Tarihçi / Yazar Pınar SÖZER

Süleyman Ferit Eczacıbaşı 1903’te Osmanlı Devleti’nin en geç eczacısı ünvanlıyla 19 yaşında Tıbbiye'den mezun oldu. 20 yaşında olmadığından hastaneye tayini bile yapılamamış, o da memleketi İzmir’e dönüp eczane açmaya karar vermişti. Kimsesiz ve dayanıksız halka, hekim ve eczacıların bütün güçleriyle hizmet vermeleri gerektiğini düşünüyordu. İzmir, Osmanlı döneminde hastane ve eczane bakımından İstanbul’dan sonra, İmparatorluğun en önemli vilayetiydi. Aynı zamanda ilaçların yapıldığı şifalı bitkilerin en önemli ticaret merkezi idi. Doktor bir reçete verdiğinde hastalığı iyileştirmek için hangi maddelerin kullanılması gerektiğini yazardı. Hazır ilaç yoktu çünkü. Maddelerin hangi bitkide olduğunu bilen eczacılar da onları bitkilerden elde edip ilacı kendileri yapardı. 1890 yılında İzmir’de tümü azınlık kökenli 40 kadar eczacı olduğu söylenir. 1922 yılına gelindiğinde, İzmir’de 50 eczaneden sadece 4’ü Türk eczacılara aitti.

1898’de Ferit Bey çocukken büyükannesi çok hastalanır. Rum İstalyanos Efendi adlı doktor gelip reçete yazar. Ferit, reçeteyi yaptırmak için İkiçeşmelik’ten Eşrefpaşa’ya kadar birçok eczaneye gider. Hava karardığında eczaneler kapandığı için ilaçları eve yetiştirememekten çok korkar. O günleri; “Kent içinde başvuracağımız tüm doktor ya da eczacılar azınlık ya da yabancıydı, içlerinde tanıdığımız, bize yardımcı olacak kimse yoktu, o gün karar verdim eczacı olmaya” diye anlatır anılarında.

KANAAT İLE BAŞLADI

İzmir’deki ilk görev yeri Osmanlı Devleti’ne ait ilk hastane, yani kentin tek Türk hastanesi olan Gureba-yı Müslim’in Hastanesi’ydi. Baş eczacı Moiz Santo’nun görevden ayrılmasıyla Ferit Bey, 1907 yılında hastanenin baş eczacılığına atandıktan sonra, yanında çalışanların Türk kökenli olmasına ve genç Türk eczacıları yetiştirmeye önem verdi. Hastanede görevliyken tatil günlerinde de Bornova’da sahibi İlyadis adlı bir Rum eczacı olan Aristoteles Eczanesi’nde çalışıyordu. Gureba-i Müslimin; garip, kimsesiz ve dayanıksız Müslümanlar anlamına geliyordu. Çünkü Türk ve Müslüman halkın azınlıklar Levantenler ya da Avrupalılar kadar doktora ulaşma imkânları yoktu. İki yıl sonra Tilkilik semtinde bulunan Eczane-i Umumi’yi satın alıp ilaç yapmaya başladı. Hastanedeki görevini de gönüllü olarak bir yıl sürdürdü. Gönüllü çalışmaları nedeniyle, ona 1909 yılında Vilayet Encümeni tarafından, şehrin şükran duygularının ifadesi olarak hastanenin fahri “Eczacıbaşılık” ünvanı verildi. Tilkilik'de aldığı eczanenin adını Kanaat olarak değiştirdi. Aza kanaat ederek, bütün eczanelerden düşük ücretlerle kaliteli ilaç üretip herkesin yararlanması için uğraşmaya başladı. 1911'de Hükümet Caddesi’ndeki, daha önce eczacı Kadızade Hüseyin Rıfat tarafından kurulmuş, sonra Moraiti adlı Rum eczacıya satılmış olan Şifa Eczanesi’ni, 250 altın liraya satın alıp kısa zamanda burayı İzmir’in hatta Ege Bölgesi’nin en ünlü eczanesi haline getirdi. O günlerde, 28 Eylül 1911 tarihli Ahenk Gazetesi’nde şöyle bir ilan yayımlandı; “Hükümet Konağı Sokağında Şifa Eczanesi, geceleri açıktır. Fukaralara her türlü kolaylık sağlanır.” Tilkilik semtindeki Kanaat Eczanesi’ni de Şifa Eczanesi’ne taşıdı. Şifa Eczanesi’nde bir poliklinik açarak yarım mecidiye ücret ödeyen herkesin aynı anda, birden fazla hekime Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri muayene olabileceğini duyurdu. Yoksul hastaların doktor ve ilaç paraları yoksa, Şifa Eczanesi’ne uğradıklarında yardım ediliyor, kan, idrar gibi tahlilleri de yapılıyordu. Şehir dışından gelen hastalara kalacak oda bulunuyor, ilaçları hazırlanıp kaldıkları yerde onlara teslim ediliyordu. Kısa süre sonra tüm Ege Bölgesi Şifa Eczanesi'ni tanır oldu.

Süleyman Ferit Bey’in 1911’de Birinci Beyler Sokağı başında kurduğu İlaç İmalathanesi aynı zamanda Osmanlı döneminde başlayıp, Cumhuriyet döneminde devam eden İzmir’deki tek ilaç ve ıtriyat imalathanesiydi. İstanbul’da açılan, ülkemizin ilk Türk eczanesi sahibi Eczacı Hamdi Bey’in yanında eğitim görmüştü Ferit Bey. Girişimciliği de ondan öğrenmişti. Arap Fırını Sokağı’nda tuttuğu depoda da sabun ve kolonya üretiyordu. Onun yaptığı şifalı sabunlar, ilaç ve kolonyalar meşhurdu. İzmir’e iş için ya da gezmeye gelenler, dönüşlerinde mutlaka yakınlarına onun yaptığı “Altın Damlası” kolonyasından hediye götürürlerdi.

ONURLU BİR DURUŞ

Balkan ve I. Dünya Savaşı yıllarında görevlendirildiği askeri hastanelerde kolera ve tifüs salgınlarına karşı özverili ve başarılı çalışmalarından dolayı da Harp Madalyası aldı. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali sırasında yağmalanan yerler arasında Şifa Eczanesi de vardı. Bu olaydan sonra Ferit Bey, ailesiyle birlikte İstanbul Beylerbeyi’ne yerleşti. 1920'de tekrar İzmir’e dönerek eczanesinin bitişiğindeki tatlıcı dükkânını satın alıp, genişlettiği Şifa Eczanesi’ni yeniden açtığında, şehri Yunanlılar yönetiyordu. Yunan işgali döneminde Türk bayrağı bulundurmak, kullanmak yasak olduğu halde ilaç şişelerine Türk bayrağı taşıyan kız logosu koydu. Ferit Bey, işgal yılları boyunca küçük ilaç şişelerinde onurlu bir duruşu da temsil etti.

17 Şubat 1923’de Türkiye’nin ilk İktisat Kongresi İzmir’de toplandığında, kongre içinde ilk kez 9 Eylül adıyla bir de sergi açılmıştı. Kongre'de yerli mallarını hazırlama heyeti olarak seçilen 5 kişiden biriydi Ferit Bey. İzmir Fuarı'nın ilk adımı o sergidir. İzmir’de, Türkiye’de üretilen ne kadar tarım ya da sanayi ürünü varsa ilk kez orada sergilendi. Ferit Kuvvet Şurubu, Ferit Nane Ruhu, Ferit Hafakan Ruhu, Ferit Diş Suyu, Ferit Selamet Nezle İlacı, Ferit Kudret Hapı, Ferit Asit Borik Merhemi, Ferit Diş Macunu, Talk Pudrası, Ferit Tuvalet Sabunu, Katranlı Sabun, Nasır Kremi, Unutma Beni Kolonyası, Şifa Balık Yağı da bunlardan bazılarıydı.

1927 yılının Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati, açılışına katıldığı 9 Eylül Sergisi'nde; “Ferit Bey girişimci bir gençtir. Meşheri çok başarılı, ürünleri Avrupa’nın en iyi markalarına rekabet edecek durumdadır” diyerek altın madalya verdi Eczacıbaşı’na. İleriki yıllarda ilk Türk bebek mamasını da o yapacaktı.

MÜZE OLDU

1950’den itibaren Kahramanlar'da, Bayraklı’da kendi adına, Eşrefpaşa’da da annesi Şerife Hanım, Karataş’ta babası Şakir Eczacıbaşı adına okullar, Cici Park’ta Ana ve Çocuk Sağlığı Merkezi, Bornova’da Kanser Hastanesi yaptırdı. İzmir Kızılay’ının ve Milli Kütüphane’nin de kurucularındandı. Türkiye’de ilaç ve kozmetik sanayinin temellerini atan ilklerdendi Süleyman Ferit Bey. 1952’de ülkemizin en modern ilaç üretim tesislerinden olan fabrikasını İstanbul’da kurarak, Türk ilaç sanayisinin gelişmesine büyük katkı sağlamış oldu.

1993’de Kemeraltı'ndaki eczane bir yangın geçirdi, tamir edilip eski haline getirilse de üç yıl sonra tamamen kapandı. 2009'da Şifa Eczanesi donanımıyla birlikte Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nin içine yerleştirildi. Müze olarak gezilebiliyor. Günümüzde fakülte öğrencileri bazı dersleri orada görüyorlar. Bir söz vardır; “Kök saldığın yerde çiçek açarsın” derler. Ferit Bey’in kökleri İzmir’deydi, çiçekleri bütün Türkiye’yi sardı. Umarız İzmir’in tüm çocukları da kentlerinde kök salarak büyük işler başarırlar.

Süleyman Ferit Bey'in bazı ürünleri

Ferit Kuvvet Şurubu

Ferit Nane Ruhu

Ferit Hafakan Ruhu

Ferit Diş Suyu

Ferit Selamet Nezle İlacı

Ferit Kudret Hapı

Ferit Asit Borik Merhemi

Ferit Diş Macunu

Talk Pudrası

Ferit Tuvalet Sabunu

Katranlı Sabun

Nasır Kremi

Unutma Beni Kolonyası

Şifa Balık Yağı

Kaynakça

Esra Polat Uluslararası İzmir Fuarı ve ilk Sergiler

http://www.eczacibasi.com.tr/images/pdf/eczkokler.pdf

https://eczacilik.ege.edu.tr/tr-3090/suleyman_ferit_eczacibasi_sifa_eczanesi.html