Özgür Bozdoğan/ Eğitim Sen Genel Yükseköğretim Ve Eğitim Sekreteri

Kamusal bir hizmet olarak eğitimin tüm öğrenciler için hak olduğunu yıllardır bıkmadan, usanmadan ifade ettik, etmeye de devam edeceğiz. Tüm öğrencilerin eğitim hakkından eşit ve ücretsiz yararlanması için tüm güçlüklere rağmen mücadele ettik, etmeye de devam edeceğiz. Öğrencilerimiz eğitim aracılığı ile yaşamlarında değişim yaratabilsin diye çabaladık, çabalamaya devam edeceğiz. Aydınlık, güneşli yarınlar için çocuklarımızın düşlerini ve umutlarını sahiplendik, sahiplenmeye de devam edeceğiz. Tüm çabamız çocuklarımızın gülüşleri solmasın diye…

Eğitimde eşitlik olmaz ise eğitimin hak değil birileri için ayrıcalık olduğu sıklıkla ifade edilir. Eğitime erişimden, erişilen eğitimin niteliğine, eğitim alınan mekandan kullanılan içeriğe kadar pek çok alanda yaşanan eşitsizlikler alınan eğitimin sonuçlarını da etkiler. Eğitimde olanakların eşitliği ile alınan eğitimin üreteceği sonuçlar arasında doğrudan bir ilişki olduğu açıktır. Bu nedenle okullar arasında olanak farklılıklarının giderilmesi öncelikli gündem olmaktadır.

Sadece okulların arasındaki olanak farklılıkları değil öğrencilerin ailelerinin sosyoekonomik yapıları da öğrencilerin aldığı eğitimde ve sonuçlarında eşitsizlikle yaratmaktadır. Örneğin, LGS sonuçlarına göre öğrencilerin anne ve babalarının öğrenim durumu alınan puanları etkilemektedir.

Salgın öncesinde de var olan bu eşitsizlikler salgınla birlikte daha da derinleşmiş ve görünür hale gelmiştir. Kuşkusuz salgın öncesinde de yoksullar eğitimden eşit yararlanamıyordu. Biliyoruz ki dezavantajlı ailelerin çocukları ile varlıklı ailelerin çocukları aynı eğitimi almıyordu. Ancak salgınla birlikte bazı öğrencilerimiz bırakın eğitimden eşit yararlanmayı, eğitim hizmetine hiç erişemez hale geldiler.

Yoksul çocuklar, çocuk işçiler, mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocukları, mülteci çocuklar, ana dili Türkçe olmayan çocuklar ve özel eğitime gereksinimi olan çocuklar salgın öncesinde de mağdurdu ancak salgınla birlikte artık eğitim hizmetine erişemez duruma geldiler. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), bu çocukların sorununu çözmek yerine sorunu ve yaşanan eşitsizlikleri derinleştiren adımlar atmaktadır.

Standartlaşmış merkezi sınavların ürettiği sonuçların yarattığı eşitsizlikleri uzunca bir süredir konuşuyoruz. Tüm çocukları eşit koşullara ve olanaklara sahip olarak kabul ederek uygulanan bu sınavlar sürekli olarak yoksullar ve dezavantajlı gruplar aleyhine sonuçlar üretmektedir. Var olan eşitsizlikler salgınla birlikte başlayan uzaktan eğitim sürecinin yarattığı eşitsizliklerle birleştiğinde artık eğitim sadece belirli kesimlerin yararlandığı bir hakka dönüşmektedir. Ortaöğretime geçiş bu durumun yaşandığı ve önlem alınmazsa bu senede yaşanacağı en önemli alan olacaktır. Bu nedenle 2021 yılında LGS uygulanmamalıdır. Uygulanan ortaöğretime geçiş sistemi yerine her öğrencinin istediği okul türünde ve okulda eğitim alabileceği bir sistem uygulanmalıdır.

Ancak bu yıl yaşadığımız sorun sadece ortaöğretime geçiş ile sınırlı değil çok daha fazlasıdır. Çünkü anlamamız mümkün olmayan bir şekilde MEB tüm öğrencilerin bütün kazanımlardan sorumlu olacak şekilde okullarda yüz yüze sınav olması kararı aldı. MEB’in kendi verilerine göre bile 4 milyondan fazla öğrencinin uzaktan eğitime erişimi olmayan koşullarda öğrencilerin bütün kazanımlardan sorumlu olarak sınav olacak olmasının nedenini anlamıyoruz ve bu durumu kabul etmiyoruz. Yüz yüze eğitime başlayan öğrencilerin normalden daha az süre aldıkları eğitimle normal koşullara göre hazırlanmış kazanımlardan sorumlu tutulmasını da anlamıyoruz ve kabul etmiyoruz. En önemlisi, salgının öğrenciler üzerindeki etkisi açıkken, öğrencilere destek olmak, onların salgınla baş etmesine katkı sunmak yerine sınav yapmakta ısrar edilmesini anlamıyoruz ve kabul etmiyoruz.

Milyonlarca öğrencinin uzaktan eğitime erişimi yok. Öğrencilerin büyük bir bölümü gelecekleri ilgili kaygılı. Kronik rahatsızlığı olan ve risk grubunda bulunan öğrencilerimiz ve aileleri var. Yaşanan ekonomik krizden dolayı okulu bırakan ve çalışmaya başlayan çocuklarımız var. MEB’den bu çocuklara el uzatmasını bekliyoruz, bu çocuklar yokmuş gibi davranmasını değil.

Bir sorunu yok saydığınızda sorun ortadan kalkmaz sadece sizin gündeminiz olmaz. Bir sorunu çözebilmek için öncelikle o durumu sorun olarak kabul etmeniz gerekir. MEB açısından çocuk işçiliği, eğitime erişimi olmayan öğrenciler ve dezavantajlı grupların eğitimden eşit yararlanamaması sorun olarak görülmediği için çözüm de üretilememektedir. Bizim içinse bu durum eğitim alanında yaşanan en önemli sorundur ve acilen çözülmelidir.

Tüm çabamız çocuklarımızın gülüşleri solmasın diye…