Milyonlarca çalışanın ve ailesinin kaderini belirleyecek olan 2025 Yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü görüşmeleri, tam bir açmaza dönüştü. Hükümetin, 600 binden fazla kamu işçisini temsil eden TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ konfederasyonlarına sunduğu ikinci zam teklifinin de beklentilerin çok altında kalması, sendikaları harekete geçirdi. Hükümetin masaya getirdiği teklifi "kabul edilemez" olarak değerlendiren HAK-İŞ Konfederasyonu, Kamu Çerçeve Protokolü Koordinasyon Kurulu'nu olağanüstü toplayarak, eyleme geçme kararı aldı.
Sendikanın genel merkezinde, Genel Başkan Yardımcısı Devlet Sert'in başkanlığında gerçekleştirilen kritik toplantıya, Öz Sağlık-İş, Özçelik-İş, Öz Gıda-İş, Öz Güven-Sen gibi konfederasyona bağlı güçlü sendikaların temsilcileri katıldı. Saatler süren toplantının ardından, masada sonuç alamayan sendikaların, haklarını artık alanlarda arayacağı ve işçinin sesini hükümete duyurmak için bir dizi protesto gerçekleştireceği ilan edildi. Bu karar, yaz aylarında çalışma hayatında tansiyonun yükseleceğinin ve toplu sözleşme sürecinin oldukça sancılı geçeceğinin ilk ve en net işareti oldu.
İşte hafta boyunca sürecek eylem takvimi
HAK-İŞ tarafından açıklanan eylem planı, iş yerlerindeki üretimi aksatmadan, ancak işçinin tepkisini ve kararlılığını en güçlü şekilde ortaya koyacak şekilde tasarlandı. Bir hafta boyunca sürecek olan ve "uyarı eylemleri" olarak nitelendirilen protestoların takvimi şu şekilde belirlendi:
-
Siyah Kurdeleler: Gelecek hafta başından itibaren, HAK-İŞ'e bağlı tüm sendikaların üyesi olan 600 binden fazla kamu işçisi, çalışma saatleri boyunca kollarına "siyah kurdele" takacak. Bu eylem, hükümetin sunduğu teklif karşısında yaşadıkları hayal kırıklığını, geçim sıkıntısını ve içinde bulundukları "yas" halini simgeliyor.
-
Oturma Eylemleri: Hafta boyunca, tüm kamu iş yerlerinde, öğle molalarında ve mesai bitimlerinde, işçiler iş yeri önlerinde oturma eylemi yapacak. Bu pasif direniş eylemiyle, işçiler hem kamuoyunun dikkatini çekmeyi hem de talepleri karşılanana kadar mücadeleden vazgeçmeyeceklerini göstermeyi amaçlıyor.
-
Yemek Boykotu: Eylem takviminin en dikkat çekici maddelerinden biri de yemek boykotu. Yemekhane bulunan kamu iş yerlerinde, işçiler bir hafta boyunca yemek yemeyerek, hükümetin teklifini protesto edecek. Bu eylem, işçilerin sadece ücret zammı değil, aynı zamanda sosyal haklar konusunda da yaşadıkları memnuniyetsizliği dile getirmeyi hedefliyor.
Bu eylemlerin, hükümet üzerinde bir baskı oluşturarak, toplu sözleşme masasına daha adil ve gerçekçi bir teklifle dönmesini sağlaması umuluyor.
Hükümetin teklifi neden kabul görmedi?
Peki, sendikaları bu kadar sert bir tepki vermeye iten ve 600 bin işçiyi sokağa dökmeye hazırlayan zam teklifi neydi? Hükümet, işçi tarafına ilk olarak 13 Haziran'da bir teklif sunmuş, bu teklifin reddedilmesinin ardından 27 Haziran'da rakamları revize ederek ikinci bir teklifle masaya gelmişti.
-
İlk Teklif: Yılın ilk 6 ayı için yüzde 16, ikinci 6 ayı için ise yüzde 8 zam.
-
İkinci ve Revize Edilmiş Teklif: Yılın ilk 6 ayı için yüzde 17, ikinci altı ay içinse yüzde 10 zam.
Sendikalar, bu teklifleri "komik" ve "gerçeklikten kopuk" olarak nitelendiriyor. Bu tepkinin arkasında yatan temel neden ise, ülkedeki yüksek enflasyon gerçeği. TÜİK tarafından açıklanan resmi yıllık enflasyonun bile yüzde 35'ler seviyesinde olduğu, bağımsız araştırma gruplarının ve vatandaşın hissettiği gerçek enflasyonun ise yüzde 70'lere yaklaştığı bir ortamda, yıllık kümülatif olarak yüzde 27'lik bir artış teklif edilmesi, işçinin alım gücünde ciddi bir erime anlamına geliyor.
Sendika liderleri, "Biz enflasyona ezdirilmeyecek bir zam istiyoruz. Açlık sınırının 26 bin lirayı, yoksulluk sınırının ise 85 bin lirayı aştığı bir ülkede, kamu işçisine bu rakamları reva görmek, onların emeğiyle alay etmektir" diyerek, teklifin kabul edilemez olduğunun altını çiziyor. İşçiler, sadece enflasyon oranında değil, aynı zamanda ekonomik büyümeden de pay alacakları bir "refah payı" artışı talep ediyor. Hükümetin teklifi ise bu beklentinin çok uzağında kalıyor.
Gözler şimdi TÜRK-İŞ'te: ortak cephe mi kurulacak?
HAK-İŞ'in eylem kararı alarak ilk adımı atmasının ardından, şimdi tüm gözler, kamu işçilerinin en büyük temsilcisi olan TÜRK-İŞ Konfederasyonu'na çevrildi. Hükümetin sunduğu teklif, aynı zamanda TÜRK-İŞ'e de yapılmıştı ve bu konfederasyon da teklifi yetersiz bulduğunu açıklamıştı.
Ancak, TÜRK-İŞ'in eylem sürecine katılıp katılmayacağı veya kendi eylem takvimini mi açıklayacağı henüz netlik kazanmadı. İşçi kesiminde, eğer iki büyük konfederasyon ortak bir eylem cephesi oluşturursa, hükümet üzerindeki baskının çok daha etkili olacağı ve masaya yeni ve daha iyi bir teklifin gelme ihtimalinin artacağı konuşuluyor. HAK-İŞ'in attığı bu adımın, TÜRK-İŞ yönetimini de bir karar almaya zorlayacağı ve önümüzdeki günlerde işçi hareketinin daha da güçlenebileceği belirtiliyor.
Sadece zam değil, sosyal haklar da masada
Kamuoyunda tartışmalar genellikle yüzdelik zam oranları etrafında dönse de, toplu sözleşme görüşmeleri aslında çok daha geniş bir yelpazeyi kapsıyor. İşçiler, sadece maaşlarına yapılacak artışı değil, aynı zamanda çalışma koşullarını ve sosyal haklarını iyileştirecek birçok madde için de mücadele ediyor.
Masadaki diğer önemli başlıklar arasında; vergi dilimlerindeki adaletsizliğin giderilmesi, kıdem tazminatı, ikramiyeler, bayram yardımları, eğitim ve yemek yardımları gibi sosyal ödemelerin günün koşullarına göre güncellenmesi, geçici ve mevsimlik işçilerin kadroya alınması gibi talepler de bulunuyor. Sendikalar, imzalanacak olan çerçeve protokolünün, sadece bir maaş zammı anlaşması değil, aynı zamanda önümüzdeki iki yıl boyunca kamu işçisinin tüm çalışma hayatını ve sosyal güvencesini belirleyecek bir "anayasa" niteliğinde olduğunu vurguluyor. Bu nedenle, tüm maddeler üzerinde bir uzlaşma sağlanmadan, masadan kalkmayacaklarını ve eylemlerine devam edeceklerini belirtiyorlar. Bu kararlı duruş, önümüzdeki dönemin oldukça hareketli geçeceğinin habercisi niteliğinde.