Tuğrul Şahbaz / GÜLDER – Güzelbahçe Kültür Çevre ve Güzelleştirme Derneği YK Başkanı

Giderek daha fazla sayıda insan şehirlerde yaşamaya devam ediyor.  Şehirlerimizde inşaat, tadilat vb faaliyetler artarak süreceğine göre atık yönetimi her zaman önemli bir mesele olacak.  Bu tür atıkların geri kazanıldığı ya da aslında sadece depolandığı tesisler HAFRİYAT TOPRAĞI, İNŞAAT VE YIKINTI ATIKLARININ KONTROLÜ YÖNETMELİĞİ’ne göre kuruluyor. Beşeri faaliyetler ve doğal afetler sonrasında meydana gelen hafriyat toprağı ile inşaat ve yıkıntı atıklarının, üretildikleri yerlerde ayrı toplanması, geçici olarak biriktirilmesi, taşınması, geri kazanılması, değerlendirilmesi ve bertaraf edilmesine ilişkin esasları düzenleyen bu yönetmelik günümüz dünyasında gerçekten çok yararlı bir işlev görüyor. Herkesin istediği yere atıklarını atmasına engel olmak için bu tür atıkları taşımak isteyen kişi veya kuruluşların bu   yönetmeliğe göre mücavir alan sınırları içinde ilgili belediyeye, dışında ise mahallin en büyük mülki amirine başvurarak "Hafriyat Toprağı, İnşaat/Yıkıntı Atıkları Taşıma İzin Belgesi" almış olması gerekiyor. Hafriyat toprağı üretenler ile faaliyetleri sonucu 2 tondan fazla atık oluşumuna neden olacak inşaat/yıkıntı atığı üreticileri, mücavir alan sınırları içinde belediyeye, büyükşehir belediyesi olan yerlerde ilgili ilçe belediyesine, mücavir alan sınırları dışında ise mahallin en büyük mülki amirine müracaat ederek "Atık Taşıma ve Kabul Belgesi" almak zorunda. Bu Yönetmelik kapsamında yer alan atıkların oluşumundan bertarafına kadar yönetimlerini kapsayan bütün faaliyetlerin kontrolünü ve denetimini yapmak Çevre ve Orman Bakanlığı’nın görevi.

Ancak belediyelerin de depolama sahası yerinin seçimi, inşaatı veya işletilmesi sırasında çevre ve insan sağlığını olumsuz etkilemeyecek şekilde gerekli tedbirleri almak veya aldırtmakla ilgili görevleri var. Çamlı'dan Seferihisar'a doğru giderken yolun solunda kalan ve Haydar Madencilik tarafından işletilen, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından ruhsatlandırılmış "Atık Geri Dönüşüm Tesisi" de bunlardan birisi. Madenler için öncelikle halkı bilgilendirme toplantısı yapma zorunluluğu olmakla birlikte bu tesis için böyle bir toplantı yapılmadı. Belki de bunun nedeni tesisin “çevre dostu” olduğu yolundaki algıdır. İlk başta çevrede yaşayanların pek ilgisini çekmeyen tesis önce soludukları toz ve yarattığı gürültü ile zaman içinde çekilmez bir hale geldi. Çamlı'daki vatandaşlar yıllardır Kaymakamlık ve Belediyeye yaptıkları başvurulardan olumlu bir sonuç alamıyorlar.  Göstermelik sulamalar toz sorununu çözmeye yetmiyor. Toz ölçümlerinin insan sağlığı için zararlı düzeyde olmadığı yolundaki resmi cevap yazıları çevrede yaşayanların yaşadığı toz sorununu çözmüyor. Giderek kocaman bir tepeye dönüşen bu yığındaki inşaat atıkları içinde silisyum ve asbest gibi rüzgarla etrafta yaşayanlara zarar verebilecek tozlar bulunuyor. 30 Ekim 2020 tarihinde İzmir’de yaşanan deprem sonrasında yıkılan binaların molozlarının Çamlı’ya getirilmesi sorunu daha da ağırlaştırıyor. Devasa atık stok alanı yeraltı sularına karışarak zarar verebilecek, zaman zaman artan rüzgarla birlikte çevrede yaşayanlar için toz kirliliği yaratan, şiddetli bir yağmurda biriken toprağın akması riski yaratabilecek, kısaca ekosistemi bozan, çevresindeki canlı yaşamına zarar veren bir işletmeye dönüştü. Atık transfer edilecek alanlar, yerleşim yerlerine uzak, yer altı ve yer üstü sularının beslenme alanlarının dışında, geçirimsiz toprakların olduğu kıraç alanlar olmalıdır. Çamlı’daki alan ise bu tariflerin hiç birisine uymuyor.  Bu tür alanlar için öngörülen Rehabilitasyon Planı şeffaflık içinde çevrede yaşayanlarca paylaşılmalı,  yeni atık girişi hemen durdurulmalı, mevcut malzemenin çıkışı (satış veya transferi) arttırılmalı ve böylece oluşan devasa moloz yığının minimuma indirilmesi için plan yapılmalıdır.