Çocukken kendimizce oyunlar icat ederdik yada bilinen bir oyunun kurallarını kendi çıkarlarımıza göre yeniden düzenlerdik. Bu yeni kuralları grubun içindeki 'lider' kimse o koyardı genellikle. Kimin kaliteli, yeni bir futbol topu, kimin henüz ilçede satılmayan bir oyuncağı varsa veya kimin sesi daha çok çıkıyorsa o anda grubun lideri o olurdu. Oyunumuzu, yeni belirlenen kurallara göre oynarken eğer lider veya liderin takımı kaybetmeye başlarsa oyun durdurulur ve lider hemen yeni kuralları açıklardı. Sonuçta saatlerce, kazananı belli olan bir oyunu oynardık. Kaybettiğimiz ise en fazla bir gazoz olurdu. Hava kararmadan evlere dağılır ertesi gün sil baştan yeni kurallarla oyunlar kurardık. Her gün değişen oyun kuralları kimsenin canını yakmazdı, her gün yeni bir maceraydı o kadar.

***

Tarih 11 Mayıs 2011. İstanbul Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından imzaya açıldı. Türkiye sözleşmeye ilk imza koyan ülkeydi. Toplantının yapıldığı İstanbul, sözleşmeye de adını verdi. Sözleşme, 1 Ağustos 2014'te yürürlüğe girdi. Nedir peki bu İstanbul Sözleşmesi?

İstanbul Sözleşmesi uluslararası hukukta, şiddetin kadın erkek eşitsizliğinin ve kadınlara karşı yapılan ayrımcılığın bir sonucu olduğunun vurgulandığı ilk sözleşmedir. İstanbul Sözleşmesi fiziksel, cinsel, ekonomik ve duygusal şiddet her tür şiddetle mücadele konusunda “Önleme, Koruma, Kovuşturma ve Destek Politikalarından” oluşan dört temel yaklaşım içeren ilk sözleşmesidir. İstanbul Sözleşmesi, aynı zamanda şiddetle mücadelede bağımsız bir izleme mekanizması bulunan ve yaptırım gücü olan bağlayıcı ilk sözleşmedir. AKP milletvekillerinin 'neye oy verdiğini bilmeden el kaldırdığı', neye oy verdiklerini öğrendiklerinde ise “yanlış yaptık” dediği sözleşmedir. (Bkz. Mehmet Metiner)

Kadın cinayetleri günlük hayatımızın rutini olurken sivil toplum örgütlerinin, baroların, hala yanlışa yanlış diyebilen üç beş gazetenin ısrarla 'İstanbul Sözleşmesi Yaşatır' demesine rağmen, ilk imzalayan ülke olmamıza rağmen bir türlü uygulanmayan sözleşmedir.

***

Malum hız çağındayız. Bir tıkla tüm işlerimizi halledebiliyoruz. Her şey parmaklarımızın ucunda adeta. Bu kadar hızlı bir çağda, zaten uygulamaya geçirilemeyen sözleşmenin gece yarısı bir imzayla feshedilmesini çok da yadırgamıyorum. Bence siz de yadırgamayın. Geçtiğimiz Mayıs ayında Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın açıklamalarıyla başlayan, AKP'li Numan Kurtulmuş'un (Sözleşmenin iptaline ilişkin) “Halkımızda büyük beklenti var, bigane kalamayız” sözleriyle devam eden, 14 Temmuz 2020'de yapılan AKP MYK toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, “Çalışıp, gözden geçirin. Halk istiyorsa kaldırın. Halkın talebi kaldırılması yönündeyse, buna göre bir karar verilsin. Halk ne derse o olur” dediği öne sürülen sürecin buraya gelmesi gayet 'normal'.

***

Peki hukuk ne diyor? İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuku Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer, İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı tarafından feshedilemeyeceğini söylüyor. Anayasa’nın 90’ıncı maddesini hatırlatan Sözüer, bu maddedeki, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası Andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz”i ifadesine vurgu yaparak şu değerlendirmeyi yapıyor: “Anlamı; İstanbul Sözleşmesi yürütme tasarrufuyla feshedilemez. Yetki gaspıyla TBMM devre dışı bırakılamaz.”

Sayın Sözüer, yukarıda söz ettim, hız çağındayız. Konuyu TBMM'ye getirip günlerce tartışmaya açacak vaktimiz yok!

ŞÜKRANLARIMI ARZ EDİYORUM

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 4.5 ay önce atadığı Naci Ağbal'ı Merkez Bankası Başkanlığı görevinden alırken, yerine eski milletvekili Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu'nu atadı. Kavcıoğlu'nun da eski AKP milletvekili olmasını geçiyorum. Bunda şaşıracak bir şey yok. 20 yıllık tek parti iktidarında bürokraside üst düzeyde bulunan isimlerin yolunun AKP'den geçmemiş olmasına şaşırmak lazım. Benim dikkatimi çeken Naci Ağbal'ın mutluluğu. Üzerinden büyük bir yük kalkmış olacak ki, sosyal medya hesabından aynen şöyle dedi: “Sayın Cumhurbaşkanımıza Merkez Bankası Başkanlığı dahil bugüne kadar uygun görerek atadığı tüm görevlerden dolayı teşekkür ederim. Bugün itibariyle görevden alınmam nedeniyle de şükranlarımı arz ediyorum. Rabbim hepimizin hakkında hayırlısını nasip eylesin.”

Bakalım Kavcıoğlu'nun macerası ne kadar sürecek...