Manisalı çiftçiler kuru üzüm için geceleri nöbette
Manisalı çiftçiler kuru üzüm için geceleri nöbette
İçeriği Görüntüle

Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) yayımladığı 2024 yılı verileri, Türkiye ekonomisinin kâğıt üzerinde bir büyüme sergilediğini ancak bu büyümenin niteliği ve tabana yayılımı konusunda ciddi soru işaretleri barındırdığını ortaya koydu. Yıllık verilere göre, Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) 2024 yılında bir önceki yıla kıyasla reel olarak %3,3 oranında arttı. Cari fiyatlarla, yani enflasyonun da etkisiyle, GSYH %64,6'lık devasa bir artışla 44 trilyon 587 milyar TL'ye ulaştı. Bu rakamlar üzerinden yapılan hesaplamada, 2024 yılında kişi başına GSYH, 503 bin 76 TL olarak gerçekleşti. Bu rakamın ABD doları karşılığı ise 15 bin 325 dolar olarak hesaplandı. İlk bakışta bir zenginleşme işareti olarak görülebilecek bu dolar bazlı artış, ülkedeki milyonlarca vatandaşın günlük hayatta hissettiği ekonomik gerçeklikle arasındaki makası daha da açtı. Ortalama bir rakam olan ve gelir dağılımındaki adaletsizliği gizleyen bu veri, yüksek enflasyon, artan hayat pahalılığı ve temel ihtiyaç maddelerine gelen zamlar karşısında alım gücü eriyen vatandaş için bir anlam ifade etmedi. Rakamların sunduğu makro iyimserlik, vatandaşın mikro dünyasındaki geçim derdiyle taban tabana zıt bir tablo çizdi.

Büyümenin motoru inşaat, sanayinin tekeri patinajda

2024 yılı büyümesinin ardındaki sektörel dinamikler, Türkiye ekonomisinin yapısal hastalığının devam ettiğini acı bir şekilde gösterdi. Yılın şampiyonu, %9,9'luk rekor bir büyüme oranıyla yine ve yeniden inşaat sektörü oldu. Bu durum, ekonominin üretim, teknoloji ve katma değer yerine, ranta ve betona dayalı büyüme modeline olan bağımlılığının sürdüğünü kanıtladı. İnşaatı, %6,5 ile su temini ve atık yönetimi, %6,2 ile de toptan ve perakende ticaret sektörü izledi. Ancak madalyonun diğer yüzü, endişe verici bir manzaraya sahipti. Türkiye ekonomisinin bel kemiği, ihracatın ve istihdamın lokomotifi olan imalat sanayi, 2024 yılını %0,5'lik bir küçülme ile kapattı. Sanayi çarklarının adeta durma noktasına geldiğini gösteren bu veri, ekonominin üretim bacağının kan kaybettiğini ortaya koydu. Benzer şekilde, lojistik ve tedarik zincirinin kalbi olan ulaştırma ve depolama sektörü de yılı %0,5'lik bir daralmayla tamamladı. Bu keskin ayrışma, Türkiye'nin üreterek değil, daha çok harcayarak ve inşa ederek büyüdüğünü, sanayideki yavaşlamanın ise gelecekteki büyüme potansiyelini ve istihdamı tehdit ettiğini gösteren tehlikeli bir sinyal olarak yorumlandı.

Hane halkı harcadı, devlet kemer sıktı, ihracat durdu

Harcama yöntemiyle GSYH verileri, 2024'teki büyümenin kimin harcamalarıyla sağlandığını net bir şekilde ortaya koydu. Yüksek enflasyona rağmen vatandaşın tüketimden vazgeçmediği görüldü. Yerleşik hanehalkı nihai tüketim harcamaları, 2024'te bir önceki yıla göre reel olarak %4,3 arttı. Bu harcamaların toplam ekonomi içindeki payı %54 gibi devasa bir orana ulaştı. Vatandaşın bütçesinin en büyük dilimini ise %21,7 ile gıda ve alkolsüz içecekler alırken, onu %15,9 ile ulaştırma ve yine %15,9 ile konut, su, elektrik gibi barınma giderleri izledi. Bu, hane halkı gelirinin büyük bir kısmının temel yaşam giderlerine gittiğini gösterdi. Uygulanan sıkı para politikasının bir yansıması olarak, devletin nihai tüketim harcamaları ise %0,8 azaldı. Yatırımları gösteren gayrisafi sabit sermaye oluşumu %2,7'lik sınırlı bir artış gösterirken, dış ticarette ise alarm zilleri çaldı. Mal ve hizmet ihracatı yıl boyunca neredeyse yerinde sayarak sadece %0,1 artabildi. Buna karşılık, ekonomideki soğumaya ve döviz kurundaki artışa paralel olarak ithalat ise %4,4 azaldı. İhracatın durma noktasına gelmesi, ülkenin en önemli döviz gelir kaynağının tıkanması anlamına gelirken, ithalattaki düşüş ise sanayinin üretim için ihtiyaç duyduğu ara malı talebinin zayıfladığına işaret etti.

Adalet tartışması: Emekçinin payı arttı mı, eridi mi?

2024 yılı verilerinin en çok tartışılacak bölümünü ise gelir dağılımı rakamları oluşturdu. Gelir yöntemiyle yapılan hesaplamalara göre, ücret, maaş ve yevmiyeleri kapsayan işgücü ödemeleri, 2024'te bir önceki yıla göre nominal olarak %89,2 gibi çok yüksek bir oranda arttı. Aynı dönemde, şirket kârları ve sermaye gelirlerini ifade eden brüt işletme artığı/karma gelirdeki artış ise %54,1'de kaldı. Bu farklılaşma, toplam yaratılan katma değer içindeki paylara da yansıdı. 2023 yılında toplam pastadan %32,2 pay alan işgücü, 2024 yılında bu payını %37,0'a yükseltti. Buna karşılık, sermayenin payı ise %47,0'dan %43,1'e geriledi. Rakamlar, kâğıt üzerinde emekçinin payının arttığını gösterse de, bu artışın ardında yatan gerçekler daha karmaşık bir tablo sunuyor. Özellikle asgari ücrete yapılan yüksek oranlı zamların ve memur maaş artışlarının bu oransal artışta etkili olduğu biliniyor. Ancak, aynı dönemde yaşanan üç haneliye yakın gıda enflasyonu ve genel hayat pahalılığı, nominal olarak artan maaşların alım gücünü büyük ölçüde eritti. Dolayısıyla, emekçinin pastadan aldığı dilim oransal olarak büyümüş görünse de, dilimin kendisi enflasyon karşısında küçüldü. Bu durum, "büyümenin nimetleri adil paylaşılıyor mu?" ve "gelir dağılımı adaleti sağlanıyor mu?" tartışmalarını daha da derinleştirecek gibi görünüyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ