Haber/ Didar DEMİRCİ

İzmir’i derinden yaralayan deprem, yapıların güvenliğini yeniden Türkiye’nin gündemine taşıdı. Yapı Denetim Derneği İzmir Şube Başkanı Osman Akbaşak, bina güvenliği ve yapı denetim konularıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. İzmir depreminde yıkılan hiçbir binanın yapı denetimli olmadığına dikkat çeken Akbaşak, yapı denetim sistemine ilişkin tartışmaların nedenlerini anlattı. Öncelikle 1999 Marmara depreminin hemen bir yıl sonrasında yani 2000 yılında yapı denetim sisteminin devreye girdiğini hatırlatan Akbaşak, “Bu sistemde binaların proje kontrolünden başlayarak, imalat kontrolü görev ve yetkisi yapı denetim kuruluşlarındaki mühendis ve mimarlara verildi. İlk olarak 19 ilde pilot uygulaması başlatılan Yapı Denetim Yönetmeliği uygulaması, 2011 yılına gelindiğinde Türkiye’nin tamamını kapsayacak şekilde genişletildi. Burada en büyük sıkıntı; aslında yapı denetim firmasının muhatabının arsa sahipleri olması gerekirken, tüm harcamaları müteahhitlere yüklüyor olmasıydı. Böyle olunca da müteahhit kedini denetleyen kurumu seçiyordu. Sayısı az da olsa bazı müteahhitler bu seçme yetkisini kötüye kullanarak, kimi zaman tehditle kimi zaman zorla işlerini yaptırmaya çalışıyordu” diye konuştu.

2019’da sistem güncellendi

Yapı Denetim Firması atamasında 2019 yılbaşında bir değişikliğe gidilerek elektronik dağıtım sisteminin getirildiğini anlatan Akbaşak, bu yeni sistemin işleyişini ve ortaya çıkan yeni sorunları anlattı. Akbaşak, “Elektronik dağıtım sistemi ile ‘müteahhitler yapı denetim firması seçmesin, yapı denetim firmaları devlet tarafından otomatik olarak atasın’ diye bu sistem değişikliği yapıldı. Bu yeni sistemde yapı denetim firmalarını sıraya diziyorlar, her yapı denetim firması eşit şekilde iş alıyor ve müteahhide bağımlılıktan kurtuluyor. Ancak bu sefer şöyle sıkıntılar çıktı; iş küçük ancak mesafe uzaksa yapı denetim firması zarar etmeye başladı. Örneğin yapı denetim firması 2 bin lira ücret alacağı bir iş için 10 bin lira masraf eder duruma geldi. Bu sistem sorununu henüz aşamadan 2018 Ağustos ayında büyük bir ekonomik kriz de başladı. 2019’da bina yapımları oldukça yavaşladı. Yavaşlayınca da yapı denetim firmaları çok az işle uğraşmaya başladı. Kaldı ki yapı denetim firmalarının sabit masrafları var. Bu sabit masrafların üzerine bir de vergiler eklenince canımız yanmaya başladı. İşler çok azalınca yapı denetim firmaları doğal olarak zarar etmeye başladı. Bütün bunlar bir araya geldiğinde ise yapı denetim firmalarına ilişkin şikayetler artmaya başladı” dedi.

Akbaşak’a göre çöken binaların hepsi de yapı denetim sistemini getiren Deprem Yönetmeliği’nden önce yapılmış binalar. Son afeti, “İzmir’in yaşadığı en büyük deprem” olarak tanımlayan Akbaşak, sözlerini şöyle sürdürdü: “8 ila 10 arası bina yıkıldığı söyleniyor. Şimdi burada yıkılan binaların hiç biri yapı denetimli değildi. Hepsi Fenni Mesuliyet Zamanı’ndan kalma binalardır. Bu binalar 2000’den önce yapıldı. Bir tek şey kulağınıza gelebilir, kullanma ruhsatı dediğimiz binanın kullanılabilir hale geldiği 2005- 2007 tarihli olanlar var. Ama bunlar ruhsatını 2000’den önce aldığı için hiç yapı denetimine tabi olmadılar. Yapı denetimli birkaç binada sıva çatlağı var sadece. O da bu şiddetteki bir depremde normal karşılanabilir.”

İyi bir sınav verildi

İzmir depreminin ardından ‘yapı denetim sistemi sınıfta kaldı’ tarzı söylemlerin medyaya yansıdığını ifade eden Akbaşak, “Sınıfta kalacak bir şey yok. Çünkü yıkılan yapı denetimli bina yok. Bizim bütün derdimiz bu. İnsanlara biz de bunu anlatmaya çalışıyoruz” dedi. Bu noktada hükümetin uyguladığı imar affını eleştiren Akbaşak, “İmar afları bizim düşmanımız. Çünkü sağlıklı olmadığını bildiğimiz binaları sağlıklı ilan ediyorlar. Hiçbir zaman geriye yönelik olarak binaların tümünün kontrol edilmesi uygulanabilir bir şey değil. 2000 öncesi binaları yapanlar da kanun dışı bir şey yapmadılar ki. Kentsel dönüşüm gibi yasalarla bunun önü açılmaya çalışıldı. Eski binalar yerinden kaldırıldıkça yerine denetimli binaların gelmesi tek çözüm olarak görünüyor. İzmir’de bugün bu kadar az bina yıkılmasının sebebi 2000 yılından sonra yapılan binaların çoğunlukta olmasıdır” görüşünü paylaştı.

Depremlerde 90 bin can yitirdi

Yapı Denetim Derneği Genel Başkanı Tekin Saraçoğlu da Türkiye’nin deprem kayıplarına vurgu yaparak, “Ben genel olarak 2000 öncesi ve sonrası nedir o fotoğrafı bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Türkiye’de bu kadar deprem yaşanıyor; son 100 yılda aşağı yukarı 90 bin insanımız vefat etti. Ne zaman başladık ders almaya? Gölcük depreminden sonra anladık ki; bu iş daha kötü felaketler getirecek ve ondan sonra bu yasa çıkarıldı. Önce kararname olarak çıkarıldı sonra o iptal oldu. 2001’de 4708 Sayılı Yapı Denetim Yasası yürürlüğe girdi. Uygulamada teknik mühendislik anlamında eksikler gördük. En önemli kısmı 2018’de çıkarılan Elektronik Dağıtım Sistemi, ondan önce devamlı yatırımcılar, müteahhitler yapı denetim uzmanları pazarlığa oturup iş alıyordu. Denetimin doğasında böyle bir şey yoktur, dedik. Oysa depremlere karşı en büyük tedbir budur, yani denetimdir. Yapı Denetim Yasası ile birlikte, yani 2000 yılı başından beri yaklaşık 800 milyon metrekare yapı denetlendi. Bu da neredeyse 400 bin adet yapıya tekabül ediyor. Bu yasa olmasaydı bugün gerçekten 100’de 100 güvenceli yapı olduğunu söyleyemezdik” diye konuştu.

Müteahhitler rahatsız

Saraçoğlu, bu açıklamaların ardından yapı denetim sisteminin son dönemlerde neden bu kadar eleştiri konusu yapıldığını da yorumladı. Saraçoğlu, “Şimdi geldiğimiz noktada yapı denetimlere bilinçsizce, dayanaksız saldırılar yapılıyor. Neden? Çünkü bu denetim sistemi en başta müteahhitleri rahatsız ediyor. Bir de rant sistemi vardı, yasa bunu bitiriyor. Yani ahbap çavuş ilişkilerini bitiriyor! Belediyeci dahi olsa hiç kimse açıkça tanıdığına iş veremiyor. Zaten amaç odur. Kendi işini denetleyemezsin. Bunlar her türlü yapı denetim sistemini yıpratmak için saldırıyorlar. ‘Yerinde bakılmıyor’ diyorlar. ‘Sahada bulunmuyor’ ne demek. Deprem olmadan önce de yeni yapıların hepsi denetleniyor. Kamu binaları hariç… Onlar kanun kapsamı dışında. O da ayrı bir sorun. Her depremden sonra bakıyoruz, kamu binalarında bir sorun oluşuyor. ‘Sistem çalışmıyor’ diyenler, bakın bu depremde yapı denetimli binalar yıkılmadı, ona baksınlar. Bu ülke, son yüz yılda 90-100 bine yakın insanını enkaz altında bırakmış. Oysa yapı denetim firmalarının mesul olduğu yapıların hiç birinde bir yıkım yok! Yapı denetim sistemini eleştirenler hala kaybettikleri rantın peşindeler. Oysa insanların hayatı tehlikede. Biz mühendis olduğumuz için bunu biliyoruz, nerede yanlış yapıldığını görüyoruz. ‘Yapı denetim çekilsin ölüm sayıları 3‘e katlar 5’e katlar” diye konuştu.

Artık her yapının bir mesulü var

Marmara depreminden sonra yakılan birçok binanın sorumlusunun dahi bulunamadığına vurgu yapan Saraçoğlu, yapı denetim sistemini eleştirenlere ise sert çıktı. Saraçoğlu, “Gölcük depreminde yıkılan binalarda mesul bulamadılar. Oysa şimdi her işin sorumlusu var. Bu yasa onları topladı. Son zamanlarda jeoloji mühendisleri bize sataşıyor. Bu projeler yapılırken, jeoloji mühendisleri yer bilimi raporlarını bize veriyor. Şimdi adam dışarıda kalınca sistemden pay almak için kalkıyor ‘biz de olacağız’ diyor. Sen varsın zaten kardeşim, senin raporuna göre işlem yapılıyor. Neden yapı denetime karşılar? Şimdi demiri, betonu denetim mühendisleri inceliyor, bittiği zamanda raporluyorlar. Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Siz hala neden saldırıyorsunuz? Bir mühendis orada imza atıyorsa o binanın her şeyinden mesuldür” dedi.