Son yıllarda Türkiye'den yurt dışına yaşanan beyin göçü ve nitelikli göç akımında, pusula alışılmış rotaların dışına çıkarak Balkanlar'ı göstermeye başladı. Almanya, Kanada veya Amerika gibi klasik destinasyonların yüksek maliyetleri ve zorlu vize süreçleri, birçok Türk vatandaşını, hem coğrafi hem de kültürel olarak çok daha yakın bir alternatifi keşfetmeye yöneltti: Kuzey Makedonya.
Bu küçük Balkan ülkesi, özellikle son birkaç yıldır, sadece bir turistik gezi rotası olmaktan çıkıp, binlerce Türk için yeni bir "ev" haline geldi. Bu ilginin temelinde, sadece ekonomik nedenler yatmıyor. Kuzey Makedonya'nın sunduğu, "hem tanıdık hem de yeni" olan bu eşsiz karışım, büyük şehirlerin kaosundan ve ekonomik baskısından bunalanlar için adeta bir sığınak ve yeni bir başlangıç fırsatı sunuyor. Bu, sadece bir ülkeye taşınma hikayesi değil, aynı zamanda "ata toprakları" olarak görülen bir coğrafyada, daha sakin, daha ulaşılabilir ve daha öngörülebilir bir geleceğin peşine düşme hikayesidir.
Hem ucuz hem tanıdık: neden Makedonya?
Peki, onca seçenek varken, binlerce Türk neden rotasını Kuzey Makedonya'ya çeviriyor? Bu sorunun cevabı, ülkenin sunduğu çok katmanlı avantajlarda saklı.
İlk ve en önemli neden, şüphesiz kültürel yakınlık. Yüzyıllarca Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olmuş bu topraklarda, Türk kültürünün izleri hala çok canlı. Başkent Üsküp'ün tarihi çarşısında gezerken duyduğunuz Türkçe kelimeler, yediğiniz bir porsiyon köfte veya içtiğiniz bir fincan kahvenin tanıdık lezzeti, yeni gelenlerin "yabancılık çekme" hissini en aza indiriyor. Ülkenin birçok şehrinde, özellikle Manastır (Bitola), Gostivar ve Tetovo'da, hatırı sayılır bir Türk azınlık nüfusunun yaşaması, sosyal ve kültürel adaptasyon sürecini oldukça kolaylaştırıyor.
İkinci büyük cazibe merkezi ise yaşam maliyetleri. İstanbul veya Avrupa'nın herhangi bir metropolüyle kıyaslandığında, Kuzey Makedonya'da hayat çok daha ekonomik. Şehir merkezinde bir evin kirası, gıda masrafları, ulaşım giderleri ve sosyal yaşam harcamaları, Türkiye'deki birçok büyük şehre göre oldukça uygun. Bu durum, özellikle dijital göçebeler (digital nomads), serbest çalışanlar veya Türkiye'den emekli maaşı alıp daha rahat bir yaşam sürmek isteyenler için ülkeyi son derece çekici kılıyor. Daha düşük bir bütçeyle, daha yüksek bir yaşam kalitesine ulaşma imkanı, bu göç dalgasının en somut motivasyonlarından birini oluşturuyor.
Avrupa'ya açılan kapı: şirket kurmak ve yatırım yapmak
Kuzey Makedonya'nın sunduğu en stratejik avantajlardan biri de, Avrupa Birliği'ne aday ülke olması ve yabancı yatırımcılara sunduğu kolaylıklar. Özellikle son dönemde, birçok Türk vatandaşı, ülkede küçük veya orta ölçekli bir şirket kurmak yoluyla oturma izni alıyor. Bu yöntem, hem yasal bir zeminde ülkede yaşama imkanı sunuyor hem de gelecekteki potansiyel bir Avrupa Birliği vatandaşlığının kapılarını aralıyor.
Ülkede şirket kurma süreçlerinin, Türkiye'ye veya diğer Avrupa ülkelerine kıyasla daha hızlı ve daha az bürokratik olduğu belirtiliyor. Özellikle danışmanlık, bilgi teknolojileri, e-ticaret, tekstil, gıda ve turizm gibi sektörlerde önemli fırsatlar bulunuyor. Birçok Türk girişimci, Kuzey Makedonya'yı, Balkanlar ve Avrupa pazarına açılmak için bir "üs" olarak kullanıyor. Düşük vergi oranları ve yatırımcılara sunulan bazı teşvikler de, bu ülkeyi bir iş ve yatırım merkezi olarak daha da cazip hale getiriyor.
Üsküp sokaklarında bir türk olmak
Yeni bir hayata başlayan Türkler için yaşam, genellikle başkent Üsküp ve çevresinde yoğunlaşıyor. Vardar Nehri'nin ikiye ayırdığı şehrin bir yakasında modern kafeler, alışveriş merkezleri ve yeni konut projeleri yükselirken, diğer yakasında, tarihi Taş Köprü'nün hemen ardında uzanan Eski Türk Çarşısı, adeta bir zaman yolculuğu sunuyor.
Burada yaşayan Türkler, kısa sürede kendi sosyal çevrelerini ve topluluklarını oluşturmuş durumda. Türk okulları, Türk restoranları, dernekler ve kültürel etkinlikler, yeni gelenlerin hem kendi kültürlerini yaşamalarına hem de birbirleriyle dayanışma içinde olmalarına olanak tanıyor. Ülkenin doğal güzellikleri de yaşam kalitesini artıran bir diğer önemli faktör. Hafta sonları, arabayla kısa bir sürede ulaşılabilen Matka Kanyonu'nda doğa yürüyüşü yapmak veya Balkanlar'ın incisi olarak kabul edilen Ohrid Gölü'nün sakin atmosferinde dinlenmek, Üsküp yaşamının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş.
Pembe bir tablo mu: adaptasyon ve zorluklar
Her göç hikayesinde olduğu gibi, Kuzey Makedonya'da yeni bir hayat kurmanın da bazı zorlukları bulunuyor. Her ne kadar Türkçe konuşan bir nüfus olsa da, kamusal hayatta ve bürokratik işlemlerde ülkenin resmi dilleri olan Makedonca ve Arnavutçayı öğrenmek, tam bir entegrasyon için büyük önem taşıyor.
Ayrıca, ülkedeki genel maaş seviyeleri, Türkiye'ye veya Avrupa'ya kıyasla daha düşük olabiliyor. Bu nedenle, ülkeye yerleşmeyi düşünenlerin, kendi işini kurmayacaklarsa veya uzaktan (remote) bir iş modeline sahip değillerse, iş bulma ve gelir beklentisi konusunda gerçekçi olmaları gerekiyor. Bürokrasinin bazı alanlardaki yavaşlığı ve altyapıdaki eksiklikler de, büyük şehirlerin hızlı temposuna alışmış olanlar için başlangıçta bir adaptasyon sorunu yaratabiliyor. Ancak, ülkenin genel olarak sakin, güvenli ve insan ilişkilerinin daha sıcak olduğu yapısı, bu zorlukların birçoğunun aşılmasına yardımcı oluyor.
Gelecekteki rota: bu göç dalgası ne anlama geliyor?
Türkiye'den Kuzey Makedonya'ya yönelen bu yeni göç dalgası, sadece bireysel hayatları değiştirmekle kalmıyor; aynı zamanda iki ülke arasındaki tarihi ve kültürel bağları da yeniden canlandırıyor ve güçlendiriyor. Bu durum, gelecekte ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda çok daha derin iş birliklerinin ve entegrasyonların kapısını aralama potansiyeli taşıyor.
Bu, bir yandan Türkiye için bir "beyin göçü" anlamına gelse de, diğer yandan da Balkanlar'da güçlü bir Türk diasporasının oluşmasıyla, Türkiye'nin bölgesel etkisini artıran bir "beyin köprüsü" işlevi de görebilir. Kuzey Makedonya, uygun yaşam maliyetleri, yatırım fırsatları ve "tanıdık" kültürel dokusuyla, öngörülebilir bir gelecekte de Türkler için cazibesini korumaya devam edecek gibi görünüyor. Bu küçük Balkan ülkesi, birçokları için artık sadece bir komşu değil, aynı zamanda yeni bir "vatan" olma yolunda ilerliyor.