Son günlerde özellikle cafe ve restoranlarda artan fiyatlara karşı yapılan boykot çağrısı bence önemli. Bu anlaşılamaz matematik, hiper enflasyonla bile açıklanamaz duruma geldi.

Hürriyet Gazetesi’nden sevgili arkadaşım Fulya Soybaş olayı manşete taşıyınca daha bir elle tutulur, gözle görülür hale gelen boykot kararı umarım tüm ülkede başarıyla uygulanır. Çünkü bir İzmirli olarak söylüyorum artık İzmir, İstanbul'dan daha vahim durumda...

Turisti de, geliri de, gideri de üst segment olan İstanbul’un fiyat politikası yer yer değişiyor. Bu durumun mantıkla açıklanabilecek yönleri bir derece mantıklı ama İzmirli olarak benim beynimde yankılanan şu ki: “Hayırdır ya biz İzmiriz”

Bir çorba olmuş 200 tl.. Bakın lüks yerlerden bahsetmiyorum, alelade dükkan bunlar. Çorbanın 200 lira olduğu yerde pide, kebap fiyatları kaç para siz hesap edin. Ama Alsancak ya da Pasaport’ta çalışıyorsanız ki İzmir’in iş merkezi buralar o yüzden zaten hergün bu fiyatları ödüyorsunuzdur...

Bir tabak makarna 250 lira. Ya bu hangi enflasyonla izah edilebilir. Yüzde bin kar demek bu. Enflasyon işte tam da burada başlıyor. Şimdi cadde üstü dükkanlar kira maliyetlerini bahane ediyor. Peki sen daha çok iş yapasın diye en işlek yerde tuttuğun dükkanın kirasını ben mi ödeyeceğim? 

Ancak ve maalesef ara sokaklardaki dükkanlarda aynı fiyat politikasını benimsemiş, nasılsa herkes bu fiyatlara alıştı mantığıyla onlar da yolunda devam ediyor. Bu konuda en mütevazi yerler, unlu mamüller kalıyor. İzmir’de marka olmuş 3 kazıkçı dışında gevrek, boyoz 10 hatta 8 lira. Sağolsunlar.

Bu boykotun iyi bir katılımla devleti de harekete geçirmesini umuyorum ya da şu modernizm maskesini çıkaralım ve sefertası dönemine geri dönelim.