ARZU ALP / İZMİR- Türkiye Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Sinan Kızıltan, Türkiye’nin ihraç ettiği 10 balıktan 7’sinin Egeli balıkçılar tarafından gerçekleştirildiğini belirterek, “Gururla belirtmeliyiz ki, su ürünleri ihracatında aslan payı Ege’nin. 2018 Ocak-Kasım dönemindeki Türkiye geneli 875 milyon dolarlık su ürünleri ihracatımızın 626 milyon doları Ege Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği tarafından gerçekleştirildi’ dedi. 

Ege Denizi balıkçılığı üretim miktarının, üretim değeri ve istihdama katkısı ile Türkiye balıkçılığı içinde ayrı bir öneme sahip olduğunu ifade eden Kızıltan, denizde yapılan yetiştiriciliğin tamamına yakın kısmının  İzmir ve Aydın olmak üzere Ege Bölgesi kıyılarında gerçekleştirildiğini vurguladı. 

Dünyada özellikle yetiştiricilik alanında ciddi bir büyüme olduğuna dikkat çeken Kızıltan, “Bu Türkiye pazarına da yansıyor. Denizlerde kirlilik, aşırı ve yanlış avlanma gibi nedenlerden dolayı avcılık azalıyor. Dünya genelinde yetiştiriciliğin payı yüzde 50 düzeyinde. Bugün Türkiye’de su ürünleri yetiştiriciliğinin payının ise yüzde 47 seviyelerine geldiğini görüyoruz’ diye konuştu. 

TÜRKİYE LEVREK VE ÇİPURADA ARTIK BİR DÜNYA MARKASI 

‘Levrek ve çipurada artık bir dünya markasıyız’ diyen Kızıltan, “2018 Ocak-Kasım dönemi itibari ile Türkiye’den dünyaya 60 bin ton çipura, 59 bin ton levrek ve 21 bin ton alabalık ihracatı gerçekleştirildi. Sektör bugün itibari ile, 80’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştirdi” dedi. AB pazarında su ürünleri sektöründe önemli bir paya sahip olduklarını vurgulayan Kızıltan, AB pazarında en büyük avantajın diğer ürün gruplarında yaşanan siyasi ve ekonomik engellemelerin, su ürünleri sektörü ürün gruplarında olmamasının altını çizdi. Kızıltan, AB pazarının sektörün büyümesindeki en büyük etken olduğunu, önümüzdeki yıllarda Çin, Rusya, Brezilya ve Kuzey Afrika pazarına ağırlık verileceğine dikkat çekti. 

İÇ PAZARDA DÜNYA ORTALAMASININ ALTINDAYIZ

İç pazarda hala balık tüketimi konusunda dünya ortalamasının altında olduğumuzu belirten Kızıltan, yıllık kişi başı 8 kg balık tüketildiğini bildirdi. İspanya’da kişi başı balık tüketimi yıllık 37 kg iken Portekiz’de bu rakamın 55 kg’lara çıkabildiğine dikkat çeken Kızıltan, “İç pazarda da su ürünleri tüketimini artırmalıyız. Yalnızca ihracatta değil, iç pazarda da büyümeye odaklanmalıyız. Bir tek ihracat ile sektörün sağlıklı büyümesi mümkün olmayacak. Bunun bilinci ile, çocuklarımıza balığı sevdirmek için çizgi film kahramanlarıyla ve balık festivalleri ile birtakım çalışmalar yapıyoruz. Yurtiçi faaliyetlerinin önemli bir ayağı da sosyal medyada yapılan çalışmalar. Günümüz Türkiye’sinin en hızlı iletişim ve paylaşım kanalları olan sosyal medyayı en aktif kullanan sektörlerden biriyiz” ifadelerini kullandı.

SEKTÖRÜN EN ÖNEMLİ SORUNU ÜRETİM PLANLAMASI EKSİKLİĞİ

Yetiştiricilik sektörünün son yıllarda oldukça hızlı bir gelişim gösterdiğini vurgulayan Kızıltan yetiştiriciliğin temel girdisinin yem ve enerji olduğunu dile getirdi. Yem hammaddelerinin önemli bir kısmının yurt dışından ithal edildiğini ve yüksek KDV oranları uygulandığına dikkat çeken Kızıltan, “Yemde KDV oranlarının temel gıdada olduğu gibi yüzde 1’e düşürülmesi ihracatımıza önemli katkı sağlayacaktır. Balık çiftliklerine balık, yem, personel, malzeme ve diğer hizmetlerin ulaştırılacağı ve lojistik desteğin sağlanacağı iskele, liman ve diğer karasal kıyı yapıları tesis edilememesi ve bununla ilgili planlama çalışması yapılmaması kültür balıkçılığının önünde engel oluşturuyor. Sektörün en önemli sorunu üretim planlaması eksikliğidir. Üretimin, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla ihtiyaca dönük olarak, arz/talep çerçevesinde Türkiye geneli üretim planlaması yapılmalı, bu kapsamda yatırımların disipline edilmesi sağlanmalıdır” dedi.

YENİ TÜRLERİN ÜRETİMLERİ TEŞVİK EDİLMELİ

Kızıltan, yeni türlerin üretimlerinin teşvik edilmesinin de önemli olduğunu söyledi. Yeni türlerin üretimi konusunda Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi, özel sektör, üniversite ve araştırma enstitüleri arasında iş birliğinin güçlendirilmesi, ürün deseninin çeşitlendirilmesi, kuluçka işletmelerinde modernizasyon, sertifikasyon, yeni türlerin üretimi gibi konularda gelişimi sağlayacak destekleme modeli oluşturulması gerektiğini vurgulayan Kızıltan, “Ar-Ge, sektörün büyümesinde ve dış ticaret değerlerinin artmasında her sektörde olduğu gibi su ürünleri sektöründe de önem taşıyor. Küçük işletmeler kümelenme aracılığıyla bir araya gelmeli, sürdürülebilirlik ve kaliteli üretimle rekabet edebilir duruma getirilmelidir. Sazan gibi tatlı su türlerinin bunun yanında yumuşakçalar ve kabukluların yetiştiriciliği oldukça sınırlı düzeyde yapılmaktadır. Bununla ilgili üniversiteler, enstitüler aracılığıyla Ar-Ge'ye önem verilmeli” diye konuştu. 

HEDEF PAZARLAR

Kızıltan, Türkiye'nin yeni dönemde ihracatta öncelikli ülkeler olarak belirlediği ve büyüklüğü 2,8 trilyon doları aşan Çin, Meksika, Rusya ve Hindistan pazarları başta olmak üzere, Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler, Japonya, Brezilya ve Afrika ülkelerine gerçekleşen ihracatta, su ürünleri sektörü olarak daha çok pay almayı hedeflediklerini belirtti. Anılan pazarlarda karşılaştıkları mevcut siyasi ve teknik engelleri kaldırmak ve bu ülkelere yönelik tanıtım faaliyetleri ve projeler geliştirmek için sektör olarak önümüzdeki dönemde daha çok çalışacaklarını anlatan Kızıltan, “EİB olarak, özellikle Çin pazarını çok önemsiyoruz. Uzakdoğu algısını değiştirmek ve Çin pazarında konumlanmak, dünya genelindeki değişimi takip edip, doğru okuyup ona göre doğru adımlar atmak için 2019 yılını “Çin Yılı” ilan ettik. Çin, yılda ortalama 120 milyar dolar uluslararası yatırım yapan bir ülke konumunda, 2018 verilerine göre, 23,6 milyar dolarlık ikili ticaret hacmiyle Türkiye'nin dünyada 3., Doğu Asya'da ise en büyük ticaret ortağı konumunda bulunuyor. Asya tarihteki rolünü yeniden üstleniyor ve önümüzdeki yıllarda dünyanın ekonomik anlamda merkezi olacağı öngörülen bu coğrafya ile ilişkilerimizi geliştirmeyi istiyoruz. Çin, mal almak için uzak değilse, satmak içinde hiç uzak değil mesajıyla hareket ediyoruz. Çin’e yaptığımız ihracatı arttırmak ve ikili ilişkileri geliştirmek için çaba gösteriyoruz. Su ürünleri ve hayvansal mamuller sektörü olarak başta su ürünleri, süt ve süt ürünleri ve kanatlı ürünleri olmak üzere sektörümüz ürünlerine teknik engellerden dolayı kapalı olan Çin pazarına giriş yapabilmesi için ciddi uğraşlar verdik. Bunların neticesi olarak Çin’e alabalık ihracatımızda engelleri kaldırdık. Alabalık harici su ürünleri, süt ve süt ürünleri, kanatlı etler için de Çin pazarının açılması yönünde görüşmelerimiz tüm hızıyla önümüzdeki dönemde de sürecek” dedi. 

SU ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ  YASAL DÜZENLEMEYLE NEFES ALDI 

Su Ürünleri Yetiştiricileri Üretici Merkez Birliği (SUYMERBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Coşkun, su ürünleri yetiştiricilik sektörünün, devletin öncülüğü ile başlayan çalışmalardan sonra ülkemiz genelinde kültür balıkçılığının gün geçtikçe büyüdüğünü söyledi. Sektörün bu denli hızlı gelişmesinin, bazı ihtiyaçları ortaya çıkardığını vurgulayan Coşkun,  2019 yılı içinde sektör adına önemli bir gelişme yaşandığına işaret ederek, “1971 yılında yürürlüğe giren 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’nun gelişen teknolojik imkânlar, bilimsel, çevresel, ekonomik ve sosyal hususlar, uluslararası yükümlülükler ile sektörün ihtiyaçları göz önünde bulundurularak günümüz koşullarına uyumlu hale getirilmesi amaçlanarak 2019 yılında 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu’nda değişiklik yapıldı. Aynı zamanda 48 yıldan sonra gerçekleştiren bu değişiklik denizlerimizde, doğal göl, baraj ve akarsularımızda yaşayan başta balıklar olmak üzere tüm su canlılarını korumak, bu kaynakları gelecek nesillere daha sağlıklı bir şekilde bırakmayı hedefliyor. Bu kapsamlı değişiklik, sektörün ilerlemesini ve gelişimini desteklemeyi hedefleyen önemli adımlardan biridir ve sektör tarafından ise olumlu karşılandı” diye konuştu.