Reyhan ŞENAY/Kronik hastalıkları olan insanlar ilaçlarının ödeme farkları nedeniyle sorun yaşıyor. İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, toplumsal halk sağlığının ekonomik kaygılarla yönetilmemesi gerektiğini söyleyerek, sağlık sektöründen tasarruf yapan anlayışın yanlış olduğunu vurguladı.
İzmir Eczacılar Odası Başkanı Tuncay Sayılkan
Sayılkan, sağlık sektöründe eğitimde olduğu gibi özelleşme teşvik edilerek, herkesin adalet terazisinin bozulduğunu söyleterek, tip 1 diyabet hastasının tedavi ilaç ve gereçlerinden şöyle örnek verdi:
“Şimdi Tip 1 diyabet tanısı almış bir hastanın düzenli insülin, strip denilen ölçüm aracı, kan şekerini ölçen cihazları var. Önce cihazlar ödeme kapsamından çıkarıldı. Sonra diğerlerinde de ödemeler daraltıldı. Strip için devlet 70 TL ödüyor. Ancak bu fiyata satılan bir strip yok. Çünkü ithal. Kutusu 200 TL civarı. Eğer hastanın durumu yoksa ya şekerini ölçmeyecek ya da aynı stripi defalarca kullanarak hayatını tehlikeye atacak. Bu durum birçok kronik hastalık için de geçerli. Devlet, aynı ilacı birkaç firma üretiyorsa en ucuz olanını ödeme kapsamına alıyor. Sonuç olarak sürekli hastanın cebinden para çıkan bir tedavi süreci oluşuyor. Bu da hasta açısından sürdürülebilir değil. Biz sağlıktan tasarruf olmayacağını iddia eden bir destek kuruluşuyuz. Ama bir yerlerde de birileri de sağlıktan tasarruf yapmaya çalışıyor. Bu hizmetleri bir şekilde ücretsiz alması gerekirken prim ödemiş insanlarımız, yıllarca emekliliğe hak kazanmış insanlarımız kısıtlı bütçelerinden bu işe büyük paralar harcıyorlar.”
KANSER AMA İLACI YOK
Genellikle ithal ilaçlarda bu sorunları daha sık gözlemlediklerini aktaran Sayılkan, kanser, tüp bebek, organ nakli, hormon ilaçları, aşılar ya da hammaddesi yurtdışından gelen ilaçlarda da erişimin zorlaştığını dile getirdi. Yurtdışından gelecek ilaçlar için ayrı bir başvuru sistemi kullanıldığını ancak çok uzun prosedür gerektiğini söyledi. Onay aldıktan sonra yurtdışından ilaçların kargo yoluyla ulaştığını ancak bunun da ilacın güvenliği açısından sağlıklı olmadığını dile getirdi. Sayılkan, “İlaç piyasasının yarısından fazlasının ithal ürünlerden oluştuğunu belirten Sayılkan, devletin uyguladığı fiyat politikası nedeniyle birçok hayati ilacın bulunamadığını söyledi. Sayılkan, “İlaç pazarının yüzde 52’si ithal ve ithal firmalara 38-39 lira olan euronun gerçek fiyatının Türkiye’deki karşılığını 43 lira olduğu bir yerde ilaç 21,5 lira. Üstelik bu fiyat yıl geçerli. Bu yüzden ilaçlar bulunamıyor. Kanser ama ilacı yok. Yeni nesil ilaçlara ulaşamıyorlar. Hormon ilaçlarına, tüp bebek ilaçlarına, organ nakli ilaçlarına ulaşamıyorlar. İnsanlar kapı kapı ilaç arıyor. Eczacı arkadaşlarımız da bu çaresizliğin içine itiliyorlar” dedi.
Sayılkan bir eczacı olarak hastaları çaresiz bırakmama adına çok çabaladıklarını da söyleyerek, “Gücümüz yettiği kadar onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Burada önemli olan hizmetin devamlılığı. Hastanın ilaca ulaşabilir olması. Hasta ekonomik ya da fiziki olarak ilaca ulaşamıyorsa başlı başına bir sorun.” dedi.
HER KURUŞ VİCDANİ BEDEL!
Kronik hastalıkları olan bireylerin aileleri de tedavi masrafları altında eziliyor. 14 yaşındaki kızına bir gecede Tip 1 diyabet teşhisi konan Kübra Eren’de bu değişimi yaşayan annelerden biri. Tip-1 diyabet teşhisi konduğundan bu yana geceleri derin bir uykuya dalmanın bile mümkün olmadığını söyleyen Kübra Eren, ebeveyn olarak ödemek zorunda kaldıkları bedelleri şöyle anlattı: “Tip 1 diyabet tedavisinde kullanılan insülinler, ölçüm stripleri, glukometre cihazları, sensörler ve pompa ekipmanları, bütçemizi ciddi anlamda zorluyor. Özellikle devletin karşıladığı kısımlar dışında kalan “reçete farkları”, bazen ay sonunu getirmemizi imkânsız hale getiriyor. Her eczaneye gittiğimde ödediğim fark ücreti 4-5 bin TL arası. O farkı vermezsem, çocuğum okulda bayılabilir ya da hayati tehlike yaşayabilir. Sosyal destekler, sağlık güvenceleri güncel tedavi yöntemlerinin bir kısmı karşılamıyor. Yeni nesil sensörler, sürekli glikoz ölçüm sistemleri ya da insülin pompaları gibi hayat kalitesini artıran ekipmanlar yüksek fiyatlı ve büyük kısmı ailelerin sırtına yükleniyor. Bu fark ücretleri ise yalnızca ekonomik bir zorluk değil; aynı zamanda psikolojik yük. Toplumun büyük bölümü bu mücadeleyi bilmez. Oysa Tip 1 diyabet ömür boyudur ve her an tetikte olmayı gerektirir. Bu mücadelede ebeveyn yalnız kalır, çünkü çevresi anlamaz. Ve reçete farklarının altında ezilirken, yalnızca parasını değil, sabrını, umudunu ve zaman zaman kendi sağlığını da kaybeder.
Bir çocuğun hayatta kalmasının, ailesinin ekonomik gücüne bağlı olmaması gerektiğini söyleyen Eren, sağlık hizmetlerinin ve özellikle diyabet gibi kronik hastalıkların tedavisinde kullanılan malzemelerin tamamının karşılanmasının bir ayrıcalık değil temel insan hakkı olduğunu vurguladı. Eren, “her gece çocuğunun nefesini dinleyerek uyuyan bir annenin sırtına yüklenmiş her kuruş, yalnızca ekonomik değil, vicdani bir bedel” diyerek, yetkililere seslendi.
İLAÇLARIN FİYAT FARKLARI
Epilepsi hastaları için en çok kullanılan ilaçların farkı 53 lira ile 100 lira arasında değişiyor.
Şeker ölçüm striplerinde SGK 57,20 TL ödüyor. Strip fiyatları ise 155 liradan 500 liraya kadar çıkabiliyor.
Tansiyon hastalarının kullanmak zorunda olduğu ilaçlarda ise tek kutuda en az fark ise 52 TL.
Fibromiyalji hastalarında bu fark 150 TL üstü.