıldır sıcak denizlere inme ısrarı dünyanın kısa zamanda çok farklı bir yer haline gelmesine sebep olabilir. Ve belki de tarihte bir gün, geçen üç senede yaşadığımız “şeyler” belki de çoktan başlamış bir savaşın ilk bölümü sayılacaktır. Ve dünyanın emin olun ki bir Jack Ryan’ı da yok. Tüm bu yazdıklarımda yanılmak istiyorum dileklerimle, sağlıklı günler dilerim.