Röportaj: Sadık UÇAR

Artık televizyonlara çıkıp zevzek zevzek konuşmak sıradan bir durum oldu... Güya, Balkanlardan gelen göçmenler kılıç zoruyla Türk olmuş ve yine kılıç zoruyla Müslüman olmuş. Yani bir anda 500 -600 yıllık tarihi yerle bir ediyor. Üstelik görüyoruz ki, bilgisiz insanlar neyi tahrip ettiğinin farkında bile değil... Sadece konuşsunlar yeter...

İşin cevap verilecek bir ciddiyeti yok. Ama bilmeyenler için, kafasında soru işaret olanlar için de bir şeyler yapmak lazımdı. Ben de bu konuda çok çalışan ve kendisi Makedonya göçmenlerinden olmasına rağmen bütün Balkan göçmenleriyle işbirliği halinde olan Birol Özkardeşler'le konuştum.

İzmir Gültepe Makedonya Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı olan Özkardeşler'e göçmenlik, göçmen kültürü ve tarihi hakkında sorularım oldu...

Öyle anlaşılıyor ki; Balkanlardan sadece soğuk hava gelmiyor... Sıcak kanlı, çalışkan, eğlenmeyi bilen, oturmuş aile kültürü olan insanlar da geliyor. Yani gelmiş. Umarım bundan sonra yeni bir göç dalgası olmaz. Çünkü göç başlı başına bir hüzün, başlı başına bir iç sızısı demek.

Mesela Makadonya'dan 1955 yılında Türkiye'ye gelen göçmenlerin tamamının ataları Konya Karaman'dan görevli olarak gönderilmiş uç beylikleri... Yani bir bakıp dönmemişler 5-6 asır yaşamışlar... Ama şartlar değişip azınlık olunca, geri dönmek mecburi olmuş. Tabii ki yeni hayat öyle kolay geçmemiş. Topraksız, parasız pulsuz yaşamak zor. Tek çareleri çok çalışmak olmuş. Röportajı okuduğunuzda bugün bir göçmen gerçeği varsa, altında çok emeğin olduğunu göreceksiniz...

Önce aydınlatıcı bir başlangıç yapalım. Göçmen ne demek?

Biz aslında Türküz. Konya Karaman'dan giden uç beylerinin torunlarıyız. Tabii Ege Bölgesinden, Karadeniz'den gidenler de var. Geri döndüğümüzde yerli halk göçmen demiş. Yani ana vatanımıza geri dönmüşüz.

Sadece Makedonya'dan geri dönenler yok herhalde?

Yok Yunanistan, Bulgaristan, Arnavutluk, Romanya da dahil. Eski Yugoslavya topraklarından gelenler de epey fazla. Göçler daha çok 93 harbi denen harpten sonra başlamış. Lozan barış anlaşmasıyla gelenler var. Biz onlara mübadil diyoruz.

Siz de, o dönem gelenlerden misiniz?

Biz 1955 yılında gelmişiz Makedonya'dan. 1953 yılında o dönemki Yugoslavya Cumhuriyeti ile bir göç antlaşması var. Bizim ailemizin göç ettiği antlaşma, dünyanın en rezil göç antlaşması. Neden biliyor musunuz? İki ülke arasındaki antlaşmada, ordaki malınızı mülkünüzü ya satacaksınız Ya da oranın devletine bırakıp geleceksiniz. Kısa zamanda satmak mümkün mü? Yok pahasına gitmiş her şey. Yanınıza sadece bavulunuzu alabilirsiniz. Başka çareniz yok. Buraya geldik. Devletin bize katkısı sadece 5 yıl vergi muafiyeti, Başka Hiçbir desteği olmamış.

Nasıl aşmışlar?

Çok çalışarak. Evlerini bile imece usulu yapmışlar.

Bir de ayrılık hüznü, üzüntüsü var...

Tabii... Dil bilmeyenler var, iş konusu var. bir başka şehre gidince bile zorluk yaşanır. Her şeyi bırakıyorsunuz. Orada kurduğunuz düzeni bırkıyorsunuz. Mezarlarınızı bırakıyorsunuz. Bütün anılarınızı bırakıyorsunuz. Ondan dolayı, çok büyük hüzün var. Başka vatan toprağından ana vatana gelmek.. Ana vatana bile gelmiş olsalar da, arkalarında 500 yıllık bir tarihi bırakmışlar. Biz İstanbul'un fethinden önce oraya yerleştik. Biz öz be öz Türk çocuklarıyız. Üsküp'ün fethi 1381...

Büyüklerinizden çok şey dinlediniz mi?

Tası toprağı toplamışlar en son trene binecekler, çıkarken bütün anıları gözlerinin önünden geçmiş babaannemin. Son olarak mezarlara bakmış ağlayarak. Bir daha gelemeyeceğini düşünmüş. Yıllarını verdiği köyden böyle ayrılmış. Bereket, şansı yaver gitti. Almanya'ya halama giderken köye de uğradı. Anlatırken hep ağlardı... Babamın doğduğu ev hala ayakta...

Orada da iç içe geçmişler...

Mecbursunuz... 500 sene birlikte yaşamışsınız. Onlar da bizim bayramımızı biliyor biz de onların bayramını biliyoruz. Onlar da bizim dilimizi biliyor, biz de onların dilini biliyoruz. Herkesin birbirlerinin kültürlerine saygı sevgi gösterme zorunluluğu var...

Peki neden geri dönmüşler?

Biz Osmanlı'nın verdiği görev icabı o topraklara yerleşmişiz. Ama Hunların ayak izleri de var Balkanlar'da. 547 yılından itibaren ordayız bin 400 yıldır o topraklardayız... Daha sonra koşullar olumsuz gelişmiş ve azınlık durumuna düşmüşüz. Böyle olunca da mecbur kalıp, ata topraklarına geri dönmüşüz. Orada hala akrabalarımız soydaşlarımız var. İki kardeşten birisi orada kalıyor, birisi buraya geliyor. Ülkelerin rejimleri ilişkiyi de kestirmiş. İlişki kurulamaz olmuş. O zamanlar bugünkü gibi internet ortamı, sosyal medya yok. İletişim araçları da zayıf olduğundan insanlar birbirlerini kaybediyorlar. Birbirini bulamıyorlar. Şimdi derneklerimiz vasıtasıyla daha iyi iletişim kurabiliyoruz. Bir ayağımız orada diyebiliriz.

Bir de hep merak ederim Üskup Balkanlar'da ayrı bir şöhrete sahiptir. Neden?

Üsküp Türklüğün kalesi... Yahya Kemal Beyatlı'nın, Necati Cumalı'nın doğum yeri. İki edebiyat ustasının olması bile şöhretini artırmış.

Göçmenlere çok iyi arazilerin tahsis edildiği söyleniyor...

Daha önce de söylediğim gibi bizim antlaşma rezil bir antlaşma. Tarımdan iyi anlayanları belki ekip biçmeleri için tarıma yönlendirmiş olabilirler. Ama sadecece mübadillere arazi tahsis edilmiş. Mesela Yunanistan'da araziniz var ve onu belgelediyseniz, burada da o kadar arazi tasis edilmiş. Tabii bunlar bizden daha sonra oluyor.

İzmir'de kaç dernek var? Göçten sonra sorun yaşanmış mı?

İzmir'de 60 civarında göçmen derneği var. Farklı bölgelerden göç etmiş insanların kendi kültürlerini devam ettirebilmesi, birlikte olabilmek için kurulmuş dernekler. Ayrıştırıcı değil birleştirici. İzmir'de sıkıntı yaşanmamış. Bizim dışımızdaki göçmenlerin de yaşadığını zannetmiyorum. Bizde kadın erkek hep omuz omuza bir aradadır. Bir ayrım olmaz. Mal bölüşümünde erkek ne alırsa kadın aynısını alır. Biz çok şanslıyız, Ege bölgesine gelenler çok şanslı... Aynı sosyal kültüre sahibiz. Balkanlılar yapıcı olmuşlardır. Bulunduğu yere katkı sağlamışlardır. Devletten çok fazla bir şey beklememişlerdir.

Göçmenler olarak şimdi daha aktifsiniz sanıyorum.

Balkanlılar sindirilmiş toplumdur. Pasif kalmışız.Siyasi partilere girmekten imtina ettik. Dernekçilik yapmaktan yıllardır uzak durduk. O dönemki Yugoslavya rejiminin baskısı bizi pasivize etmiş. Oku, çalış, sigortalı bir işin olsun. Başka şeylere bulaşma. Böyle yetiştirildik. Şimdi, dernekler vasıtasıyla bir olalım, beraber olalım, sosyal hayata katkı koyalım istiyoruz. Temsiliyette gücümüz olsun istiyoruz. Balkan Danışma Kurulu adıyla bir araya geldik.

Kırmızı çizginiz var mı?

Atatürk ve Cumhuriyet bizim olmazsa olmazımızdır...

Suriyeliler konusunda ne düşünüyorsunuz?

Vatan kaybetmek çok zor. Onları da anlayışla karşılıyoruz ama onlar göçmen değil, onlar mülteci... Bunu iyi ayırt etmek lazım.

Derneğiniz Gültepe'ye de katkı sağlıyor mu?

Bizim iki bin yedi yüz üyemiz var. Üyelerimiz sadece göçmenler değil. Bu nedenle yaşadığımız bölgeye karşı da sorumluluğumuz var. Gültepe gecekondu bölgesi. Çok iç içe bitişik nizam. İnsanlar artık adam gibi yerde oturmak istiyor. Bu makus kaderi kurmak lazım. Mesela Gültepe kentsel dönüşüm için gün sayıyor. İmar Planı, belediye meclislerinden oy birliği ile geçti. 10 katlı 8 metre yol genişliği olan sosyal donatıları olan. Yeni bir yerleşim birimi olacak. Abdül Batur Başkan sağolsun çok yakından ilgileniyor. Az kaldı...