13 Mart 2018 tarihinde TBMM'de kabul edilen seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkında kanun ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair 7102 sayılı kanunun 20. maddesi şöyle diyor: “Seçim ittifakı yapılması halinde, yüzde onluk barajın hesaplanmasında ittifak yapan siyasi partilerin aldıkları geçerli oyların toplamı esas alınır ve bu siyasi partiler için ayrıca baraj hesaplaması yapılmaz.”
Yani, ittifaktaki bir partinin yüzde on barajını geçmesi yeterlidir.
O durumda ittifaktaki diğer siyasi partiler de barajı geçmiş sayılır...

***

Yüksek Seçim Kurulu, 22 Nisan'daki toplantısında, AKP, BTP, BBP, CHP, DP, HDP, İYİ Parti, MHP, Saadet Partisi ve Vatan Partisi'nin 24 Haziran'da yapılacak erken seçimlere girebileceğine karar verdi.
Henüz resmiyet kazanmaması nedeniyle bilebildiğimiz kadarıyla 24 Haziran seçimlerine katılmaya hak kazanan siyasi partilerden AKP, MHP ve BBP “cumhur ittifakı” adıyla ittifak kurdular. Diğer yanda ise CHP, DP, İYİ Parti ve Saadet Partisi de başka bir ittifak oluşturdu. BTP, HDP ve Vatan Partisi ise şimdilik herhangi bir ittifakın içinde yer almadığı gibi, kendi aralarında da ittifak kurmadı. Siyaseten HDP, Vatan Partisi ve BTP'nin ittifak oluşturması çok güç, hatta imkansız.
Görünen o ki, üç parti de seçimlere bir ittifaka dahil olmadan kendi başlarına girecekler.

***

Bu üç partinin son genel seçimlerde aldıkları oylara bakarcak olursanız, Vatan Partisi ile BTP'nin yüzde onluk ülke barajını aşabilmeleri matematiksel olarak mümkün değil. Aralarında barajı geçmişte de geçen sadece HDP var...
Ama o da ittifakta değil.
Kendini ispat peşinde...

***

Muhtemelen CHP'nin HDP'yi de ittifaka katma girişimleri İYİ Parti tarafından kabul görmemiş. CHP de geniş tabanlı ittifakın yıkılmaması adına HDP'yi dışarıda bırakmayı kabul etmiş.
Böyle bir geniş tabanlı ittifak tanımı doğru değil.
HDP'nin dışlandığı siyaset, ülkenin geleceği açısından da sıkıntı.
Çünkü bu ülkenin Kürt vatandaşları kendilerini dışlanmış hissedebilir.
Bunun sonucunda da siyaset önemli ölçüde kirlenir...
Bu güne kadar yapılan seçim sonuçlarına bakıldığında, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Büyük Birlik Partisi gibi barajı aşmaları matematiksel olarak mümkün olmayan siyasi partiler, sadece ittifak içinde oldukları için meclise girebilecek, ancak yüzde 9,9 oy aldığında HDP siyaset dışı kalacak.
Bu mu adalet?
Bir taraftan iktidar partisinin, diğer taraftan ise ana muhalefet partisinin sırtına çıkarak milletvekili çıkaracak partiler, diğer tarafta ise tek başına yüzde onu aşması için yalnız başına bırakılan HDP.
Bu mudur demokrasi?
Öyle görünüyor ki, Türkiye'de barajı aşmak zorunda bırakılan tek siyasi parti HDP'dir.
Yani, baraj artık sadece HDP içindir.
Ve HDP yüzde onluk barajı aşmak zorundadır.
Aşarsa, Türkiye'nin gerçek ana muhalefet partisi de HDP olur.
Üstelik çoğu siyasetçisi siyaset dışına itilmiş, zindanda siyaset yapmaya zorlanmışken.

***

İşte tam da bu noktada HDP'nin eski eş genel başkanı ve 24 Haziran'da Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın sözleri geldi aklıma.
Diyor ki Demirtaş; “Bütün ilerici, devrimci, yurtsever güçler, kadrolar, gençler, kadınlar tüm enerjilerini ve zamanlarını bu mücadeleye katarak öncü rolüne layık bir duruş sergilerse, tarihi kırılma ezilenlerden yana olacaktır...”
Bu kırılma sadece iktidar için değil, aynı zamanda muhalefet için de olacaktır.
Önümüzdeki siyasi süreçte, CHP ve genel başkanının sağ partilerle ittifak için can hıraş çırpınırken, HDP'nin ittifak dışında bırakılmasını nasıl açıklayacağını ben de merak ediyorum.
Sonuçta kendisini sol olarak tanımlayan bir siyaset, diğer sol bir siyaseti adeta sırat köprüsünden geçmeye zorluyor.
Ve bu konuda asıl merakım kendisini solcu olarak tanıtanların tavrı ne olacak?
CHP'nin içinde koltuk kapma telaşına mı girecekler, yoksa HDP'nin demokratik siyasetin içinde kalması ve yüzde on barajını aşabilmesi için mi çabalayacaklar.
Bu seçim sol partilerin turnusol kağıdıdır.
Hepimizin yüzleşmesidir aslında.
Bakalım aynaya baktığımızda ne göreceğiz.
Melek mi, şeytan mı?