Bir fikri olan herkes dün oy kullandı. Umarım geleceğimiz için hayırlı bir karar çıkmıştır sandıktan (Bu satırları yazarken, henüz sandıklar açılmamıştı). Bugün siyaseti bir yana bırakıp, sanattan söz etmenin tam zamanı. Çünkü sonuç ne olursa olsun, mücadelemiz sürecek. Çağdaş bir toplum olma yönündeki arayışlarımıza koşut olarak özgür, özerk ve özgün bir sanat anlayışını savunmaya devam edeceğiz.

İzmir’de yaşamanın bir ayrıcalığı var. Sanata saygı ve sevgisini hiçbir zaman esirgemeyen bir Başkanımız var. İzmir en olumsuz koşullarda bile sanata, sanatçıya destek veriyor. Bu desteğin örnekleri art arda geliyor. Mayıs ayı içinde iki önemli ressamımızın sergileri açıldı İzmir’de; İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde Gürol Sözen, Kültürpark Atlas Pavyonu’nda Onay Akbaş’ın sergileri. İzmir Büyükşehir Belediyesi iki sergi için de özenle hazırlanmış kapsamlı kitaplar yayımladı. İkisi de İzmirli sanatseverler için birer mücevher değerinde. Kitabın önsözünde, “Sanatçının 38 yıl boyunca ürettiği eserlerin doğum sürecini anlatan bu serginin çok cesur, ilham verici ve keyifli olduğunu düşünüyorum” diyor Tunç Soyer.
 
Erkan Doğanay’ın küratörlüğünü yaptığı Onay Akbaş’ın “Bir Uçtan öbür uca” başlıklı sergisi, yaşamının büyük kısmını Paris’te, yazlarını ise Datça’da geçiren ressamımızın farklı dönemlerinden resimler ve desenler içeriyor. Sergilerde, desenler/eskizler resimlere eşlik etme işlevini taşır genelde; ama bu kez resimler desenlere eşlik ediyor. Akbaş, yıllar içinde binlerce desenini biriktirmiş. Sergide bunlardan bir kısmı yer alıyor. Daha da ilginci, bu desenlerin bir kısmı buruşturularak, galerinin bir duvarına iliştirilmiş olması.

Duvarın yalnızca bir bölümünde sanatçının çizip, buruşturduğu desenler var. Ama, eseri izleyiciler tamamlıyor. Salonun ortasındaki masada renkli kağıtlar ve kalemler duruyor ve izleyiciler “Bir Fikriniz Var mı?” sözcükleri ile masaya oturup kafalarındaki bir fikri çizmeye davet ediliyor. Bu kadarla da kalmıyor. Fikrinizi çizdiğiniz kağıdı buluşturup, Onay’ın başlattığı esere ekleyeceksiniz… Serginin en çarpıcı bölümlerinden biri, Datça’da bir kahve çırağının üzerinde hesaplarını çiziktirdiği masa üstü kağıtlarına yaptığı desenlerden oluşuyor.     

Sergide, Onay Akbaş’ın farklı koleksiyonlardan ödünç alınan eserleri yer alıyor. Birkaç başlık altında toplamış çalışmalarını Akbaş. Akademi eğitiminin etkisini üzerinden atamadığı ilk dönem eserlerini, ekspresyonizme yelken açtığı yıllar izliyor. Dostu Sunay Akın’ın dediği gibi “eserlerini felsefe, politika ve şiir üçgeninde oluşturan” Akbaş’ın resimlerinde dünyada olup bitenlerin etkisini görmemek olanaksız. Uzakta olsa da, Gezi olayları da yansıyor eskizlerine ve resimlerine. Ahmet Telli onun resmi için şunları söylüyor: “Hatırlama politiktir aynı zamanda. Reddetmektir aslolan; iktidarla değil, yenilenlerle kurulan özdeşlik, yabancılaşmanın da panzehiridir”.

Onay Akbaş’ın sergisinden Gürol Sözen’in sergisine uzanalım. Bu sergide resimlerin yanı sıra sanatçının desenlerinden oluşuyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılına çok yakışan bir sergi bu. Bağımsızlık tutkusu ve zaferin coşkusunu barındıran… Sanat tarihi eğitimi alan Sözen, bu alandaki bilgisini resim sanatının olanaklarıyla buluşturuyor. Bizans mozaiklerindeki altın, gümüş ve bakır varaklardan ilham alarak, resminde bir unsur olarak kullanıyor. Kurtuluş savaşını yansıtan resimlerde silahların parıltısını, zaferin coşkusunu altın varaklarla yansıtıyor. Şahlanan atlar, desenlerin başrolünde. Savaşın arkasında bakırın kızıllığı var. Balçıktan destan çıkaran Mustafa Kemal’i resmederken, Mısır kültüründeki lotus çiçeğinden yola çıkıyor. Balçıkta büyüyen bir çiçekmiş lotus çiçeği… Bu topraklarda yeşermiş farklı uygarlıklardan izler Sözen’in resmine yansırken, bu coğrafyadaki uygarlıkların sürekliliği vurgulanıyor.

Ege kültürünün zenginliğini resimlerine yansıtan Sözen, sergisini kendi yazdığı şiirlerle bütünlüyor. Farklı kültürlerden filozoflardan alıntılar içeren şiirler bunlar. Dağlarca’dan, Ceyhun Atıf Kansu’dan, Nazım’dan alıntılar… Kurtuluş Savaşımızın en güzel şiirlerini yazan şairlerden… Yirmi yıllık bir süre içinde yaptığı resimlerden oluşturmuş sergisini Sözen. Cumhuriyeti, barışı ve onuru bize armağan etmiş olan Mustafa Kemal ve arkadaşlarına bir vefa borcu olarak gerçekleştirdiği sergi “1919-23 Destan ve Onlar” adını taşıyor.

Onay Akbaş’la başladık, onunla bitirelim. Resim yapabilmeyi “kocaman bir donanmanın amiralliğini reddedip, hülyalı bir korsan yelkenlide kürek mahkumu olmayı kabul etmek… çan kulesi olmayan kilisenin papazı, minaresiz caminin imamı, çatısı olmayan havranın hahamı olabilmek, kartal uçurumlarda Nirvana rüyaları görebilmek…” olarak tanımlıyor Akbaş. Ressamlarımızın -yalnızca onların mı, hepimizin- rüyaları eksik olmasın…

Duyurması bizden, gidip gezmesi sizden…