Suriye'nin başkenti Şam'da Emevi Camii'nde namaz kılacaktık.
Olmadı...
Sınırımız kevgire dönmüştü, attık tuttuk.
Bir uçağımız düşürüldü, unuttuk gittik...
Uçağı denizin dibinden çıkarabilmek için elin oğluna yalvardık.
Filistin'e “barış” götürecektik, yola gemi çıkardık.
Dokuz canımıza karşı 20 milyon dolara dosyayı kapattık.

***

Bir Rus uçağını düşürdük.
Domatesler tarlada, Rus turistler memleketlerinde kaldı.
Zararımızı doğru dürüst hesaplayan yok.
Al takke ver külah, topumuza boru döşeterek anlaşır gibi olduk.
Anlaştık mı anlaşmadık mı tam belli değil...

***

Irak'a elin oğlu okyanus ötesinden geldi.
Sanırsınız krallık kurdu, çıt çıkarmadık.
Bir kısım petrolü çaktırmadan alıp-sattık.
Arada vergi diye kimlere para ödedik belli bile değil.
Ama olsun, yol yaptık...

***

Baktık dışarıda sesimizi takan yok,
İçeride Lozan, Musul, Kerkük, okul, kitap, başkanlık tartışması başlattık.
Bir arpa boyu yol gitmedik ama, olsun 3. köprüyü yaptık.
Geçiş garantisi verdik. Geçmeyenlere ceza yazdık.
Hergün şehit haberi okumaktan içimiz dışımıza çıkmış, gözyaşları kurumuş, anaların her biri bir başka köşede ağlarken, muhtarları, savcıları, hakimleri, üniversite hocalarını hazırola geçirdik.

***

İçeride battık, dışarıda battık.
Dolar bir o yana bir bu yana savrulurken “itirafçılığı” devlet politikası haline getirdik.
Yetmedi...
Son yirmi yılın en karanlık, en eli kanlı tiplerini “darbeyi araştıracak” komisyonda dinledik, günah çıkarıp “iyi çocuk” rolü oynamasına izin verdik.

***

Böyle durumlar için yazıldığına inandığım güzel bir hikaye var...
Kadının biri 46 yaşında kalp krizi geçiriyor.
Ameliyat masasında narkoz verilip tam kendinden geçeceği sırada karşısında Azrail'i görüyor.
Merakla, “Benim saatim geldi mi?” diye soruyor.
Azrail cevap veriyor:
Hayır! Senin daha 43 sene 8 ay 23 günün var...”
Narkozdan uyandığında estetik yaptırmaya karar veriyor.
Yüzünü gerdiriyor, dudaklarını doldurtuyor ve göğüslerini düzeltiyor.
Kısacası yeniden doğmuş gibi oluyor.

***

Daha uzun bir süre yaşayacağından emin olduğundan, bütün bu ameliyatlara ve harcadığı paraya değdiğini düşünüyor.
Son ameliyattan sonra, hastaneden yepyeni bir insan gibi çıkıyor.
Tam hastanenin kapısından karşı kaldırıma geçeceği sırada hızla gelen bir ambulans çarpıyor ve orada ölüyor.
Yeniden Azrail ile karşılaştığında merakla soruyor:
Sen bana daha 43 sene 8 ay 23 gün yaşayacağımı söylemiştin. Neden bana o ambulansın çarpmasını ve ölmemi engellemedin?”
Azrail biraz da şaşırmış yanıtlıyor bu soruyu:
Kız, Allah canını almasın. Tanıyamadım ya ben seni...”