Reyhan Şenay/İzmir Atatürk Lisesi’nde sular durulmuyor. Yakın zamanda 50 öğretmeni atanan okulda veliler ve öğrenciler protesto gösterileri yapmış, imza kampanyası yürütmüş, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı töreninde kurulduğu günden beri bayrak takımıyla görev yapan okul öğrencileri provaları yaparken törene katılımları iptal edilmiş, gelen tepkiler üzerine İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ‘yanlış anlaşılma olduğunu, gelen talep nedeniyle çocukları yormamak için iyi niyetle düşünülmüş bir durum olduğunu açıklamış, İAL öğrencileri yeniden törenlerde görevlendirilmişti. 15 Mayıs tarihinde ise Emniyet Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı protokolü gereği İAL hazırlık sınıfı öğrencilerine teröre karşı farkındalık semineri düzenlendi. Bu seminerde kendisi Emniyet Müdürü olan, bir gün önce de Bornova Anadolu Lisesi’nde seminer veren kişinin seminer sırasında silah kullanması, Gazze’de ölen bebeklerin videolarını göstererek ‘Savaş sanattır’ gibi ifadelerde bulunması ve öğrencilere yönelik pedagojik olmayan, tehditkar üslubu velileri isyan ettirdi. Seminerde yaşadıklarından korkan öğrenciler okula ailelerini çağırdığında durumun detayları ortaya çıktı.
Okul Yönetimiyle görüşen velileri konuyla ilgili basın açıklaması yaparak, protestoda bulundular. İAL Mezunlar Derneği ve Eğitim Sen’in de desteklediği protestoda, “Aydınlanmadan, akıldan, bilimden yana, demokratik, laik, eğitimi savunan bizler; eğitimciler, öğrenciler, veliler, ülkemizin üstüne örtülmek istenen karanlığa teslim olmayacağız.” dendi.
Açıklamada, İzmir Atatürk Lisesinde 15 yaşındaki çocuklara skandal ifadeler ve davranışlar içeren seminer adı altında adeta şiddet uygulandığını dile getiren veliler, semineri veren Emniyet Müdürü’nün çocuklara Gazze'de katledilen bebeklerin cansız bedenlerinin sansürsüz videolarını izlettirdiğini "bu teröre karşı çıkmayan, bu duruma karşı savaşmayan da teröristtir." "Savaş bir sanattır ve gereklidir" şeklinde ifadeler kullandığına değinildi. Yine konuşmacının; neden bu kadar özgüvenli konuştuğunu göstermek için yanındaki polisin silahını aldığını ve çocukların gözü önünde şarjörü çıkarıp beline sokarak; "işte ben, arkama güvendiğim için egom yüksek" diyerek ifadelerde bulunduğunu açıkladılar. Üslubunu eleştiren hazırlık sınıfından kız öğrenciye, "eleştiriye açığım ama, senin ki eleştiri değil yergi. Beni yereni, ben yararım" şeklinde cevap verdiğini ve öğrencileri psikolojik olarak korkuttuğunu dile getirdiler.
Açıklamada veliler şu soruları dile getirerek ilgililerin cevap vermesini istediler:
1.Bu seminerin yapılmasına dair makam onayını kim vermiştir?
2.Semineri veren kişi pedagojik açıdan bir donanıma sahip midir? Pedagojik formasyonu olmayan kişi ve kurumlara okullarda görev verilmeye devam edilecek midir?
3.Reşit olmayan çocukların yetkisiz, pedagojik formasyonu olmayan kişiler tarafından sözde eğitime tâbi tutulması için velilerden onay alınmış mıdır?
Daha birkaç gün önce İzmir Atatürk Lisesi'nden 50 öğretmenin görevine son verilmesinin hemen ardından böyle bir olayın gerçekleşmesi, yaratılmak istenen eğitim atmosferinin göstergesidir.
Bizler liyakatsizlerin eğitim kurumlarını çürütmesine, çocuklarımızın ve ülkemizin geleceğinin karartılmasına göz yummayacağız.
Çocuklarımıza uygulanan bu şiddetin, argo ifadelerle tacizin kamuoyu önünde, yargı önünde hesabını sormaktan geri durmayacağız. Çocuklarımızı bu kişilere emanet etmeyeceğiz”
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Yürütme Kurulu Üyesi ve İzmir Atatürk Lisesi Coğrafya Öğretmeni Hamdi Çalık, İzmir Atatürk Lisesi Hazırlık Sınıfı öğrencilerinin ders saatinde sınıflarından alınarak, farkındalık semineri için konferans salonunda toplandıklarını ancak Emniyet Müdürü sıfatıyla konuşmacı olan kişinin pedagojik olmayan yaklaşımı nedeniyle Gazze’de yaşananlar üzerinden görsel, işitsel psikolojik şiddet yaşadıklarını ifade etti. Çalık, seminere katılan çocukların velilerine ve öğretmenlerine ‘Kendilerini güvende hissetmediklerini” anlatması sonucu seminerin içeriğinin ortaya çıktığını dile getirerek, “Çocukların kimliklerini zedeleyici adeta tacize varan bir durumla karşılaştıklarını anladık. Semineri veren kişinin Gazze’de öldürülmüş bebek cesetlerini göstererek; ‘Savaş sanattır’ ifadesine karşı söz isteyen 15 yaşındaki öğrencimize ‘ben eleştiri açığım ama sizinki eleştiri değil yergi. Beni yereni ben yararım. Bunlara karşı çıkmayan da bunlar gibi teröristtir’ cevabı verilmiş, öğrencimizin elinden mikrofon alınmaya çalışılmıştır.
Yine bu kişinin ‘Benim egom neden yüksek biliyor musunuz? Ben arkama güveniyorum. İşte siz görmüyorsanız’ diyerek arakadaki polisten silahı alarak, çocukların gözü önünde şarjörü boşaltması sonra silahı arkasına yerleştirip; “İşte ben bu arkamdakine güveniyorum” demesi çocuklara panik yaşatmıştır. Eğitim ortamında silahın ne işi var? Kanunu uygulamakla görevli kişi bunu nasıl yapabiliyor?” diye konuştu.
Eğitim-Sen Yürütme Kurulu Üyesi Hamdi Çalık
Baskılara izin vermeyeceğiz
Öğrencilerin kendilerini çok kötü hissettiklerini, iki saati aşkın psikolojik şiddete maruz kaldıklarını anlatan öğretmen Çalık, semineri izleyen iki tane müdür yardımcısının da yaşananlara müdahalede bulunmamasının düşündürücü olduğunu ifade etti.
İzmir Atatürk Lisesi’nin sınavla öğrenci kabul edilen, başarı düzeyi yüksek öğrencilere sahip olduğunu hatırlatan Çalık, bu olayın okuldaki 50 öğretmenin atamalarından sonra gerçekleşmesini de bundan sonra olacakların işareti olduğunu söyledi. Eğitimci Çalık, “50 öğretmenimizin görevine son verilmesinin hemen ardından bu uygulamanın olması ne kadar cesaretli davrandıklarını gösteriyor. Liyakatsiz, bilimden, çağdaşlıktan uzak olan kişilere çocuklarımızı emanet etmeyeceğiz. Sendika olarak da öğretmen olarak da çocuklarımızın eğitim dışı baskılara maruz kalmalarına izin vermeyeceğiz” diye konuştu.
İAL Mezunlar Derneği Başkanı Prof.Dr.Bülent Ertuğrul
Prof.Dr. Bülent Ertuğrul: “Biz bu kültürü reddediyoruz”
İzmir Atatürk Lisesi Mezunlar Derneği’de konuyla ilgili öğrencilerin uğradığı psikolojik şiddete karşı olduklarını dile getirdi. Geçtiğimiz hafta yöneyimi değişen mezunlar derneği seçilmiş başkanı Prof.Dr. Bülent Ertuğrul, henüz görevi resmi olarak devir almamalarına karşın bir yönetim kurulu üyesi olarak, İAL mezunu bir hekim olarak, yaşananlara asla kayıtsız kalamayacaklarını söyledi. Dr.Ertuğrul, seminerde konuşmacı olan kişinin devlet memur, emniyet mensubu öte yandan sanatçı kimliğiyle tanındığını birçok okulda konuşmacı olarak özel seçilmiş kişi olduğuna işaret ederek, “Bir kere kullanılan dil bir pedagojik dil değil. Öğrencilerimize böyle bir dille hakim olmaya çalışamazsınız. Onları o erkek egemen kültürle savaşa, silaha özendirici bir üslupla baskı altına alamazsınız. Kişisel olarak, okullarda konuşturulan kişinin bir kahraman gibi gösterilerek, çağdaşlıktan uzak, şiddet yanlısı bir kültür empoze edilmeye çalışılıyor. İnsanların milliyetçi duygularını kullanarak, kahramanlık destanlarını anlatırsanız insanların hoşuna gider. Bunu arada espriler yaparak erkek egemen toplumun çok sevdiği silah gibi birtakım araçlarla, sokak diliyle bunu yaparsanız, büyük çoğunluğun hoşuna gidebilecek bir yaklaşım haline gelebilir. Ama biz bunu kabul eder miyiz? Hayır. Bugün gerek dünyada gerek Türkiye'de geldiğimiz kültürel noktada artık bu erkek egemen dilin, silahla konuşmanın, insanları tehdit etmenin ve bunun popüler olarak empoze edilmesinin sona ermesi gerekiyor. Bizim yaşadığımız dünya ‘Kurtlar Vadisi’ dünyası değil.
Hiçbir okulda dünya bu olmamalı. Bu nedenle biz buna karşı çıkıyoruz. Biz çocuklarımızın aydın, uygar, geleceğe sağlam bakan, bilim dışında ilerleyen, bilimsel özellikleri olarak insanlar arasındaki eşitliğe inanan yapıda olmasını istiyoruz. Çocuklarımızın savaşa değil barışa, silaha değil bilgiye, kültüre, aydınlığa inanan insanlar olmasını istiyoruz.” diye konuştu.
Seminere katılan ve konuşmacının ‘Savaş Sanattır’ söyleminin ardından söz alıp, ‘Savaş sanat değildir’ dediği için arkadaşlarının içinde sözel olarak şiddete maruz kalan, elinden mikrofon almak için müdahale edilen 15 yaşındaki öğrencinin velisi ise; kızının kendisini ‘korkuyorum’ diyerek aradığını ve okula çağırdığını anlattı. Okula gittiğinde okul yönetimiyle görüştüğünü, tüm konferanstaki çocukların çıkışta boynuna sarılarak, “Biz okulda güvende değiliz” dediklerini bu durumun kızı dahil birçok öğrencinin psikolojisini bozduğunu söyledi. Kızının salondan çıkmak istediğinde salondaki polisler tarafından uyarılarak, baskıyla oturmak zorunda kaldığını da anlatan Veli, “Biz çocuklarımızı gerici, baskıcı zihniyetlerin ellere teslim etmeyeceğiz” dedi.