COVID-19 görülme sıklığı neden arttı ve ne yapılmalı? Geliştirilen aşılar salgını bitirebilir mi? COVID-19 psikiyatrik rahatsızlıklara yol açıyor mu? Enfeksiyonun daha ağır seyretmesinde genetik farklılıkların rolü var mı? Yanıtlayalım.

COVID-19 görülme sıklığındaki artış, beklenen bir durum. Günlerin kısalması, güneşin ultraviyole ışığının etkisinin ve nemin azalması, soğuğa bağlı olarak kapalı yerlerde toplu halde yaşamanın artması sonucu grip benzeri tablolar sonbaharda artar. İzmir’de depreme bağlı fazladan bir artış da normal. Alınan önlemlerdeki gevşeme de önemli. Örneğin özellikle kapalı lokanta ve kafeterya girişinde ateş ölçme zorunluluğu ve yan yana oturma yasağı yeniden uygulanabilir ve denetlenebilir. Hastaların evlerine gönderilmeleri ve başkalarına bulaştırmaları büyük sorun. Yakın zamanda daha radikal önlemler de gerekecektir.

Aşılar salgını bitirebilir mi?

Şu anda en umut verici aşıyı Alman BioNTech’in CEO'su Prof. Dr. Uğur Şahin ve ekibinin geliştirmesi mutluluk verici. Pfizer işbirliği ile geliştirilen bu RNA aşısı, yeni bir teknoloji. Türkiye, ABD, Arjantin, Brezilya ve Almanya’da 43.000’den fazla hasta üzerinde süren Faz 3 aşamasında, aşının gönüllülerin yüzde 90’ından fazlasında hastalığın gelişmesini önlediğini söyleyen Prof. Şahin, bu düzeyin beklenenin üzerinde olduğunu ve aşılarının salgını durdurabileceğine inandığını müjdeledi. Aşı hem virüslerin hücrelerimize girişini engelliyor hem de bir şekilde giren virüsleri öldürüyor. Semptomlu enfeksiyonlardan korunmayı sağlıyor; semptomsuz enfeksiyonları durdurup durduramayacağı, bir yıl içinde belli olacak.

Türkiye için yeterince aşı ayırmayı istediklerini söyleyen Şahin, aşıların eksi 70 derecede nakledilip, depolanacağını; ardından küçük merkezlerdeki buzdolaplarında tutulup, 5 gün içinde uygulanması gerektiğini belirtiyor. Bu Türkiye için olası, ama geri kalmış bazı ülkelerde zor olabilir. Aşı bu denli etkinse, başka ilaç firmalarının da üretime katılmasıyla, salgının hızının düşürülmesinde ve zaman içinde ortadan kaldırılmasında etkili olabilir.

İkinci aşı Çinli Sinavoc Biotech tarafından geliştirilen ‘CoronaVac’ adlı inaktive aşı. Faz 3 denemeleri Brezilya, Türkiye ve Endonezya’da yürütülüyor. Brezilya’da ikinci dozdan 24 gün sonra ölen gönüllünün aşırı doz ilaç kullanarak intihar ettiği ortaya çıktı ve denemeler sürüyor. Etkinliği kanıtlanırsa, aşının depolama sorunu olmadığından, Prof. Şahin’in geliştirdiği aşının kullanılmasının güç olduğu kırsal kesimlerde kullanılabilir.

Üçüncü aşı Oxford Üniversitesi ve AstraZeneca işbirliği ile geliştirilen “ChAdOx1 nCoV-19” adlı viral vektör aşısı. Temmuz ayında bir gönüllüde önceden tanı konmamış multipl skleroz (MS), Eylül ayında İngiltere’de ikinci doz aşı sonrası transvers myelit (omuriliğin yatay tüm kesitte iltihabı) gelişince denemelere iki kez ara verilmişti. Ekim ayında ölen 28 yaşındaki Brezilya’lı gönüllü doktorun COVID aşısı kullanılmayan kontrol grubunda olabileceği bildirildi ama ABD’de denemelere ara verildi.

Novovax, Moderna, Sputnik V gibi başka aşı adayları da var.

COVID-19 psikiyatrik rahatsızlıklara yol açıyor mu?

ABD’de 69 milyon bireyin elektronik sağlık kayıtlarında COVID-19 tanısı almış 62.354 olgunun verileri incelendiğinde, tanı sonrası 14-90 gün arasında anksiyete (bunaltıcı kaygı), uykusuzluk ve demansın (bunama) arttığı saptanmış. Psikiyatrik rahatsızlığı olanlarda COVID-19’a yakalanma oranı da daha yüksek bulunmuş. Türkiye’de psikolojik durumumuzu zorlayan COVID-19’dan daha önemli faktörler bulunduğundan, böyle bir araştırma anlamlı olur mu bilmem ama COVID-19 tanısı alanlarda yoğun olarak kullandığımız favipiravir de yan etki olarak psikiyatrik belirtilere yol açabiliyor; Çin’de 116 hastanın 5’inde bu durum rapor edilmiş.

Enfeksiyonun ağır seyretmesinde genetik farklılıkların rolü var mı?

Dünya çapındaki 50 genetik merkez araştırmacılarından kurulan ‘COVID İnsan Genetiği Konsorsiyumu’ ağır hastaların genetik yapısını incelediğinde, virüsle savaşan ‘tip I interferon’ adlı protein grubunu üretemedikleri belirlendi ve bulgular Science dergisinde yayınlandı. Araştırmanın yönetim kurulu üyeliğini üstlenen Bilkent Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tayfun Özçelik, Türkiye'den 50, dünyadan 600 olmak üzere toplam 650 ağır COVID-19 hastasının genomlarını incelediklerini belirtti. Araştırma tedaviye ışık tutarken, hastalığı kimlerin ağır geçireceği önceden belirlenebilecek.