Usta karikatürist, yakalandığı akciğer kanserini Kuvayi Milliye Destanı'nı dize dize resimleyerek yendi. Her kütüphanede bulunması gereken kitabını da şu sözlerle tanıtır Nuri Kurtcebe; “Bu bir destan… Bizim destanımız… Öyle bir destan ki; bir eşi daha yazılmadı bugüne kadar, biz yazdık!.. Yedi düvele karşı…Varolmak için, Kuvayi Milliye yazdı, Nazım Hikmet anlattı, ben çizdim. Havaya… Suya…Toprağa…”

"Derginin son sayısı, mahkeme kararı ile toplatıldı. Sıkıyönetim Komutanlığı’nın derginin toplatılması ile ilgisi olmadığı, toplatma kararının doğrudan doğruya nöbetçi sivil mahkeme tarafından verildiği belirlendi!"

****
21 Temmuz 1981 tarihli Milliyet Gazetesi'nde yer alan bu habere konu olan dergi; birçoğumuzun en az bir kez okuduğu ya da en azından adını duyduğu Oğuz Aral’ın ‘’Gırgır’’ıdır! O "Gırgır" ki; 1980’lerde Rus ‘’Krokodil’’ ve Amerikan ‘’Mad’’ dergilerinden sonra dünyanın en çok satan üçüncü dergisiydi!
12 Eylül faşist darbesinin de kapattığı ilk mizah dergisidir “Gırgır”. Kült dergi "Gırgır'’ın çizerleri yarattıkları tiplemeler ile unutulmazdır. “Mizahın Abisi” Oğuz Aral’ın, kardeşi Tekin Aral, Oğuz Alplaçin, Mim Uykusuz, Ferit Öngören ve Nuri Kurtcebe, Gırgır’ın çekirdek kadrosudur. Sonra kadroya katılan çizerler; Galip Tekin, Mehmet Çağçağ, Mehmet Polat, Latif Demirci, Ergün Gündüz, Gani Müjde, Necdet Şen, Sarkis Paçacı, Atillâ Atalay ve Engin Ergönültaş ile isimlerini buraya sığdıramadığımız çok sayıda karikatür sanatçısıdır. Onların çizgilerine, esprilerine bayılırdık. Derginin lokomotifiydi o çizgilerindeki tiplemeler. Bizim kuşak  "Gırgır'’lı yılları iyi bilir. O dönemdeki dillerdeydi derginin:

"Geçim derdini, can sıkıntısını,

aşk yarasını, karı-koca kavgasını şipşak keser.

Her derde devadır, Gırgır da Gırgır!.."

xxxx

İşte o efsane "Gırgır"ın çizerlerinden biri de Nuri Kurtcebe’ydi.

Lise son sınıfta babasını kaybeden Kurtcebe'nin elinden tutan, eğitim masraflarını ödeyen futbolumuzun “Taçsız Kralı” Metin Oktay’dır!

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Yüksek Resim bölümünü kazanan Kurtcebe’nin yolu bir gün Oğuz Aral'la kesişti.

O günden sonra "Gırgır'’ın ilk çekirdek kadrosunda yer alan en genç çizerdi.

Çizgi roman çizmeyi de çok seven Nuri Kurtcebe, "Gırgır''da ilk "Uyduruk Uzay Hikayeleri" başlığı altında kısa metrajlı bilim kurgu dizileri üretmeye başladı. Literatüre giren “Maganda” kelimesinin mucididir.

"Gırgır''da ünlü "Gaddar Davut"un da!

1986 yılında Hürriyet’te günlük "Mokok" karikatür tipini çizmeye başladı.

İlhan İrem ve Erkin Koray’ın albüm kapaklarına imza attı.

"Limon" ve "Dıgıl’'da da çalıştı.

Ardından Cumhuriyet’te “Sessiz Sedasız” başlığı ile karikatür çizdi.

Sonra da Aydınlık’a geçti.

Yıl; 1996.

Uğur Mumcu'nun “Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi” adlı yazısını çizgileştirdi,

“Uğur Mumcu Özel Ödülü”nü kazandı. Cumhuriyet’teki karikatürleriyle 3 yıl üst üste "Yılın Hasan Tahsin"leri ödülü onun oldu. 2001'de Nazım Hikmet'in ünlü "Kuvayı Milliye Destanı”nı çizgi-romana dönüştürdü ve aynı yıl Cumhuriyeti, çağdaşlığı savunan çizgileriyle çağdaş eğitime verdiği katkılarından dolayı ÇEV (Çağdaş Eğitim Vakfı) Ödülü'ne layık görüldü.

2002'de Almanya Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından "Yılın Atatürkçüsü” seçildi. Kansere yakalandı. Yılmadı, yendi kanseri Kurtcebe. Röportajlarında hastalığını Kuvayı Milliye Destanı sayesinde yendiğini söyledi. Büyük Atatürk’ün, "10.Yıl Nutku’’nu da çizgileriyle kitaplaştırdı.

****

Kurtuluş Savaşı’mızı anlatan tek destan Nazım Hikmet’in “Kuvayı Milliye Destanı"nı çizgi roman haline getirdi çizgi ustası, tam 20 yıl önce;

“Çocukluktan beri en büyük hayalimdi destanı çizgilere dökmek. Tarihi merak etmeyen gençlere, Dünya’nın haklı gördüğü tek zafer olan Kurtuluş Savaşı’nın kıymetini anlatmayı hedefliyordum. Yedi düvele karşı böyle bir destan yok!

Böyle bir Kurtuluş Savaşı yok(...) Tam 1.5 yıl sürdü çalışmam.

Çizmesi de zor oldu. Basımı daha da zor.

Ama bitirmeliydim. Gözyaşlarımla çizdim(...)

Bir röportajımda da söylemiştim. Bize emanet edilen bu Cumhuriyeti hepimiz korumalıyız.

‘Çizer olarak bir şey yapayım’ dedim.

Onun için Kuvayı Milliye Destanı’nı çizdim, gecelerimi gündüzlere katarak Nâzım Hikmet şiirlerini.

Bizim destanımız. Öyle bir destan ki; bir eşi daha yazılmadı bugüne kadar, biz yazdık yedi düvele karşı. Var olmak için Kuvayı Milliye yazdı büyük Nazım anlattı, ben çizdim. Havaya, suya, toprağa..."Kendisi de zaten iyi bir sinemacı olduğu için o kadar güzel yazmış ki Nâzım(…)"

xxxx

Nuri Kurtcebe’nin yakalandığı akciğer kanserini Kuvayı Milliye Destanı'nı dize dize resimleyerek yendiğini bilir misiniz?

Kurtcebe, bu eserin kendisini ayakta tuttuğunu söylemişti bana Fethiye’deki görüşmemizde.

Nuri Kurtcebe, Kuvayi Milliye'yi çizmeye hazırlanırken akciğer kanseri olduğunu öğrenmiş. İşte bu ölümcül hastalıkla mücadelede, satır satır resimlediği Kuvayi Milliye Destanı, ona inanılmaz bir güç vermiş ve yaşama sıkı sıkıya bağlanmasını sağlamış. Kurtcebe, geçirdiği büyük bir ameliyat ve kemoterapi seanslarından sonra sağlığına kavuşmuş durumda.

XXXX

Kuvayi Milliye kitabının önsözünü de Oğuz Aral yazmış.

Aral, yıllar önce Kuvayi Milliye Destanı'nı tiyatroya uyarlamış ve Müşfik Kenter de oynamıştı. Oğuz Aral önsözde Kurtcebe'nin çalışmasını şu sözlerle anlatıyor:

‘‘Kuvayi Milliye Destanı sadece sözcüklerden ibaret değildi. Resimdi, müzikti, sinemaydı, renkti, kokuydu, hatta karikatürdü. (Dağ başında anadan üryan cepheye silah kaçıran bir şöförü hangi sanatla anlatabilirsiniz?) Ne yazık ki destanı kimse film yapmadı. Yunus Emre Oratoryosu gibi müziğini de bestelemedi. Ama yine yarı deli, yarı divane bir başka çizgici, (deliler, genellikle çizgicilerin içinden çıkar) destandaki görsel güzelliğe dayanamayıp yıllarını verdi, Kuvayi Milliye Destanı'nın çizgi romanını çizdi. Çizgilere bakınca kalemiyle Nazım'ı çizen, süngüyle Kurtuluş Savaşı'na katılan bir nefer bulacaksınız karşınızda...Nuri Kurtcebe, destanı çizgiyle tercüme etmeye kalkmamış.

Şiirdeki muhteşem görselliğe kapılıp savaşa ve destana kendini adamış. Yoksa ünlü bir çizerin para pul demeden, hastalık sağlık demeden, yıllarını nokta nokta, çizgi çizgi bir destan romana kendini adaması başka türlü nasıl izah edilebilir...’’

xxxx

“Kuvayi Milliye Destanı”, bugün de Cumhuriyetimizin 100. yıl armağanı olarak SİA Kitap tarafından nefis bir mizanpaj ve ölçülerle yeniden basıldı.

Türkiye’nin en çok okunan yazarlarından Yılmaz Özdil de, Sözcü’deki köşesinde şunları yazdı 352 sayfalık kitap hakkında ve başlığını da şöyle attı; “Ateşi ve ihaneti gördük…” “Çizgi roman diyoruz ama çizgi roman tanımıyla özetlemek mümkün değil. Her bir karesi poster gibi büyütülmesi gereken duvarlara asılması gereken bir sanat eseri. Kuvayı Milliye Destanı’nın adeta sayfa sayfa soluk alıp veren, canlanmış hali(…) İddia ediyorum, kendinizi 1919’a ışınlanmış zaman yolcusu gibi bulacaksınız, kendinizi Kuvayı Milliye saflarında, Ege dağlarında, Antep’te, Maraş’ta, Sakarya’da, Dumlupınar’da bulacaksınız. Mutlaka okumanızı öneriyorum. Mutlaka çocuğunuzun kütüphanesine koymanızı öneriyorum. Kuvayı Milliye ruhunu nesilden nesile aktarmak için, mutlaka torununuzun kundağına bırakmanızı öneriyorum.”

XXXX

Son yıllarda; keskin muhalifliği yüzünden başına gelmeyen de kalmamıştı.

Emniyet, gözaltılar, savcılık ifadesi, mahkemeler, davalar ve cezaevi; sık sık hayatındaydı.

Bir anekdot hemen, 2018’den…

Sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle hapse mahkum edilmiştir, araması vardır Kurtcebe’nin.

Bir gün kitap fuarına katılmak için yola çıkar.

Yalova’da otobüs durdurulur jandarmalarca. Kimlikler toplanır.

Görevli astsubay bir süre sonra Nuri Kurtcebe’nin yanına gelir ve aşağıya inmesini ister. Hakkında tutuklama kararının olduğunu bildirir.

Sonrası komiktir. Astsubay, “Üzerinizdeki sırt çantanızda ne var" diye sorar. Aldığı yanıt üzerine bir anda erler tüfeklerini doğrultulur üzerine;

“Silahlarım var!”

Erler çantayı açar, bakarlar ki içinden usta karikatürcünün renk renk kalemleri vardır!

Astsubay, “Amma korkuttun bizi Abi” diye sitem eder, sonra çay ikram eder.

Ardından da cezaevine …

XXXX

“Atatürk’ten, O’nun ölümsüz eseri Cumhuriyetin nefes aldığım sürece bir neferiyim” sözünü dilinden düşürmez o!

Karikatürist ve mizah hakkında da görüşleri şöyledir;

“Karikatürist çok iyi gözlemcidir. Ayrıntılar onun için önemlidir. Karikatürist toplumla ilgili yaşanan olayları hayatın içinde yaşar.

Mizah da insanın içine sonradan eklenmez.

Bazı şeyler doğuştandır. Herkesin gördüğünü görüp çizerken o ana çizgisiyle bir şey katmak gerek.”

Türk Karikatürünün yaşayan en önemli isimlerindendir Nuri Kurtcebe.

O; her zaman karikatür ve mizah hafızamızda mümtaz bir yerde olacaktır.

“Atilla Köprülüoğlu kardeşime. Eşsiz Kuvayi Milliye, eşsiz Kurtuluş Savaşımız, Büyük Nazım ve Koca Mustafa Kemal adına sevgi ve saygılarımla” yazarak imzaladığı “Kuvayi Milliye Destanı”, kütüphanemin en mutena bölümünedir, başucu kitabımdır. Umudu çoğaltacağımız günlere, birlikte. Çizgilerinle, esenlikle iyi yaşa sen Nuri Abi.