Bir pazar gününe sabah nasıl iner
göklerden nefesi tıkanmış
soluk soluğa
bir parka kuşlar gibi kimsesiz
nasıl iner yoksul kanatlarıyla
siz hiç ağaçların sarsıla sarsıla
ağladığını gördünüz mü?
babanızdan sürgün olduğunuz gün!
(Murathan Mungan)

Babamdı, ağabeyimdi, arkadaşımdı Cevat Aga. Onun yanında "ne zulüm, ne ölüm, ne korku
başımı eğemezdi!" Sadece yorgun ellerini öpmek için "eğilirdi" başım. Tam -bir yıl olmuş- bugün yüreğimizi kavurup gideli tam!.. Yokluğuyla “yer yer kalbimi oyan, dilimi bölen” Babam...

***

Atamız, yiğidimiz, herşeyimizdi o bizim! Basmane, Tilkilik Çarşısı'nın, Dönertaş, Keçeciler'in, Altınpark, Hatuniye, Namazgah, Agora, Pazaryeri’nin... Altınordulular Lokali'nin, Emin Çay Salonu'nun, Kokoreçci Necmi'nin, "Doğan''ın, "Hayyam''ın, semtin "Gariban Babası" doktorları Salih Mertan'ın, Ali Bahşişoğlu, Yaşar Olçaş'ın can dostu… "Boksör" İhsan Alyanak'ın, Sait Altınordu'nun, "Belediyeci" Halil Şarman'ın Cevat Aga'sıydı! "1923 Armalı" aşkını öğreten, belleten Babam'dı! Çakmak çakmak gülumseyen gözleriyle nazar eyleyen Cevat Aga’m! Doyasıya sarıldığım, canım benim! Turgut Uyar nasıl derdi; “Babalar hep perşembe, anneler hep cuma olur…” Anacım “Çakır” Perşembe’ydi, “Cevat Aga” da Cuma'ydı!

***

“Şiir yazanın değil, ihtiyacı olanındır.” Şilili şair Pablo Neruda’nın yaşamını anlatan “Il Postino” isimli filmde mektuplarını taşıyan bir postacı tarafından şaire söyleniyordu ya. Neruda da "şiir ekmek gibidir, herkesçe paylaşılması gerekir" derdi ya; "Kaptan" Attilâ İlhan'ın dizelerine sığınayım ben de burada;
"Benim de babam vardı, annem vardı
Şimdi, isimleri yazılı bir parça mermere bakıp
Hem öksüz, hem yetim kalışıma ağlarken
Susuyor saatler, susuyor takvimler
Ses vermiyor duvardaki fotoğrafları
Ah! Bu ne yaman yangındır böyle yüreğimde, sönmek bilmez!"

***

Artık
Kalbim acınızla dilim dilim!..
Yürek kulvarımın ilk iki sırası sizin;
"Çakır'ım..
Cevat Agam!.."
Her -17 Kasım’da- sana söyleyecek bir tek sözüm var Babam: "Sizi ne kadar çok seversem, o kadar çok olsun ömründen geçen yıllar…”