Haber/İsmail Kılıç
Günümüzde teknoloji, neredeyse hayatın her alanında kullanılıyor. Hatta bazılarıt eknolojinin olmadığı bir hayatı hayal dahi edemiyor. Ancak teknoloji, sağladığı kolaylıkların yanında çevrimiçi zorbalar gibi kötü niyetli kullanıcıları da beraberinde getiriyor. Hatta Samsung Türkiye ile Bilişim Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) tarafından yapılan bir araştırmaya göre Türkiye’de siber zorbalığa maruz kaldığını belirten internet kullanıcılarının oranı yüzde 20 gibi önemli bir orana tekabül ediyor. Aynı çalışmanın sonuçlarına göre, araştırmaya katılan öğrencilerin yüzde 11.64’ü ise hayatının herhangi bir zamanında bir siber zorbalık faaliyetinde bulunduğunu belirtiyor. Bu noktada birçok ebeveynin aklına “Çocuklarımızı bu kötü niyetli siber zorbalardan nasıl koruyacağız? Çocuğumuzun bir siber zorbaya dönüşmesini nasıl engelleyeceğiz” soruları takılıyor.

Psikolog Mehmet Bakay, bir psikoloğun gözünden siber zorbalığı değerlendirdi. Türkiye’nin birçok yerinde siber zorbalığa karşı örgütlenen grupların olduğunu belirten Bakay, siber zorbalık kavramının çok geniş bir kavram olduğuna vurgu yaparak, “Aslında elektronik ortamda oluşan her suç siber zorbalık kavramına dahil edilebilir. Örnek vermek gerekirse, taciz, hedef gösterme, tehdit etme, alay etme, linç faaliyeti yürütme ve tabii ki argo metinler kullanma. Bu durumlar elektronik ortamda yaşansa dahi bireyleri derinden etkilemektedir. Siber zorbalık gerçek bir suçtur ve gerçek bir suç olarak değerlendirilmelidir” dedi.

ÇÖZÜM: DOĞRU BİLGİLENDİRME
Siber zorbalığın yoğun olarak çocuklara odaklandığını ve sosyal medya uygulamaları üzerinden ilerlediğini belirten Bakay, “Bu konuda özellikle çocuklarımızın bu uygulamaları kullanmalarını yasaklamaktan öte çocuklarımızı bilinçlendirmeliyiz. Çocuklarımıza güvenli internet kullanımını öğretmeliyiz. Yasaklar her zaman olduğu gibi kesin bir çözüm oluşturmayacaktır. Aksine yasaklar siber zorbaların çocuklarımıza daha rahat ulaşmasını sağlayacaktır. Konu hakkında tam bilgilendirilmeyen bir çocuk siber zorbalara güvenip, bu kişileri arkadaşı zannederek, telafiyi kötü niyetli bu insanlarda arayabilir” diye konuştu. Siber zorbalığın da ciddi ve uzun süreli sorunlara yol açabileceğini belirten Bakay, çocuklarda sürekli bir üzüntü, korku, stres artışı, ruh hali değişikliği, uyku ve iştah sorunu yaşandığı fark edildiğinde bu durumun, yanlış giden bir duruma işaret ettiğini ve siber zorbalığın da değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

BELİRTİLER
Siber zorbalığın evrensel belirtilerini sıralayan Bakay şöyle konuştu: “Çocuğunuz, interneti veya telefonu kullanırken veya kullandıktan sonra üzüntü yaşıyorsa, dijital hayatını gizleme ihtiyacı duyuyorsa, aile üyelerinden, arkadaşlarından ve faaliyetlerden uzaklaşıyorsa, okul veya grup toplantılarından kaçınıyor, kendisini yalnızlaştırıyorsa, öfkeli ruh hali, davranış değişiklikleri, uyku bozukluğu veya iştah kaybı yaşıyorsa, suçluluk hisleri olduğu gözlemleniyorsa, bilgisayarı veya cep telefonunu kullanmayı bırakmak istemiyorsa, uygulamalardaki kontrolleri gün geçtikçe artıyorsa, anlık mesaj, metin veya e-posta alırken gerginleşiyorsa siber zorbalığı tanıtmak, risk altında olup olmadığını değerlendirmek gerekebilir. Tabii ki bunun yanında, her çocuğun siber zorbalık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu unutmamalıyız ve çocuğumuzu bu belirtiler olmasa dahi bilgilendirmeliyiz."

ÖNLEMLER ALINMALI
Ebeveynlere çocuklarını siber zorbalardan korumanın yanında birçok başka görevin de düştüğünü söyleyen Bakay, “Sizin çocuklarınız da maalesef siber zorbaya dönüşebilir. Fakat bu duruma üzülmek yerine yine bir dizi önlemler almak zorundayız. İlk olarak çocuğunuza gerçekleştirdiği hareketlerle başka bir çocuğa zarar verdiğini söylemeliyiz. Eğer mümkünse anne ve baba mutlaka birlikte konuşmalı ve durum hakkında her detayın çocukla paylaşılması gerekmektedir. Çocuk burada asla suçlanmamalı. Nazik bir üslupla çocuğa yaptığının bir şaka olmadığının bilinci aktarılmalıdır” diye konuştu.

Türkiye’de siber zorbalığın her çeşidinin yaygın bir şekilde yürütüldüğüne vurgu yapan Bakay, “Türkiye’de siber zorbaların öncelikli hedefinde ergenler ve kız çocukları bulunmaktadır. Ergen erkekler hakaret, tehdit ve şantaj içeren içeriklere yoğun olarak maruz kalırken, ergen kızlar veya kadınlar taciz içeren içeriklere daha yoğun olarak maruz kalmaktadır” dedi. Ebeveynlerin psikolojik destek almaktan çekinmemesi gerektiğine değinen Bakay, “Çocuğunuzun eğitim gördüğü okulun rehberlik servisi ile mutlaka işbirliği içerisinde olunmalıdır. Sürecin psikolojik boyutunun detaylı ele alınması için psikoterapi desteği almaktan kaçınmayınız” diye konuştu.

'HAYATIM KARARMIŞTI'
Siber zorba mağduru kişiler, karşılaştıkları zorbalıkları unutamıyor ve psikolojik etkileri uzun süre devam edebiliyor. İsimlerini bizlerle paylaşmak istemeyen iki farklı siber zorba mağduru yaşadıklarını anlattı. Daha önce hem arkadaşları tarafından hem de çeşitli anonim hesaplar tarafından siber zorbalığa maruz bırakıldığını söyleyen A., şu an herhangi bir sosyal medya platformunda kişisel profili bulunmadığına vurgu yaparak, “Ergenlik sürecimde alışılmışın dışında bir dış görünüşüm vardı. Bu sebepten sosyal medya platformlarına fotoğraflarımı yüklediğimde neredeyse her kesimden farklı alay ve hakaretlere maruz kalıyordum. Bu durum ergenliğin verdiği duygular ile birleştiğinde o dönem psikolojim derinden etkilenmişti. Hatta estetik ameliyat olabilmek adına kendime fiziksel olarak çeşitli zararlar dahi vermiştim” dedi. O dönemlerde sosyal hayatında da aynı zorlukları yaşadığını söyleyen A., şunları söyledi: “O dönem maruz kaldığım zorbalıklar sonucu hayatım kararmıştı. Ancak psikolojik tedavilerin ardından şu an kendimi mutlu ve güzel hissediyorum. Siber zorbalığa maruz kalan herkese tavsiyem vakit kaybetmeden bir uzmandan destek almasıdır.”

"Uzun süre cinsel yönelimimi saklamak zorunda kaldım"
Kendisini eşcinsel bir birey olarak tanımladığını ve bu durumu hem siber hem de sosyal zorbalıklar sebebiyle gizlemek zorunda kaldığını söyleyen B. de, “Çocukluğumdan beri hemcinslerimden hoşlanıyor ve erkek çocuğu olmama rağmen bir kız çocuğu gibi davranışlar sergiliyordum. Doğal olarak bu davranışlarını sosyal medya platformlarında da devam ettiriyordum. Bu sebepten çeşitli hakaretlere, alaylara ve tacizlere maruz kaldım. Sosyal hayatımda da erkek çocuğu olmama rağmen bir kız çocuğu gibi davranışlar sergiliyor oluşum insanlara sanki cesaret veriyor ve bana rahatlıkla tacizde bulanabileceklerini düşündürüyordu. Zamanla benimle aynı cinsel yönelimlere sahip insanlarla tanıştıkça bilinç seviyem yükseldi, deyim yerindeyse kendime daha fazla sahip çıkmaya başladım. Ancak hala kimliği açıkça yaşayacak cesarete sahip değilim” diye konuştu.