Necip VARDAL / Eğitim-Sen İzmir 1 Nolu Şube Başkanı

Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifi 31 Aralık 2021 tarihinde TBMM’ye sunuldu ve komisyonda görüşülmesi de tamamlandı. Bugünlerde Meclis Genel Kurulu'na gönderilecek. Biri geçici madde olmak üzere toplam 13 maddeden oluşan teklifin zaten 6 maddesi amaç, kapsam, yürürlük, yürütme, yürürlükten kaldırma ve geçici maddeden oluşuyor. Bu yönüyle bile öğretmenlik mesleğinin sorunlarını çözmekten ve statüsünü güçlendirmekten uzak olan söz konusu teklifin meslek kanunu olması mümkün değil.

Uzun süredir tartışılan ve Meclis'e sunulan Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifine hangi tarihsel süreçlerden geldik? Tartışmaların anlaşılır kılınması için önemlidir.

Öğretmen alımından kariyer sistemine kadar birçok konunun ele alındığı, 2011 yılında dönemin Bakanı Ömer Dinçer tarafından düzenlenen Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştayı ve bu çalıştaya bağlı olarak 2017 yılında oluşturulan Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi, 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi, AKP 2018 Seçim Beyannamesi ile gelişen bir süreç sonrasında, 24 Kasım'da gündeme gelen meslek kanununa ilişkin ilk açıklama aralık ayının ilk haftasında düzenlenen Eğitim Şûrası'nda Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılmıştır. Açış konuşmasında meslek kanununu 4 temel zemin üzerine oturtarak toplumsal rıza üretmeye, algı yönetimi oluşturulmaya çalışılmıştır.

Siyasal iktidar kaybettiği toplumsal desteği, öğretmenlik mesleğini araçsallaştırarak yeniden kazanmaya çalışmaktadır.

ÖMKT, genel gerekçeleri, madde gerekçeleri ve maddeleri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde teklifin genel gerekçesinde; “Öğretmenlerimizin nitelik ve statülerinin iyileştirilmesine özel bir önem verilmesi gerekmektedir” tespiti yapılıyor.

Soruyoruz; 13 maddelik teklifte hangi madde ile öğretmenlerin nitelikleri iyileştiriliyor? Hangi madde ile öğretmenlerin statüleri güçlendiriliyor?

Bir başka gerekçe ise, “Öğretmenlerin, devlet memurlarına ilişkin genel kurallar bütünü içinde sorunlarının çözümü ve buna bağlı olarak da statülerinin iyileştirilmesinin mümkün olamayacağı görülmüş sorunun çözüm çerçevesinin öğretmenlere münhasır ortak kurallar ve önlemler bütünü gerektirdiği sonucuna varılmıştır” tespitidir. Bir başka deyişle Devlet memurlarına ilişkin genel kurallarla öğretmenlerin sorunlarının çözülemeyeceği ve statülerinin iyileştirilemeyeceği tespiti yapılıyor, diğer yandan teklifin öğretmenlerin hangi sorunlarını çözdüğü izaha muhtaçtır. Mali, ekonomik, sosyal, özlük sorunlarımızdan hangisi çözmektedir. Bunu teklifte görememekteyiz. Genel gerekçeleri ile çelişen, uyumlu olmayan bir teklif ile karşı karşıyayız.

Bu teklif yasallaştığında iki somut sonucu olacaktır;

İlki aday öğretmenler açısından iş güvencesini ortadan kaldıracaktır.

Diğeri özel bir ihtisas mesleği olan ve toplumsal fayda üretmesi beklenen öğretmenlik mesleğinin kariyer basamaklarına ayrılarak piyasanın bir biçimiyle sermayenin gereksinimini karşılayacak, kendi içinde rekabet edecek, kendi içinde yarışacak, iktidara ve yönetime daha fazla tabi olacak bir meslek gurubuna dönüşecektir. Esasen burada öğretmenlik mesleğinin doğasında yapısında bir değişiklik öngörülüyor.

Teklifin maddelerini değerlendirdiğimizde;

Teklifin, öğretmenlik mesleğinin tanımlandığı 3. maddesinde bir taraftan öğretmenlik “özel bir ihtisas mesleği” olarak tanımlanırken aynı maddenin başka bir fıkrasında ise öğretmenlik mesleği 3 kariyer basamağına ayrılmaktadır. Teklifin kendi içinde bile bir bütünlüğü bulunmamaktadır.

Teklifin en sorunlu bölümlerinden biri de “Aday Öğretmenliğin” düzenlendiği 5. maddesi. Aday öğretmenlik sınavı kaldırılıyor ancak daha subjektif bir adaylık kaldırılma süreci tanımlanmış. Aday Değerlendirme Komisyonu adı verilen bir komisyon kuruluyor. Öğretmen mülakatlarında yaşananlar anımsandığında böylesi bir komisyonun üretebileceği olumsuz sonuçlar tahmin etmek zor değil. Objektif olarak ölçülemeyen her değerlendirme olumsuz sonuçlar üretebilir. Bu maddenin bu haliyle bir sorunu çözmek bir yana yeni sorunlar üreteceği açık.

Aday öğretmenlikle ilgili 5. maddenin diğer sorunlu bölümü de aday öğretmenlerin “aylıktan kesme veya kademe ilerlemesinin durdurulması cezası” almaları durumunda görevlerine son verilecek olması ile iş güvencesini ortadan kaldırmaktadır. Bu durumun aday öğretmenlerin sendikal faaliyete katılımını engelleyeceği açık. Alınan cezaların çoğunun idare mahkemelerince iptal edildiği göz önüne alındığında bu maddenin ciddi mağduriyetler üreteceği görülmektedir. Aday öğretmenlerin üzerlerinde baskı oluşturacak ve mobbinge sessiz kalmalarına neden olacak bu maddenin reddedilmesi gerekir.

Öğretmenliğin kariyer basamaklarına ayrılması ise mesleğimizin doğasına aykırıdır. Öğretmenleri yarıştıracak ve rekabet etmelerine neden olacak dayanışma ilişkisini ortadan kaldıracak bu düzenlemeye doğrudan karşı çıkmak gerekir. Bunun öğretmenlerin ve eğitimin değil siyasi iktidarın gereksinimi olduğu açıktır. 3600 ek göstergenin yürürlük tarihinin 15 Ocak 2023 olması da dikkate alındığında, teklifin tamamının bir seçim çalışması olduğu anlaşılmaktadır.

Siyasi iktidar, TBMM’ye sunduğu Öğretmenlik Meslek Kanunu Tasarısı’nı derhal geri çekmelidir. Bir meslek kanunu hazırlanacaksa “Öğretmenlerin Statüsü Tavsiye Kararı” temel alınmalı, sadece öğretmenlerin değil tüm eğitim emekçilerin hakları ve talepleri güvence altına alınmalıdır.

Şimdi sıra bizde.

Birlikte tartışarak, ortak akılla mesleğimizin araçsallaştırılmasına sessiz kalmayacağız

Bu doğrultuda çalışmalar yürütmek üzere eğitim alanında örgütlü tüm sendikaları birlikte hareket etmeye çağırıyoruz.