Haber/ İhsan BİRGÜL

İzmir denince belki de aklımıza ilk Kemeraltı gelir. O tarihi dokusu, rengarenk çarşısı ve adeta birbiri ile tatlı bir şekilde yarışan kokularıyla. Taze kahveden tutun, fırından yeni çıkmış sıcacık bir boyoz kokusuna, tarihi Havra Sokağı'nın balık ve turşu kokusundan tutun, neredeyse her yörenin ayrı lezzetini taşıyan kebap kokularına kadar. Daha sayamadığımız nice kokuları ile... Ama biz sizi bu sefer başka bir kokuya götüreceğiz. Bahsettiğimiz kokulardan daha da güzel, daha tarihi ve İzmirimsi. Evet, tahmin ettiğiniz gibi kitap kokusuna götüreceğiz. Her zaman güncel olan kokuya. Piyaleoğlu Çarşısı'ndaki mütevazi ama büyük iddialar ile yola çıkıp, birçok önemli işe imza atan NA Yayınları'na götüreceğiz. İzmir'in aydın yapısına kültürel çalışmaları ile katkı sunmaya çalışan yayınevinin sahibi yazar Berfo Bari ile çok dilli yayıncılık ve çalışmalarını konuştuk.
Kürtçe yayınevi denince genelde akıllara İstanbul ve Diyarbakır merkezli yayınevlerinin geldiğini, kendilerinin de İzmir'in demokrat, ilerici ve aydınlanmacı kimliğine yaraşır bir tarz ile İzmir'de Kürtçe için üçüncü bir merkez olmak için yola çıktıklarını söyleyen NA yayınlarının sahibi ve aynı zamanda yazar olan Berfo Bari, yayıncılık serûvenlerinin başlangıcını şu sözler ile dile getirdi: "Günümüze kadar Kürt aydınlanması ve Kürtçe yayıncılığı iki merkez üzerinden yürüyordu. Diyarbakır zaten önemli bir kültürel ve edebi merkez olarak hala bu ayaklardan bir tanesidir. İstanbul da geçmişten beri Kürt aydınlarının kendine mekan eylediği önemli bir merkezdir. Bu tecrübe ve sürekli olma bir de 90’lardan sonra yoğunluk kazanan İstanbul'a göç durumu ile birleşince merkez olma hali daha kalıcı ve güçlenerek devam ediyor.”

Pekişme ve sorgu süreci

Bari şöyle devam etti: “Toplumsal-sosyal dinamizm çeşitli ihtiyaçları ortaya çıkarıyor. Bizler bu ihtiyaçları gidermeye (yaratım) çalışırken varoluşumuzu görünür kılmaya çalışıyoruz. Bu süreç bireyin oluşum süreci olduğa kadar toplum-kültür için de görünür olma, pekişme ve sorgu süreci olabiliyor. Eğer bundan yola çıkacak olursak, demek ki toplumsal-sosyal dinanizm bizi İzmir’de Kürtçe yayıncılık yapmaya itti. Yani bu dinamizm bir ihtiyaç yarattı, bizler de bu ihtiyaçtan yola çıkarak yayıncılık yapmaya başladık. Gerek dergicilik ve yayıncılık gerekse kültür-sanat üretimimiz Ege ve İzmir’de Kürtçe'yi görünür kılmayı başardı. Kürt Dili Araştırma ve Geliştirme Derneği bünyesinde başlayan çalışmalar ve sonrasında çıkardığımız İzmir’in ilk ve tek (dönem itibarı ile) Kürtçe kültür dergisi olan Hinar'ın (Nar) etrafında bir edebiyat çevresi oluştu. 3-4 yıl kadar süren dergi yayını bir çok yazarın çıkmasına vesile oldu. Sonrasında Heterotopia dergisi ile yolumuza devam ettik. Bu çalışma Kürtçe edebiyat çalışmalarımızı İzmir’de kalıcı hale getirdi. NA Yayınları'nı Kürtçe için hem üçüncü merkez yaratma iddiasıyla hem de ortaya çıkan ihtiyacı gidermek için 2011 yılının sonlarına doğru kurup, içinde Dîlawer Zeraq, Sîdar Jîr ve Cîhan Roj gibi tanınmış yazarların da olduğu "12 Çîrok 12 Çîroknûs" (12 Öykücü 12 Öykücü) isimli ilk kitabımız ile yayın hayatına başlamış olduk."


Birçok sebebimiz vardı

NA isminin edebiyatta da "hayır" olarak var olan klişelere bir tepkimenin olduğunu söyleyen Barî: "Yayınevini beraber kurduğumuz arkadaşlar ile uzun süre isim tartışması yaptık. Sonra “NA” ismi önerisi geldi. Evet demenin çok kolay olduğu, her şeyin peşinen kabule geldiği, toplumsal kabulün mutlak olduğu bir ortamda NA dedik. Belki hayırın bir refleks olarak toplumda gelişmesini istedik. Hayır diyen bireyin özgün kimliğiyle ve özgürce kendini ifade edebileceğine inanıyoruz. Avrupa Rönesansı'nın yaşandığı 19. Yüzyıl'da hayır diyen insanlar çoğaldığı için bir aydınlanma yaşanmıştır. Bunları üst üste koyduğumuz zaman NA demek için ne çok sebeplerimizin olduğunu anlamış oluyoruz" şeklinde devam etti.
Kendilerinin çok dilli bir yayınevi olduklarını söyleyen Barî, şu örnekleri gösterdi:
"Çok kültürlülüğe ve bir arada yaşamaya inan bir yayıneviyiz. Bunun için de Kürtçe'nin yanı sıra diğer dillerdeki yayınlar ile çok dilli yayıncılık yapıyoruz. Kürtçe, Türkçe, Arapça olarak yayımladığımız 200'e yakın kitaplarımızın dışında şuanda baskıya hazırladığımız ve Almanca basacağımız “DIE SPRACHE DER MEDER” (Medlerin Dili) adlı çalışmamız da var. Çok dilli yayıncılığın farklı toplumsal kesimlerin birbirlerini tanımaya ve anlamaya katkı sunduğuna inanan bir yayıneviyiz. Bunun da demokrasinin gelişmesine katkı olanak tanıdığına inanarak, farklı kültürel birikimleri görünür kılmaya çalışıyoruz."

'Hedefimiz her sene edebiyat ödülü vermek'

Na Yayınları'nın sadece günü kurtarma gayesinde olan bir kurum olmadığına dikkat çeken Barî, yakın dönemdeki çalışmalarına şu örnekleri verdi: "Hedefleri ve projeleri olan bir yayıneviyiz. Yakında onuncu yıldönümüzü kutlayacağız. İlk cildini yayımladığımız, yazarımız Beyhani Şahin tarafından hazırlanan 100 ciltlik Kürtçe etimolojik sözlüğünün (Bêjenasiya Zimanê Kurdî ya Dîrokî) ilk cildini yayımladık. Geriye kalan 99 cildini daha yayınlanmayı planlıyoruz. Yine bu yıl içinde, birçok kitabı içeren Avestaloji serisine başlayacağız. Her sene edebiyat ödülleri vermeyi düşünüyoruz. Online nitelikli yayınlar yapmak için altyapıyı hazırlıyoruz. Yine İzmir’in kültür hayatına katkı yapmak için yayınevimizde süregelen söyleşi ve panelleri yeniden başlatacağız."

İnternetten satış için çalışmalar yapıyoruz

Pandemi süreci ile birlikte internet üzerinden kitap satışı daha da arttığını ve kendilerinin de buna uygun çalışmalar yürüttüğünü açıklayan Barî, "Bütün dünya olarak 2019 pandemi süreci ile beraber hepimizin alışkanlıkları değişti. Gerek yayıncılıkta gerekse kitap kültüründe belirgin değişiklikler oldu. Dijital imkanlar okuyucuya ulaşmamızda muazzam imkanlar çıkardı. Sadece yurt içinde değil yurt dışından da internet üzerinden siparişler geliyor. Zaten uzun bir zamandır e-satış sitemiz vardı fakat istediğimiz düzeyde değildi, şimdi yeni ve güçlü bir e-kitap altyapısını hazırlıyoruz. Çünkü; pandemi süreci okurlara daha çok okuma fırsatı verirken, yazarların üretimine de katkı sundu. Yazar da okuyucu gibi okumak ve üretmek için zaman buldu. Kimi yazarlar bu süreç zarfında birden fazla dosya hazırladı. Yayınevlerinin mailleri gelen dosyalarla doldu. Pandemi sürecinden dolayı oluşan bu enerjinin akışına daha iyi bir yön vermek için altyapı çalışmalarımızı daha da güçlendirdik" dedi.