Haber / Berna KİŞİN

Birleşmiş Milletler’in (BM) "Kadınlara ve Kız Çocuklarına Yönelik Siber Şiddet-Dünya Geneli Acil Eylem Çağrısı" raporuna göre, kadınların çevrimiçi şiddete maruz kalma olasılığı erkeklere göre 27 kat daha fazla. Yine aynı araştırma, kadınların yüzde 50'sinin çevrimiçi taciz nedeniyle fiziksel güvenlik endişesi yaşadığını gözler önüne seriyor. Avrupa Parlamentosu FEMM Komitesi’nin araştırmalarına göre, her 10 kadından birinin 15 yaşından itibaren siber tacize uğradığı kaydedildi. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) yaptığı bir başka araştırmada ise kadınların yüzde 73’ünün sosyal ağlarda tanımadıkları kimselerden taciz mesajları aldığını gösteriyor.

Dijital platformlarda kadınlara yönelik dijital şiddet olgusu, literatürde “siber taciz, siber şiddet, siber zorbalık, siber cinsiyetçilik” gibi farklı terimlerle adlandırılsa da kadınlar, şiddetin toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılıktan kaynaklandığını vurgulayarak “toplumsal cinsiyete dayalı dijital şiddet” tanımlaması yapıyor. Toplumsal cinsiyete dayalı dijital şiddeti diğer dijital şiddet biçimlerinden ayıran en önemli özellik ise failin kişiyi/kişileri cinsiyetine veya cinsiyet kimliğine göre hedef alması olarak biliniyor.

‘PSİKOLOJİK VE CİNSEL ŞİDDET EŞLİK EDİYOR’

Klinik Psikolog Simge Arıcı, herhangi birini teknolojik araçlar üzerinden kısıtlamak, rahatsız etmek veya aşağılamak üzere gerçekleştirilen tüm ifade ve davranışların dijital şiddet unsuru olduğunu belirtti. Arıcı, hiçbir şiddeti türünün birbirinden bağımsız olarak gerçekleşmediğini kaydederek, “Özellikle psikolojik ve cinsel şiddet, dijital şiddete en çok eşlik ettiğini gözlemlediğimiz şiddet türleri olarak karşımıza çıkıyor. Bunun sonucunda ise psikolojik yönden etkilenme düzeyi ciddi şekilde artış gösterebiliyor. Herhangi bir şiddet deneyiminden hepimiz aynı şekilde etkilenmiyoruz. Etkilenme düzeyi kişinin yaşı, gelişim düzeyi, şiddetin biçimi ve fail ile yakınlığı gibi unsurlara göre değişkenlik gösteriyor” dedi.

KULLANILAN KALIPLAR TANIDIK

 Dijital platformlarda şiddetin birçok türü olduğunu söyleyen Arıcı, bazı şiddet çeşitlerini şu şekilde aktardı: "Bazı kalıplar var, ‘Anlık fotoğraf/konum at’, ‘Gece çevrimiçi olmuşsun’, ‘Neden o kişiyi ekledin?’ gibi kalıplar. Bunlar hepimiz için tanıdık. Bu gibi söylemler özellikle flört ilişkilerinde sık karşılaştığımız dijital şiddet biçimleri. Sosyal medya hesaplarının kontrolü, şifrelerin verilmesi, fotoğraf/video için zorlama, kişiden habersiz telefonuna/bilgisayarına takip cihazları eklemek, devamlı mesaj atıp hızlı yanıt beklemek gibi tutumların hepsi bu şiddetin görünür kılındığı yerlere işaret ediyor.”

9 FARKLI ŞİDDET TÜRÜ

Arıcı, dijital şiddetin yalnızca ikili ilişkilerde görülmediğinin altını çizerek, “Kişisel bilgilerin edinilmesi ve kötü amaçlı kullanılması, biri hakkında yanlış bilgi yayma, onu hedef grup haline getirme veya kandırmak gibi biçimlerde de karşımıza çıkabiliyor. Tüm bunlar derlendiği zaman; çalışmalar bize 9 farklı dijital şiddet biçimi olduğunu gösteriyor: nefret söylemi, kimliğe bürünme, mobbing, catfishing, gözetim (surveillance), kötü amaçlı dağıtım, taciz, doxxing (kişi hakkında özel bilgileri araştırmak)  ve bombing (karşı tarafın davranışlarını yönlendirme)” ifadelerini kullandı.

ÇOCUK VE YETİŞKİNLERDE ETKİLENME FARKI

Çocuk ve yetişkinlerin dijital şiddete uğradıklarında etkilenme düzeyinin birbirinden farklı olduğunu söyleyen Arıcı,  “18 yaş altı çocuklarda gözlemlediğim: Yeme ve uyku bozuklukları, odaklanma güçlüğü, okula devamda isteksizlik, erteleme davranışında artış, içe kapanma, kendini suçlama, obsesif davranışlar/söylemler ve intihar düşüncesi. Kadınlarda ise, yüksek düzeyde kaygı, endişe ve korku, güvensizlik, yalnızlaşma, değersizlik hissinde artış, odaklanma güçlüğü, isteksizlik, yeme/uyku bozuklukları, içe kapanma, derin bir ‘iç kötülük’ duygusu, kendini suçlama, utanç ve intihar girişimi görülüyor” dedi.

CEZASIZLIK POLİTİKALARI

Cezasızlık politikaları sonucunda toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin yeni yayılma alanının çevrimiçi mecralar olduğunu vurgulayan Arıcı,“İktidarın şiddet faillerine karşı uyguladığı cezasızlık politikalarını sürdürmesi, bu gerçeği göz ardı ediyor. İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan şiddetle mücadele için adımlar uygulansaydı, şiddetin çevrimiçi ortama yayılım hızının düşeceği ve kontrol edilebilir bir düzeyde tutulabileceği aşikârdı” diye konuştu. 

‘GÜVENLİ YAZILIMLAR GELİŞTİRİLMELİ’

Dijital şiddetle başa çıkma yolu olarak, dijital alanda güvenli kalmanın yolları ve güçlenme üzerine çalışmalar yürütülmesi gerektiğini aktaran Arıcı, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bu konuda güvenli yazılımlar geliştirme ve bunların yaygınlaştırılması üzerine yapılacak her çalışma çok önemli.  Bunun dışında dijital şiddet ile karşı karşıya olan kadınların sıklıkla kendilerini güvende hissetmedikleri için çevrimiçi mecralardan çekilme eğiliminde olduğunu söylüyor araştırmalar. Tüm şiddet türleri için geçerli olduğu gibi uzaklaşmaktansa durumu dile getirerek ve hak arama yollarına başvurma konusunda ısrarlı olarak bu şiddetin özellikle iç hukuktaki görünürlüğünü sağlayabileceğimize inanıyorum. Kadınlar ve kadın örgütleri olarak sessiz kalıp geri planda durmaktansa sesimizi duyurabileceğimiz ve birlikte güçlendiğimiz alanları artırmamız gerektiğini düşünüyorum”