Bilindiği gibi, Birleşmiş Milletler 3 Aralık'ı Dünya Engelliler Günü olarak 1992’de kabul etmiş, devamında da engellilere yönelik yeni tanımlama ve başlıklar ile konuyu insan hakları kapsamında yorumlamıştır. Ülkemizde de, bu kapsamda, 10-16 Mayıs Engelliler Haftası engelli vatandaşlarımızın sorunların irdelendiği ve çözüm yollarının tartışıldığı özel bir dönem olması açısından önem arz etmektedir.

Engelli görme, işitme, duyma, ortopedik, spastik veya zihinsel olarak değerlendirilebilse bile genel tanımlama olarak ‘normal bir kişinin kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi kendisine yapması gereken işleri, bedensel ve ruhsal yeteneklerindeki kalıtımsal ya da sonradan olma herhangi bir noksanlık sonucu yapamayanlar’ şeklinde açıklanabilmektedir. Değişik tanımlamalar WHO (Dünya Sağlık Örgütünce) ve bizde de 5378 Sayılı Yasa kapsamında mevcuttur.

Ülkemizde, engel gruplarına göre alt başlıklara baktığımızda, kronik hastalıklar nedeni ile 808.335, zihinsel 482.361, ortopedik 321.895, görme 216.077, ruhsal ve duygusal 176.475 ve dil ve konuşma olarak da 37.494 vatandaşımız tanımlanmıştır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Ulusal Engelliler Veri Tabanına göre, Kamu Kuruluşlarına herhangi bir nedenle başvurmuş bireylerin beyanları esas alındığında toplam 1.559.222 kişi engelli kapsamındadır. Bu rakamın 98.564’ü İzmir’dedir. Bir başka çalışmada bu rakam 1.800.000 civarındadır ve %15’e yakını Ege Bölgesi'ndedir.
Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada 500.000.000’un üzerinde engelli mevcuttur.

Önemli ayrıntı bu sayının çok önemli bir kısmının düşük gelirli toplum kesimine ait olmasıdır.

Dolayısı ile engellilik nedenleri ve türleri ne olursa olsun karşılaşılan güçlükler değişmemekte, eğitim noksanlıkları, ev, ulaşım ve kentsel doku içinde fizik altyapı eksiklikleri ya da uygunsuzlukları üzerine binen yoksulluk durumun vehametini artırmaktadır.

Engellilerin özel yaşamından devletin istihdam politikalarına kadar uzanan spektrumda maalesef tatmin edici bir durumda olduğumuz söylenemez. Son yıllarda yasal anlamda yapılan değişikliklerin topluma yansıması olumlu olmuş, ancak zorunlu istihdam oranlarının uygulama pratiği arzu edilen seviyelere ulaşamamıştır. Uygar toplumların bir özelliği de engelli vatandaşlarına fırsat eşitliği kapsamında sağladığı pozitif ayrımcılıktır.

Engelliler Haftasının, toplumsal algıyı ve farkındalığı arttırarak, engellilere yönelik özel

konut konfigürasyonundan kentsel planlama ve tasarıma, eğitim ve sosyal yaşama katılımlarından işe yerleştirilmelerine kadar birçok sorunlarının çözüme kavuşabilmelerine yönelik strateji ve politikaların oluşumuna vesile olmasını umut ediyorum. Böylelikle, engelli vatandaşlarımıza optimum yaşam koşulları sağlayarak, millet olarak bir konuda daha akıl tutulması engelliliğinden de kurtulmuş olmanın haklı gururunu duyabileceğiz.