KAZİM BOZKURT/İzmir'in Kemalpaşa ilçesinde, bir fabrika kapısının önünde mevsimler bir birini kovalıyor... Kışın dondurucu soğuğu, baharın ilk sıcakları, yazın yakıcı güneşi ve şimdi de sonbaharın serin rüzgarları...

Ama aylardır değişmeyen tek bir şey var: kapının önündeki bekleyiş ve direniş ateşi.

Burası, dünyanın önde gelen otomotiv devlerine üretim yapan Temel Conta fabrikası. Ve bu kapının önü, tam 320 gündür, hakları için mücadele eden bir avuç emekçinin direniş alanına, yeni yuvasına dönüşmüş durumda. 10 Aralık 2024'te başlayan bu uzun soluklu bekleyiş, ilk bakışta bir zam pazarlığı gibi görünse de, işçiler bunun çok daha ötesinde, gelecek nesillere onurlu bir çalışma hayatı bırakmak için verilmiş bir "onur mücadelesi" olduğunu haykırıyor.

S G C A M 20251016 150724580. M P

Her şey anayasal bir hakla başladı

Yüzlerce günü deviren bu grevin fitilini ateşleyen, işçilerin en temel anayasal haklarından biri olan sendikalaşma talebi oldu. Yıllardır asgari ücretle, sağlıksız ve ağır koşullarda, yasaklı kimyasallara maruz kalarak çalıştıklarını belirten işçiler, seslerini duyurabilmek ve çalışma koşullarını iyileştirebilmek için Petrol-İş Sendikası çatısı altında örgütlendi. İşçilerin iddialarına göre, sendika yasal olarak yeterli çoğunluğu sağlayarak yetki tespiti için başvurdu ve mahkeme, sendikanın fabrikada yetkili olduğuna karar verdi. Ancak işveren, bu mahkeme kararına rağmen toplu iş sözleşmesi masasına oturmayı reddetti. İşte o gün, 10 Aralık 2024'te, fabrikadaki makineler sustu, kapının önünde ise umudun ve direnişin sesi yükselmeye başladı.

Whatsapp Image 2025 10 23 At 14.08.27

Petrol-İş Sendikası İş Yeri Temsilcisi Sinem Kaya, işverenin kendilerine, "Sizin yeriniz çok kolay dolacak, çünkü milyonlarca işsiz var" dediğini aktardı. Grevdeki işçilerden Zeynep Zobuoğlu ise işe başlarken kendisine, "İçeride eski elemanlara sakın uyma, bir sendikadır tutturmuşlar gidiyorlar. Kesinlikle fabrikamda sendika istemiyorum" denildiğini anlattı. Bu baskıların, kendisini sendikaya üye olmaya daha da teşvik ettiğini söyledi.

'Biz bir aileyiz' sözü direnişle gerçek oldu

İşçiler, patronların sıkça kullandığı "Biz bir aileyiz" sözünün, grev çadırında gerçek anlamını bulduğunu söylüyor. İşçilerden Zeynep Zobuoğlu, "Patronların bir sözü vardır ya, biz bir aileyiz diye. Biz kapı önünde çok güzel bir aile olduk," dedi.

Ateşin başında demlenen çaylar, imece usulü pişen yemekler, paylaşılan bir lokma ekmek ve her sabah yeniden kuşanılan bir umut... Bu çadır, artık sadece bir direniş sembolü değil; paylaşılan bir bardak çayın, birbirine siper olan omuzların sıcaklığıyla ısıtılan bir yuvaya dönüşmüş durumda.

Ege Üniversitesi Hastanesi'nde maaş krizi: Arkadaşlarımız taksitle çalışmıyor!
Ege Üniversitesi Hastanesi'nde maaş krizi: Arkadaşlarımız taksitle çalışmıyor!
İçeriği Görüntüle

İşçi Yücel Korkmaz, "Dışarıda bir şey yerken bile paylaşmayı öğrendik. Bir sıkıntımız, bir derdimiz olduğunda çok güzel dertleştik. Dışarısı gerçekten çok güzelmiş," diyerek bu yeni aile ortamını tarif ediyor.

Whatsapp Image 2025 10 23 At 14.07.56

İzmir’in vekilleri nerede?

İşçiler, greve çıkmalarının tek nedeninin ücret olmadığını, içerideki insanlık dışı çalışma koşullarının bardağı taşıran son damla olduğunu anlatıyor.Petrol-İş Sendikası İş Yeri Temsilcisi Sinem Kaya, "Yazın kısa kollu tişört getiriyorlar. Biz, motordaki kadınlar, canımız yanıyor, kollarımızda yanık izleri oluşuyor diye uzun kollu tişört için az kavga etmedik içeride. Onu bile zar zor getirdiler. İçeride insana küçücük bir değer bile yok" dedi.

Kaya, daha vahim iddiaları ise şöyle anlattı:

"Ciddi kimyasal maddelerle çalışılıyor. Amerika'da, yurt dışında yasaklı olan kanserojen maddeler kullanılıyor ve doğru düzgün maske bile verilmiyor. Maliyeti yüksek diye iki tane göstermelik maske var, denetim olursa diye. Yaptığımız iş ağır sanayi, koşullar çok kötü ve bunun karşılığı asgari ücret."

Bu 317 günlük süreçte en çok yakındıkları konulardan biri de, kendi şehirlerinin milletvekillerinin sessizliği. Sinem Kaya, "İzmir'den bir tane bile milletvekili gelip derdimizi dinlemedi. Ama Gaziantep'ten, Mersin'den, Çanakkale'den milletvekilleri geldi, sesimizi Meclis'e taşıdı. Bizim vekillerimiz nerede? Bugün burada bu emek mücadelesinde yer almayacaksanız, siz niye seçildiniz?" diyerek sitemini dile getirdi.

S G C A M 20251016 150714295. M P

'Değil 311 gün, daha fazlası olsa da buradayız'

Tüm zorluklara, baskılara, grev kırıcıların içeri alınmasına ve zaman zaman maruz kaldıklarını iddia ettikleri sözlü ve fiziki saldırılara rağmen işçilerin kararlılığı tam. Temel Conta işçisi Davut Tuğrul "Biz ilk gün nasıl çıktıysak o umutla, o dirençle hala buradayız. Hiçbir zaman kırılmayı düşünmedik, düşünmüyoruz da" dedi.

Yücel Korkmaz ise, "Belki diyorlardır burada dağılırlar, dayanamazlar. Ama 311 gün geçmiş, ben buradayım. 311 gün daha geçerse, yine buradayım. Sendikasız asla o kapıdan girmeyeceğiz" diyerek kararlılıklarını vurguladı.

Kemalpaşa'da, bir fabrika kapısının önünde yazılan bu modern zaman direniş hikayesi, çocuklarına onurlu bir gelecek bırakmak isteyen bir avuç emekçinin, sermaye karşısındaki umut dolu bekleyişi olarak devam ediyor. Sonunda kazananın kim olacağını ise zaman gösterecek.

Kaynak: HABER MERKEZİ