Türkiye'de yaklaşık 7 milyon haneyi doğrudan ilgilendiren konut kiralarındaki yüksek seyir, vatandaşların bütçesini zorlamaya devam ediyor. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için uygun fiyatlı kiralık ev bulmak giderek imkansız hale gelirken, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Nisan ayı enflasyon verileriyle birlikte, Mayıs ayında kiralara uygulanabilecek yasal maksimum artış oranı da yüzde 48,73 olarak belirlendi. Ancak bu yasal sınırlamaya rağmen, piyasadaki fiili kira fiyatlarındaki artışın önüne geçilemiyor. İstanbul Gayrimenkul Değerleme tarafından paylaşılan son verilere göre, Nisan 2025 itibarıyla Türkiye genelinde ortalama kiralık daire fiyatı 20 bin TL gibi astronomik bir seviyeye ulaşmış durumda. Daha da endişe verici olan ise, artık ülke genelinde 10 bin TL'nin altında kiralık konut bulmanın neredeyse imkansız hale gelmesi. Bu durum, özellikle dar ve sabit gelirli vatandaşlar için barınma sorununu daha da derinleştiriyor ve sosyal adaletsizliği artırıyor.
Kiraların şampiyonları: İstanbul, Muğla, İzmir ve Ankara cep yakıyor!
Konut kiralarının en yüksek olduğu iller listesinin zirvesinde, beklendiği gibi Türkiye'nin metropolleri ve popüler tatil bölgeleri yer alıyor. Ortalama kira fiyatları dikkate alındığında, Nisan 2025 itibarıyla kiraların en pahalı olduğu ilk beş il ve ortalama kira bedelleri şu şekilde sıralanıyor:
-
İstanbul: Ortalama 26 bin 500 TL ile Türkiye'nin en pahalı şehri olmaya devam ediyor.
-
Muğla: Özellikle turizm bölgelerindeki yüksek talep nedeniyle ortalama kira fiyatları 26 bin TL seviyesine ulaşmış durumda.
-
İzmir: Ege'nin incisi İzmir'de de ortalama kiralık daire fiyatı 23 bin 500 TL'ye yükselmiş.
-
Ankara: Başkent Ankara da pahalılıktan nasibini alarak, ortalama 23 bin 500 TL'lik kira fiyatlarıyla İzmir ile aynı seviyede yer alıyor.
-
Antalya/Kocaeli/Yalova: Bu üç ilde de ortalama kira fiyatları 20 bin TL olarak belirlenmiş durumda.
Bu rakamlar, özellikle büyük şehirlerde ve turizm potansiyeli yüksek bölgelerde yaşayan veya bu bölgelere taşınmayı düşünen vatandaşların, aylık gelirlerinin önemli bir kısmını kiraya ayırmak zorunda kaldığını gösteriyor. Artan kira fiyatları, bu şehirlerde yaşam maliyetini daha da artırarak, özellikle öğrenciler, yeni mezunlar ve düşük gelirli aileler için barınma sorununu içinden çıkılmaz bir hale getiriyor.
Nispeten "ucuz" kalanlar: Kilis, Muş, Kars, Burdur ve Aksaray'da kiralar 10 bin TL sınırında
Türkiye genelinde konut kiralarında yaşanan bu fahiş artışa rağmen, bazı illerde kira fiyatlarının diğerlerine göre nispeten daha düşük seviyelerde kaldığı görülüyor. Ancak, bu "ucuzluk" kavramının da artık 10 bin TL sınırına dayandığını belirtmek gerekiyor. Nisan 2025 verilerine göre, ortalama kira fiyatlarının en düşük olduğu ilk beş il ve bu illerdeki ortalama kira bedelleri şu şekilde:
-
Kilis: Ortalama 10 bin TL ile Türkiye'nin en ucuz kiralık konutlarının bulunduğu il olarak öne çıkıyor.
-
Muş: Ortalama kira fiyatı 10 bin 500 TL.
-
Kars: Ortalama kira fiyatı 11 bin TL.
-
Burdur: Ortalama kira fiyatı 11 bin TL.
-
Aksaray: Ortalama kira fiyatı 11 bin TL.
Bu illerin yanı sıra, Karaman (11 bin 500 TL), Yozgat (11 bin 500 TL), Mardin (12 bin TL), Siirt (12 bin TL), Bitlis (12 bin TL), Bingöl (12 bin TL), Bayburt (12 bin TL), Isparta (12 bin TL), Karabük (12 bin TL) ve Düzce (12 bin 500 TL) gibi iller de, kira fiyatlarının Türkiye ortalamasının altında kaldığı ancak yine de 10 bin TL ve üzerinde seyrettiği yerler olarak dikkat çekiyor. Düşük kiraların olduğu iller genellikle Batı Karadeniz, İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaşıyor. Ancak, bu illerdeki kira fiyatlarının da geçmiş yıllara göre önemli ölçüde arttığı ve "ucuz" kavramının artık göreceli bir anlam taşıdığı unutulmamalı.
10 bin liranın altında kiralık ev yok: Barınma krizi derinleşiyor
İstanbul Gayrimenkul Değerleme tarafından paylaşılan veriler, Türkiye genelinde artık 10 bin TL'nin altında kiralık konut bulmanın neredeyse imkansız hale geldiğini acı bir şekilde ortaya koyuyor. Bu durum, özellikle asgari ücretle veya düşük gelirle geçimini sağlamaya çalışan milyonlarca insan için barınma hakkının fiilen ortadan kalkması anlamına geliyor. Asgari ücretin 22 bin 104 TL olduğu bir dönemde, en ucuz kiranın bile 10 bin TL'den başlaması, birçok ailenin gelirinin yarısından fazlasını sadece barınmaya ayırmak zorunda kalması demek. Bu da, temel ihtiyaçlardan (gıda, sağlık, eğitim vb.) kısıntı yapılmasına ve yaşam kalitesinin düşmesine neden oluyor.
Türkiye nüfusunun ağırlıklı olarak yaşadığı büyük şehirlerde ise durum daha da vahim. İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropollerde 20 bin TL'nin altında kiralık ev bulmak neredeyse mucize haline gelmiş durumda. Bu durum, bu şehirlerde yaşayanları ya şehir merkezinden uzak, daha düşük standartlı konutlara yönelmeye ya da birden fazla kişiyle aynı evi paylaşmaya zorluyor. Konut kiralarındaki bu artış, sadece bireyleri değil, aynı zamanda toplumun genel refahını ve sosyal dengesini de olumsuz etkiliyor.
Kiralardaki artışın nedenleri ve olası çözüm yolları
Konut kiralarındaki bu fahiş artışın ardında yatan birçok karmaşık neden bulunuyor. Bunların başında, konut arzının talebi karşılayamaması, inşaat maliyetlerindeki yükseliş, arsa fiyatlarındaki artış, yüksek enflasyon, konutun bir yatırım aracı olarak görülmesi ve bazı bölgelerdeki yoğun göç hareketleri geliyor.
Özellikle büyük şehirlerde, yeni konut üretiminin yetersiz kalması ve mevcut konut stokunun talebi karşılayamaması, kira fiyatlarını yukarı çeken en önemli faktörlerden biri. İnşaat sektöründe yaşanan maliyet artışları (demir, çimento, işçilik vb.) da yeni konut fiyatlarını ve dolayısıyla kira bedellerini olumsuz etkiliyor. Arsa spekülasyonları ve arsa maliyetlerinin yüksekliği de konut üretimini kısıtlayan bir diğer etken.
Yüksek enflasyon ortamı, hem ev sahiplerinin kira gelirlerini koruma isteğini artırıyor hem de kiracıların alım gücünü düşürüyor. Bu durum, kira pazarlıklarında gerginliklere ve anlaşmazlıklara yol açabiliyor. Konutun bir yatırım aracı olarak görülmesi ve özellikle yabancı yatırımcıların konut alımına olan ilgisi de bazı bölgelerde kira fiyatlarının suni bir şekilde yükselmesine neden olabiliyor.
Bu sorunun çözümü için, sadece yasal kira artış oranı sınırlamaları gibi geçici tedbirler yeterli olmuyor. Uzun vadeli ve kalıcı çözümler için, konut arzının artırılmasına yönelik politikaların hayata geçirilmesi, dar ve orta gelirli vatandaşlar için sosyal konut projelerinin yaygınlaştırılması, inşaat maliyetlerinin düşürülmesine yönelik tedbirler alınması, arsa spekülasyonlarının önlenmesi ve konutun bir yatırım aracı olmaktan çıkarılarak temel bir barınma hakkı olarak görülmesi gerekiyor. Ayrıca, kentsel dönüşüm projelerinin hızlandırılması ve depreme dayanıklı, güvenli konut stokunun artırılması da büyük önem taşıyor.
Vatandaş ne yapacak? Kiralık ev arayışında dikkat edilmesi gerekenler
Artan konut kiraları karşısında, kiralık ev arayan vatandaşların dikkat etmesi gereken bazı önemli noktalar bulunuyor. Öncelikle, bütçelerini iyi planlamaları ve kira bedelinin aylık gelirlerinin belirli bir oranını aşmamasına özen göstermeleri gerekiyor. Kiralık ev ararken, sadece evin özelliklerine değil, aynı zamanda bulunduğu bölgenin ulaşım imkanlarına, sosyal olanaklarına ve güvenlik durumuna da dikkat etmek önem taşıyor.
Kira sözleşmesi yaparken, tüm maddelerin dikkatlice okunması, kira artış oranı, depozito miktarı, aidat ve diğer giderler gibi konuların net bir şekilde belirlenmesi gerekiyor. Mümkünse, bir emlak danışmanından veya hukukçudan destek almak, olası sorunların önüne geçilmesine yardımcı olabilir.
Ayrıca, kiralık ev arayışında alternatif bölgeleri de değerlendirmek, bazen daha uygun fiyatlı seçenekler bulma imkanı sunabilir. Ancak, bu durumda da ulaşım maliyetleri ve yaşam kalitesi gibi faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekiyor.
Sonuç olarak, Türkiye'de konut kiralarındaki artış, özellikle büyük şehirlerde yaşayanlar için ciddi bir sorun olmaya devam ediyor. Bu sorunun çözümü için hem devletin hem de bireylerin üzerine düşen sorumluluklar bulunuyor. Devletin, konut arzını artırıcı ve sosyal adaleti sağlayıcı politikalar üretmesi beklenirken, vatandaşların da kira harcamalarını bütçelerine uygun bir şekilde yönetmesi ve haklarını bilerek hareket etmesi önem taşıyor. Aksi takdirde, barınma krizi daha da derinleşebilir ve toplumsal huzursuzluklara yol açabilir.