İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin gazetesi 9 Eylül yayına başladıktan kısa bir sonra sonra Atila Sertel'den yazmam konusunda talep gelince -ki örgütsel disiplin bağlamında benim için emirdir- ''Başkanım şu sıralar 'İzmir Spor Ansiklopedisi' ve 'Şair Gazeteciler Antolojisi' gibi iki büyük çalışma içindeyim. İsterseniz 'Şair Gazeteciler'i gazetemizde yayınlayabiliriz. Özel günler ve özel kişiler için de yazarım'' demiştim.

Özel günler ve özel kişiler ile yazdıklarım dışında 'Şair Gazeteciler'i de gazete çalışanı arkadaşlarımın da yardım ve katkıları ile iki yıl boyunca sürdürdükten sonra geçtiğimiz 19 Mayıs'ta diziyi sonlandırırken ''Son söz yerine; Yo vuelvo/Gene geleceğim'' dedim. Bu nedenle uzun bir aradan sonra bu yazının başlığı ''Geldim'' olabilirdi. Bir yıl önce İzmir'in kurtuluş günü olan 9 Eylül'de yitirdiğimiz 'Fırıncı Nedim' için yazarken ''Ağladığımız görülmemiştir” diyebilirdim. Bu nedenle ''Bu yazının başlığını siz koyun'' dedim.

Evet, ''Geldim'' ve artık daha sık buluşma umuduyla, heyecanıyla, disipliniyle geldim.''

Fırıncı Nedim'i anmak ve anlatmak için, C. Julien'in, 20 Mayıs 1972 tarihinde Le Monde'a yazdıklarını bir kez daha anımsadım; ''... Bir Kuzey Vietnamlı kadının kocası cephede vurulmuştu. Amerikan uçaklarının bir saldırısında üç çocuğu ölmüştü. Çocuklarını pirinç tarlasına giden yolun bitişinde gömdü. Mezarlarına her sabah yeniden açan kırmızı çiçekler dikti. Akşamları tarladan dönerken birkaç dakika durur bu mezarlar başında. Uzaklara dalar. Ağladığını kimse görmemiştir.''

Bayındır'da doğan, Basmane'de büyüyen, 'Fırıncı Nedim' olarak ünlenen, dükkanı bir dostluk dergahı ve siyaset platformu olarak bilenen Nedim Kolat'ı bir yıl önce yüreğimize saklamıştık.

Aydın Erten, Süleyman Genç, Orhan İlhan, Kaya Çelikkanat, Hikmet Çetinkaya, Tayyar Eraslan, Remzi Oluk, Nimet Haytabay, Ulvi Hiçyılmaz, Sancar Maruflu, Hasan Ruşen Gürgan, Bülent Dedeoğlu, Saim Çınar, Ajlan Eğrihancı, Selçuk Ayhan, Osman Peri, Zeki Günen, Tacettin Bayır, Atila Sertel, Ahmet Diker, Cevat Durak kadim dostlarıydı. Dev cüssesine rağmen bir serçe yüreği taşır, sevdikleri, dostları için bir hayat armağan ederdi.

Mustafa Kemal Atatürk sevdasını, CHP ve Altınordu rozetlerini onur madalyası gibi taşırdı. Karısı Sema ve çocukları, 68'lilerin ilk şehitlerinden Taylan Özgür'ün adını verdiği oğlu ve kızı Fatoş ile yaşamını zenginleştirirdi. Çağın, kimilerince mendebur olarak nitelendirilen hastalığı kanser ile boğuşurken Fatoş'un Ekin'in hayatını zenginleştirdiğini ve uzattığını keyifle anlatırdı. Victor Hugo'ya göre; ''Herkes ölür ama herkes gerçekten yaşamaz.'' Nedim Kolat gerçekten yaşadı. Dostları, arkadaşları ve yoldaşları tarafından Soğukkuyu Camii'nden sonsuzluğa uğurlandı.

Her zaman, her yerde, her durumda ''Ağladığımız görülmemiştir'' diye haykırmama rağmen, Fatoş kızıma ve Taylan oğluma 'Fırıncı Nedim'i son yolculuğuna uğurlarken sarıldığımda ağlıyordum. Ağladığımız görülmüştür.