Zamanın maddeye dönüşmüş halidir gazeteler. Gazeteci de modern simyacıdır. Sonsuzluk içindeki anı maddeye dönüştürür, kalıcı hale getirir, toplumun ortak hafızasına nakşeder. Çünkü söz uçar, yazı kalır.

Gazeteci kamu vicdanıdır, topluma aynadır.

Kuvayi Milliye'nin kalpağında, Madımak'taki alevde, Soma'daki madende, Gezi'nin çimlerinde, Berkin Elvan'ın güzel gözünün karasında umudu taze tutandır.

Ezilenin, hakkı yenenin yanında yer alır ama en çok da onun hakkı yenir, en çok o ezilir. Ekonomik krizde işveren tarafından kapının önüne ilk konan odur. Yaptığı haber, çektiği fotoğraf, attığı başlık, zülfü yare dokunursa kovulur, siyasi iktidarın aleyhine yazarsa kovulur, yerel iktidar aleyhine haber yaparsa kovulur, reklam veren aleyhine haber yazdı mı kovulur, patronun eşinin dostunun, akrabasının aleyhine söz söylerse kovulur, haksızlığa isyan ederse kovulur, hakkını ararsa yine kovulur.

Kısacası gazetecinin ömrü kovulmakla ve kovalamakla geçer. O haber kovalar, haberi buldukça kovulur, tehdit edilir, dava edilir, yargılanır, tutuklanır, mapus yatar. Mayasında gazetecilik olan bunları dert etmez, bilir ki doğruyu söyleyeni 9 köyden kovarlar. O ise azimle 10. Köy'ü arar.

İşte 9 Eylül Gazetesi tüm gazetecilerin özlemle aradığı, ülkemizde ne yazık ki sayısı gittikçe azalan 10. Köy'den biridir.

İzmirli gazeteciler dik durduğu, meslek namusunu yüreğinde ve beyninde taşıdığı sürece de 10'uncu Köyümüz hep var olacak.

Var olduğu sürece hep taraf olacak.

Doğrudan, emekten, doğadan, kadından, çocuktan, barıştan, iyiden, halktan yana...

Nice yaşlara 9 Eylül, iyi ki varsın...