Türkiye'nin yakın tarihine damga vuran en önemli toplumsal olaylardan biri olan Gezi Parkı eylemlerine ilişkin tartışmalar ve hukuki süreçler, yıllar sonra yeniden alevlendi. Bu kez, yargılamanın merkezinde, sanat ve eğlence dünyasının en güçlü ve en tanınmış isimlerinden biri olan menajer Ayşe Barım var. "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" gibi Türk Ceza Kanunu'ndaki en ağır suçlamalardan biriyle tutuklanan Barım, bugün ilk kez hakim karşısına çıktı.

İstanbul Adliyesi'nde görülen dava, sadece hukuki boyutuyla değil, aynı zamanda yarattığı siyasi ve sosyal yankıyla da büyük bir önem taşıyor. Barım'ın, Gezi Parkı olaylarının "planlayıcısı" olduğu iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanması, kamuoyunda büyük bir şaşkınlık ve tartışma yaratmıştı. Bugün başlayan ilk duruşma, hem bu iddiaların somut delillerinin ne olduğunun anlaşılması hem de Barım'ın geleceği açısından kritik bir dönemeç niteliğinde.

İlk savunma: 'İddialar asılsız, sosyal medya komplosu'

Mahkeme salonunda ilk söz hakkı verilen Ayşe Barım, hakkındaki tüm suçlamaları reddederek, kendisine yönelik bir komplo kurulduğunu savundu. Sakin ve kendinden emin bir duruş sergileyen Barım, ilk ifadesinde, "Benimle ilgili tüm iddialar asılsızdır. Bu iddiaların hiçbir somut dayanağı yoktur. Bu iddiaları, sosyal medyada kimliği belirsiz kişiler, trol hesaplar yaymıştır. Ben hayatım boyunca sadece işini en iyi şekilde yapmaya çalışan, sanatçılarımı ve sanatı koruyan bir profesyonel oldum. Yasa dışı hiçbir faaliyetin içinde yer almadım" diyerek, üzerine atılı suçları kesin bir dille reddetti.

İzmir elektrik kesintisi 7 Temmuz: İzmir Buca’da elektrikler ne zaman gelecek, hangi ilçelerde kesinti var?
İzmir elektrik kesintisi 7 Temmuz: İzmir Buca’da elektrikler ne zaman gelecek, hangi ilçelerde kesinti var?
İçeriği Görüntüle

Barım'ın savunması, davanın temelini oluşturan iddiaların, somut delillerden çok, sosyal medyadaki soyut ve ispata muhtaç paylaşımlara dayandığı tezini işledi. Avukatları da, müvekkillerinin Gezi Parkı olayları sırasında, sadece menajerliğini yaptığı sanatçıların güvenliği ve haklarıyla ilgilendiğini, herhangi bir organize eylemin veya yasa dışı bir planlamanın içinde yer almadığını vurguladı.

Adliye koridorlarında yıldızlar geçidi: Sanatçılardan tam destek

Ayşe Barım davasını, benzerlerinden ayıran en önemli özelliklerden biri de, sanat dünyasından gelen eşi benzeri görülmemiş destek oldu. Duruşmayı izlemek ve meslektaşlarına manevi destek olmak için, Türkiye'nin en ünlü ve en sevilen oyuncuları adeta adliyeye akın etti.

Adliye koridorlarında ve duruşma salonunun önünde, aralarında Serenay Sarıkaya, Ezgi Mola, Bergüzar Korel, Halit Ergenç, Birce Akalay, Hakan Kurtaş, İbrahim Selim, Zerrin Tekindor, Metin Akdülger, Birkan Sokullu, Miray Daner, Dolunay Soysert ve Merve Dizdar gibi starların da bulunduğu onlarca sanatçı, Barım'a destek olmak için bir araya geldi. Sanatçıların bu sessiz ama güçlü duruşu, hem Barım'a yalnız olmadığı mesajını verdi hem de kamuoyunun ve medyanın ilgisini davanın üzerinde topladı.

'Planlayıcı' suçlaması ve hukuki süreç

Peki, Ayşe Barım'ı bu kadar ağır bir suçlamayla karşı karşıya bırakan "Gezi Parkı olaylarının planlayıcısı olma" iddiası, hukuken ne anlama geliyor? Bu suçlama, genellikle terör örgütleri veya yasa dışı yapılanmalar için kullanılan, devletin anayasal düzenine karşı işlenen suçları kapsayan son derece ciddi bir itham. Davanın, bu madde üzerinden açılması, savcılığın, Barım'ın eylemlerini, basit bir protestoya katılımın çok ötesinde, organize ve hükümeti devirmeye yönelik bilinçli bir faaliyet olarak gördüğünü ortaya koyuyor.

Hukuk çevreleri, bu tür bir suçlamanın ispatlanabilmesi için, sanığın cebir ve şiddet içeren eylemleri organize ettiğine, finanse ettiğine veya bu yönde bir örgütlenme içinde olduğuna dair çok somut ve güçlü delillerin sunulması gerektiğini belirtiyor. Ayşe Barım'ın bir menajer olarak, o dönemde birçok ünlü sanatçının programını, güvenliğini ve kamuoyuyla iletişimini yönettiği biliniyor. Savcılığın iddianamesinin, Barım'ın bu mesleki faaliyetlerini, "organize bir eylemin parçası" olarak yorumlayıp yorumlamadığı, davanın ilerleyen aşamalarında netleşecek. Ancak ilk duruşmadaki savunma, bu iddiaların tamamen bir "yanlış yorumlama" ve "komplo" olduğu üzerine kuruldu.

Gözler mahkemede: Tahliye kararı çıkacak mı?

Duruşmanın ilk bölümünün tamamlanmasının ardından, şimdi tüm Türkiye, mahkeme heyetinin vereceği ara karara kilitlenmiş durumda. İlk duruşmaların sonunda, mahkemeler genellikle sanığın tutukluluk halinin devam edip etmeyeceğine karar verir. Savunma avukatları, delillerin büyük ölçüde toplandığını, sanığın kaçma veya delilleri karartma şüphesinin bulunmadığını, sabit ikametgah sahibi olduğunu ve Türkiye'nin tanınmış bir iş insanı olduğunu belirterek, tahliye talebinde bulundu.

Mahkeme heyetinin önünde şimdi birkaç seçenek bulunuyor:

  1. Tutukluluğun Devamına Karar Verme: Suçun vasfı, delillerin durumu ve mevcut tutukluluk gerekçelerinin devam ettiğine kanaat getirirse, Barım'ın tutukluluk halinin devamına karar verebilir.

  2. Tahliye Kararı: Sanığın kaçma veya delil karartma şüphesi görmezse ve tutukluluğun bu aşamada orantısız bir tedbir olduğuna karar verirse, tahliyesine hükmedebilir.

  3. Adli Kontrol ile Tahliye: Tahliye kararı verirken, yurt dışına çıkış yasağı veya belirli periyotlarla imza atma gibi adli kontrol şartları getirebilir.

Mahkemenin vereceği bu karar, sadece Ayşe Barım'ın kişisel özgürlüğünü değil, aynı zamanda davanın gelecekteki seyrini ve kamuoyundaki algısını da derinden etkileyecek. Sanat dünyasının ve binlerce vatandaşın nefesini tutarak beklediği bu karar, günün ilerleyen saatlerinde açıklanacak.

Kaynak: HABER MERKEZİ