Hazırlayan/ Mustafa OĞUZ

Son yıllarda ise Suriye iç savaşından kaçanların oluşturduğu göç dalgası İzmir'i vurdu. Bugün resmi rakamlara göre ise kentteki mülteci sayısı yaklaşık 150 bine ulaştı.

Mültecilerin bir kısmı Avrupa'ya gitmeyi planlarken, İzmir'de iş kuranlar ise burada kalmayı istiyor. Özellikle yaşlılardan oluşan bir kısım Suriyeli de güvenliğin sağlanması halinde ülkelerine dönme planı yapıyor. Bu göçlerle birlikte ucuz barınma imkanının bulunduğu Basmane semti de adet mültecilerin yatakhanesi haline geldi.

Basmane Oteller Sokağı’ndaki oteller ve pansiyonlarda yer bulamayan müteciler semtteki parklarda, sokaklarda, cami avlularında ve eski evlerde yaşamını sürdürüyor. Mülteci akını bölgede olumsuzlukların da yaşanmasına neden olmakta. Göç hareketinin ilk yıllarında hastalıklar artarken özellikle bölgede otellerindeki tahta kuruları, uyuz ve cilt hastalıkları sık sık gündeme gelmişti. Neredeyse hiç bir hijyenik konuma sahip olmayan mekanlarda yaşayan aileler, çocuklarını kış soğunda camilerdeki abdesthanelerde buz gibi sularla yıkamak zorunda kalıyordu. Mültecilerin bu dramı, kentte yerli halk tarafından da endişelere yol açtı. Gerek bulaşıcı hastalıklardaki artış gerekse mültecilerin geleceği tedirginliği zaman zaman artırıyor.

Duyarlı İzmirli vatandaşlar, giyecek ve gıda yardımlarıyla mültecilerin kanayan yaralarına az da olsa merhem olmaya çalıştı, çalışıyor. Yerel yönetimler ve hükümet ise bu süreçte yeterli ilgi gösteremese de yavaş da olsa alınan aksiyonlar durumu stabil hale getirdi. Otel odalarında veya kiraladıkları eski evlerde doğum yapan mültecilerin sağlık ve eğitim sıkıntıları da giderilmeye çalışılıyor.

Misyonerlik faaliyetleri arttı

Mültecilerin dramı bölgede misyonerlik faaliyetlerinin de artmasına neden oldu. Hristiyan kökenli kişiler tarafından bir yandan insani yardım altında çeşitli yardımlar yapılırken bir yandan da Hristiyanlığa davet ederek misyonerlik faaliyetlerini sürdürdükleri dikkat çekmekte. Mültecilerin ısınmak için dışarda buldukları lastik, naylon ve atıkları yakmaları çevre kirliliğine de neden oluyor. Karbondioksit soluyan insanlar, bundan olumsuz şekilde etkileniyor.

İnsan tacirliği meslek oldu

Avrupa hayalleri ile umut yolculuğunun başlangıç noktası olarak İzmir'i seçen mülteciler, insan tacirlerinin eline düştü. Semtte adeta bu iş bir meslek haline geldi. İnsanların umutlarını rant haline getiren bu insan tacirleri, Ege Denizi’ni bir ölüm denizi haline dönüştürdü. Bu arada ölenlerin birçoğunda can yeleği olmasına rağmen yaptığımız araştırmalarda Basmane ve çevresinde kaçak sahte can yeleklerinin üretildiğini tespit ettik. Can yeleklerinin içine sünger kırpıntıları koydukları ortaya çıktı.

Üstelik bu atölyelerde çalışanların da bir kısmı Suriyeli!. Ucuza satılan sahte can yelekleri imha edildi. Fakat hala dükkanlarda en fazla satılan ürünlerin başında 'Ölüm Yelekleri' adı verilen can yeleklerinin olduğu dikkatimizi çekiyor.

Hedef Avrupa’ya geçmek

Türkiye’nin sahillerinden kaçak yollarla Yunan adalarına geçişler sırasında Ege Denizi’nde görülen mülteci faciaları ve özellikle minik Aylan Kurdi’nin tüm dünyayı etkileyen sahile vurmuş cansız bedeninin görüntüsü, yabancı gazetecileri de harekete geçirdi. Mültecilerin konaklama yeri konumundaki İzmir’in Basmane semtine gelen yabancı televizyon kanallarının muhabir ve kameramanları, özellikle bebek ve çocukları olan ailelerle röportaj yapmaya başladı. Mülteciler kamera karşısına geçip yaşadıkları zorlukları ve isteklerini dünyaya duyurmaya çalışıyor. İzmir’deki mülteciler hala Avrupa ülkelerinin kendilerine kapılarını kapatmamasını ve sınır geçişlerinde zorluk çıkartılmamasını istiyor.

Basmane'de mimari değişti

Kent Gözlemcisi ve Araştırmacı Orhan Beşikçi, içinde binlerce yıllık tarihi zenginliği barındıran Basmane'de kaçak otel ve pansiyonlarda yaşanan insanlık dramından söz ediyor. Evler oda oda kiraya verilmeye, aynı tuvaleti, banyoyu ve mutfakları ortak kullanmaya başladılar. Özellikle eğitim seviyesi düşük mültecilerde cilt hastalıkları artarken uyuz, tahtakurusu gibi hastalıklar yaşanmaya başlandı. Denetimsiz iş yerleri de açıldı ve yerli firmalarla rekabete girildi.

Beşikçi gözlemlerini şöyle paylaşıyor: “Bazı yerli esnaf, rekabet edemediği için dükkanını kapatmak zorunda kaldı. Mültecilerin okul, giysi, sağlık ve gıda gibi yaşamsal sorunları çözülemedi. Eski İzmir evleri otel ve pansiyonlara çevrilirken oda sayısını arttırmak için kaçak yapılan inşaat faaliyetleri eski İzmir evlerinin mimarisi de değişmeye başladı. Maalesef ilkel ortamlardaki yaşam koşulları, bebek ve çocukların fareler tarafından kemirilmesine bile neden oldu”