Asya YAŞAR/İKİZ
Doğa, iklim krizi ile mücadelede en yakın müttefikimiz. Bilim insanları, biyoçeşitlilik azaldıkça ekosistemlerin basitleştiğini ve iklim krizine karşı kırılganlığın arttığını söylüyor. İzmir Peyzaj Mimarları Odası (PMO) Yönetim Kurulu Başkanı Elvin Sönmez Güler ve İzmir Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Tanyeri, Çeşme Projesi ile gündeme gelen Çeşme Yarımadası’nın kendine özgü habitatlar ve biyoçeşitlilik barındıran bir doğa alanı olduğunu ve olduğu hali ile korunmasının çok önemli olduğunu söylüyor. Güler ve Tanyeri ile Çeşme Yarımadası’nın İzmir’in iklim krizi mücadelesindeki önemini konuştuk.

KORUMA ALTINA ALINMALI”

Sözlerine yarımadada bulunan Mersin Koyu ve Alaçatı Sulak Alanı'nın önemine değinerek başlayan PMO YK Başkanı Sönmez Güler, “Mersin Koyu, kıyı ve deniz ekosistemi ile zengin içerikli ve bir çok canlı türüne ev sahipliği yapan özellikli bir koydur. Alaçatı Sulak Alanı ise, Doğa Derneği tarafından hazırlanan Önemli Doğa Alanları Raporu’na göre Alaçatı Önemli Doğa Alanı (ÖDA) olarak işaretlenmiştir. Buna göre, ÖDA’lar uluslararası öneme sahip olduğu kanıtlanmış alanlardır ve bu nedenle koruma altına alınması gerekmektedir” diyor.

Çeşme Yarımadası’nın iklim krizi ile mücadelede İzmir için çok önemli rolü olduğunu dile getiren Sönmez Güler, alanın önemli bir karbon yutak alanı olduğunu “Alanın batı kesiminde yer alan Alaçatı Sulak Alanı pek çok canlı türüne ev sahipliği yapan önemli bir karbon yutak alanıdır. Yarımada’nın yaklaşık yüzde 55’ini kapsayan Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi’ndeki ormanlık alanlar, içinde nadir ve endemik türler barındıran, kendine has yaban hayatı ve habitatlar oluşmuş uluslararası öneme haiz doğal ve bakir, korunması gereken alanlardır” sözleri ile açıklıyor. İzmir’in bulunduğu konum itibari ile şanslı bir noktada konumlanmış bir şehir olma özelliği taşıdığını söyleyen Sönmez Güler, “İzmir önemlli yeşil kuşakların çevrelediği yapısı ile avantajlı bir konumdadır. Yarımada, İzmir’i çevreleyen kuşak içinde alanının büyüklüğü ve büyük ölçüde bozunuma uğramamış haliyle önemli bir ekolojik değerdir. Kendine özgün bir kimlik taşıyan yarımada, İzmir kent merkezinin etkilenme bölgesinde olmasına rağmen, doğal ve kültürel değerlerini günümüze kadar büyük oranda korumuştur. Bu nedenle, sadece İzmir için değil, bölge ve hatta ülkemiz için önemli bir yaşamsal rezerv alanı olarak değerlendirilmelidir. Dünyada bozunuma uğramış ekositemlerin restorasyonları için müthiş bir çaba harcanırken elimizdeki bu gibi değerlerin üzerine gidiliyor olması akıl ve mantık ile anlaşılacak bir durum değildir” diyor.

Sönmez Güler, Çeşme Yarımadası gibi ekosistemlerin olduğu hali ile korunması gerektiğini söyleyerek sözlerini “Yeşil altyapının kurulması, Çeşme gibi yüksek doğal kaynak değerine sahip ve biyoçeşitlilik açısından özel önem gösteren yerlerde turizm alanları planlanırken biyosfer rezervinde olduğu gibi çekirdek, tampon ve gelişme zonları anlayışı benimsenmelidir. Bu yeşil zonları referans alan plan ve 'doğa dostu' turizm bölgesi planlama kararları oluşturulmalıdır” ifadeleri ile sonlandırıyor.



Çeşme Yarımadası’nın arkeolojik ve doğal SİT alanı olduğunu hatırlatan ÇMO Yönetim Kurulu (YK) Başkanı Tanyeri de, yarımadanın orman, tarım, sulak, koruma alanları, endemik türler, su kaynakları barındırdığını ve ekolojik ve biyolojik çeşitlilik bakımından son derece özel bir bölge olduğunu söylüyor.

ÇMO YK Başkanı Tanyeri, alanda yapılacak her türlü müdahalenin, yarımadanın habitatının ve sayısız canlı türünün ölümüne ve biyoçeşitliliğin azalmasına neden olacağının altını çiziyor. Tanyeri, Alaçatı Sulak Alanı’nın yapısı ve bulunduğu bölge gereği çok fonksiyonlu önemli bir karbon yutak alanı olduğunu ise şu sözlerle ortaya koyuyor; “Su kaynaklarının bu kadar sıkıntılı olduğu bu bölge için, su ağlarının akışı için önemli bir tampon alandır. Sulak alanların; özellikle alandaki hidrolojik dönüşüm ağı içindeki önemi sebebiyle iklimi düzenleme, yeraltı ve yüzey su akışlarını dengeleme ve düzenleme, bulunduğu bölgedeki sel, taşkın ve fırtına gibi doğa olaylarının etkisini azaltma, suların temizlenmesi ve dengelenmesini sağlama, hava kalitesini düzenleme, karbon depolama ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlama gibi önemli düzenleyici hizmetleri bulunmaktadır. Proje sulak alan üzerinde hem kirlilik, hem biyoçeşitliliğin azalması hem de düzenleyici ekoksistem hizmetlerinin zarar görmesi gibi riskleri barındırmaktadır.”


 

SU KITLIĞI YAŞANACAK

İzmir Sürdürülebilir Enerji ve İklim Eylem Planında yer alan 2050-2100 iklim senaryolarına göre Çeşme’nin kırılgan bölgelerden biri olduğunu da hatırlatan Tanyeri, “Havzadaki su kaynaklarının mevcut ve gelecekteki, iklim değişikliği ve kuraklık koşulları dahil, durumu değerlendirilerek hazırlanan ve ilgili Bakanlıkların yer aldığı Su Yönetimi Koordinasyon Kurulu onayıyla yürürlüğe girmiş olan Sektörel Su Tahsis Planı'na göre turizm sektörüne ayrılan pay, projenin su ihtiyaçlarının yeraltı ve yerüstü kaynaklarından karşılanamayacağını açıkça göstermektedir” diyor.

Tanyeri son olarak, iklim acil durumu karşısında bölgenin proje ile geri dönülemez su kıtlığına uğrayacağını “Çeşme Karaburun Yarımadası’nda bugünkü su potansiyeli ve gelecekte planlanmış su depolamaları ile içme-kullanma, tarımsal ve çevresel su ihtiyaçları karşılanamazken bölgede planlanan yatırımlar yeni nüfus artışı vb. su talebi yaratacak projeler bilimsellikten uzak olup rant amaçlıdır. Yapılması gereken yarımadanın mevcut durumdaki su talebini karşılamak, su kaynaklarını kirlilik yaratacak etkilerden korumak ve sürdürülebilirliğini sağlamaktır” ifadeleri le ortaya koyuyor.