Milli Eğitim'de Atatürk çıkmış, başka biri girmiş.
Aslında yıllardır giren çıkan belli değil.
Öyle bir planlama falan yapılmıyor.
Yapılsaydı alayımız bu halde olur muyduk?
***
Sadece ders kitapları mı değişti yıllar içinde?
Biraz eskiler anımsar, 1980 öncesinde 3 ayda öğretmen yetiştirdik bu ülkede.
Üç ayda yetiştirilen öğretmen miydi, militan mıydı tartışılır.
Ama sonuçta 80 nesli diye bir kavramla tanıştık.
***
Sıra geldi 80 darbesinden sonraya.
Atatürk anlatacağız diye yapılan soytarılıklardan çocuklar Atatürk'ten soğudu.
Sonra felsefe uçtu.
Sonra mantık rafa kalktı.
Sonra müzik, resim dersleri seçmeli oldu karpuz gibi.
Yanına başka seçmeliler koydular, seçmeyeni oydular.
Ardından beden eğitimi dersini azalttılar.
Zaten zengin çocukları rapor alıp girmiyordu.
Sonunda topaç topaç çocuklarımız oldu.
Topaç olmaları yediklerindendir diye kantinlere nizam, intizam getirdik.
Onlar da okulu kırdı, daha tombul oldular.
***
Tarih ibretlik hikayeler ile doludur.
İşte onlardan biri.
Yıl 1934.
O dönemde Milli Eğitim Bakanlığı Ulus’tadır.
Bakan ise Niğdeli Abidin Özmen’dir.
Bakan, her gün olduğu gibi makamında çalışmaktadır.
Derken, kapı çalınır.
Rahatsız edilmemesi emrini vermiş olan bakan duruma sinirlense de seslenmez.
Gür sesi ile “Giriniz...” der.
***
Atatürk’ün yaverlerinden biri, yanında iki çocukla makama girerler.
Bakan konuklara yer gösterir ve zarfı açar.
Atatürk’ten gelen bir mektuptur bu.
Şöyle yazmaktadır:
***
“Bay Abidin Özmen, Milli Eğitim Bakanı…”
Özmen zarfı özenle açar ve mektubu dikkatle okur:
“Yaver Bey’le, size iki fakir ve kimsesiz çocuk gönderiyorum. Bu çocukları, uygun göreceğiniz bir liseye (parasız yatılı olarak) kaydını yaptırın…”
***
Bakan için okuduğu mektup Atatürk’ün emridir.
Kesinlikle yerine getirilecektir.
Bakan Özmen Orta Öğretim Genel Müdürü'nü çağırtır ve şu direktifi verir:
“Yaver Bey’in yanındaki bu iki çocuğun evrakını alınız ve bu çocukların Haydarpaşa Lisesi’ne paralı yatılı olarak kaydını yaptırıp her ikisi için de üçer yıllık paralı yatılı makbuzlarının veli ve ödeyen hanesine Atatürk’ün ismini yazdırarak bana getiriniz.”
***
Bakanın emri yerine getirilmiştir.
Özmen de kısa bir mektup yazarak Yaver ile Atatürk’e yollar.
Mektubun içeriği şöyledir:
“Muhterem Atatürk, Yaver Bey’le göndermiş olduğunuz iki çocuk hakkında emirlerinizi aldım. Ancak, arkasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Atatürk gibi biri bulunduğu için; bu çocuğu fakir ve kimsesiz olarak kabul etmeme, hem yasalarımız, hem de mantığımız izin vermedi. Bu nedenle her iki çocuğun da emirleriniz gereği Haydarpaşa Lisesi’ne paralı yatılı olarak kayıtlarını yaptırdım. Çocukların üçer yıllık okul taksitlerine ait makbuzları ek’te takdim ediyorum…”
***
Atatürk bu mektup üzerine, devrin Başbakanı İsmet İnönü’ye telefon ederek:
“Bak senin Milli Eğitim Bakanın bana ne yaptı” diyerek olayı anlatır.
İsmet İnönü, bakan adına özür diler ama Atatürk sözünü keser.
“Yok! Özür dileme. Çok memnun oldum. Keşke her devlet adamı bu medeni cesarete sahip olabilse ve doğruyu gösterebilse…”
***
Kıssadan hisse:
Eğitimle çok oynamayacaksın.
Oynarsan sonucu seni de üzer...