Türkiye'de son yıllarda giderek derinleşen ekonomik darboğaz ve alım gücünde yaşanan amansız erime, vatandaşları hayatta kalabilmek için kredi ve kredi kartlarına daha fazla sarılmaya itiyor. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Risk Merkezi'nin açıkladığı son veriler, ülkedeki bireysel borçluluk tablosunun ulaştığı endişe verici boyutları tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Rapora göre, Türkiye'deki toplam nakdi kredi hacmi 20.4 trilyon TL gibi astronomik bir seviyeye ulaşırken, bu borç yükünün altında ezilen bireysel kredi veya kredi kartı borçlusu sayısı, son bir yılda 1.7 milyon kişi artarak 42.4 milyona dayandı. Bu rakam, Türkiye'de neredeyse her iki yetişkinden birinin bankalara borçlu olduğu ve finansal bir sarmalın içinde çırpındığı anlamına geliyor. Bu durum, sadece ekonomik bir veri olmanın ötesinde, milyonlarca ailenin yaşadığı sessiz dramın ve geçim mücadelesinin de bir yansıması.

Kredi kartları ve 'eksi bakiye' tuzakları: Borç sarmalı nasıl büyüyor?

Vatandaşın omuzlarındaki bu devasa borç yükünün en önemli iki kalemini, günlük yaşamın vazgeçilmezi haline gelen kredi kartları ve acil nakit ihtiyacının ilk adresi olan Kredili Mevduat Hesapları (KMH), yani halk arasındaki adıyla "eksi hesaplar" oluşturuyor. TBB verilerine göre, ülkedeki kredi kartı borçlusu sayısı 39.5 milyon kişiye ulaşmış durumda. Artan market, fatura ve kira giderlerini karşılamak için kullanılan kartlarda, kişi başına düşen ortalama borç tutarı ise 58 bin 543 TL'ye yükseldi.

Maaşın ay sonunu getiremediği durumlarda bir "cankurtaran simidi" olarak görülen Kredili Mevduat Hesabı (KMH) kullanımı da adeta patlama yapmış durumda. Nakit ihtiyacını karşılamak için "eksi bakiyeye" düşen vatandaş sayısı 30.3 milyona çıkarken, kişi başına düşen ortalama KMH borcu 19 bin 996 TL olarak hesaplandı. Bu iki borç kalemi toplandığında bile, ortalama bir vatandaşın sadece bu iki alandaki borcu 80 bin TL'ye yaklaşıyor. Bu rakamlar, kredinin artık yatırım veya büyük alımlar için değil, temel yaşam giderlerini karşılamak ve ayı tamamlayabilmek için bir "zorunluluk" haline geldiğini acı bir şekilde gösteriyor.

Asgari ücretin 5 katı borç: Ortalama vatandaşın omuzlarındaki yük

Tablonun en çarpıcı ve vatandaşın yaşadığı sıkıntıyı en net özetleyen verisi ise, kişi başına düşen ortalama borç tutarında ortaya çıkıyor. TBB Risk Merkezi'ne göre, Türkiye'de bireysel borçlu bir kişinin omuzlarındaki ortalama finansal yük, bir önceki yıla göre %39 artarak 112 bin 304 TL'ye yükseldi. Bu rakamın bugünkü asgari ücretin yaklaşık 5 katını aşması, borç krizinin ulaştığı tehlikeli boyutu gözler önüne seriyor. Bu, ortalama bir asgari ücretli çalışanın, başka hiçbir harcama yapmadan sadece borcunu kapatabilmek için 5 aydan fazla çalışması gerektiği anlamına geliyor. Bu durum, borçların artık ödenebilirlik sınırlarını aştığını ve milyonlarca hanenin gelir-gider dengesinin tamamen bozulduğunu gösteriyor.

Ve korkulan oldu: Yasal takipteki kişi sayısı patladı

Artan borçluluk ve düşen alım gücünün kaçınılmaz bir sonucu olarak, borcunu zamanında ödeyemeyen ve bankalar tarafından yasal takibe alınan vatandaş sayısında adeta bir patlama yaşandı. TBB Risk Merkezi'nin Haziran 2025 verilerine göre, sadece Haziran ayında 148.993 kişi bireysel kredi, 161.709 kişi ise kredi kartı borcunu ödeyemediği için yasal takip sürecine girdi. İki borcu da bulunanlar elendiğinde, sadece Haziran ayında 258.598 tekil kişi, "kara listeye" girerek bankacılık sistemi nezdindeki itibarını kaybetti.

Ancak asıl endişe verici tablo, 2025 yılının ilk altı aylık verilerinde ortaya çıkıyor. Bu yılın Ocak-Haziran döneminde, bireysel kredi veya kredi kartı borcunu ödeyemediği için yasal takibe düşen tekil kişi sayısı 883.392 oldu. Bu rakam, 2024 yılının aynı döneminde 536.020 olarak kaydedilmişti. Bu, yasal takibe düşen vatandaş sayısının sadece bir yıl içinde %64.8 gibi şok edici bir oranda arttığını gösteriyor. Bu veri, borç sarmalının artık sadece bireysel bir sorun olmaktan çıkıp, toplumsal bir krize dönüştüğünün en somut kanıtı niteliğinde.

Finansal sistem için alarm zilleri: 'Tasfiye olunacak krediler'de yüzde 92'lik şok artış

Bireysel borç krizinin yarattığı tehlike, sadece hane halklarıyla sınırlı değil. Ödenemeyen borçların büyümesi, aynı zamanda bankacılık sektörünü ve Türkiye'nin genel finansal istikrarını da tehdit ediyor. TBB verilerine göre, bankaların geri dönmesinden umudunu kestiği ve "batık kredi" olarak da bilinen "tasfiye olunacak kredi" tutarı, son bir yılda %92'lik şok bir artışla 539 milyar TL'ye ulaştı.

Maliye'den 'sahte belge' operasyonu: 'Bilmeden kullandım' devri bitiyor, 3 kat ceza ve haciz kapıda!
Maliye'den 'sahte belge' operasyonu: 'Bilmeden kullandım' devri bitiyor, 3 kat ceza ve haciz kapıda!
İçeriği Görüntüle

Bu devasa rakam, finansal sistemin içinde bir saatli bomba gibi duruyor. Bankaların bilançolarında artan batık kredi oranı, onların kârlılığını düşürür, sermaye yeterliliklerini zayıflatır ve yeni kredi verme iştahlarını azaltır. Bu durum, ekonominin can damarı olan kredi mekanizmasının tıkanmasına ve genel bir ekonomik yavaşlamaya neden olabilir. Bu nedenle, bireysel borç krizi, artık sadece sosyal bir sorun değil, aynı zamanda ülkenin makroekonomik sağlığını da tehdit eden sistemik bir risk haline gelmiş durumda.

Sadece bir rakam değil, insan hikayeleri: Borç krizinin sosyal yüzü

Bu milyarlarca liralık rakamların ve yüz binlerce kişilik istatistiklerin arkasında, aslında milyonlarca insan hikayesi, aile dramı ve kaybolan umutlar yatıyor. Borcunu ödeyemeyerek "yasal takibe" düşmek, bir kişi için sadece finansal bir sorun değil, aynı zamanda derin bir sosyal ve psikolojik yıkım anlamına geliyor. Bu sürece giren vatandaşlar, banka hesaplarına ve maaşlarına konulan hacizlerle, evlerine gelen icra memurlarıyla, sürekli çalan avukat telefonlarıyla ve en önemlisi de "kara listeye" girmenin getirdiği toplumsal damgalanmayla yüzleşmek zorunda kalıyor.

Bozulan kredi sicili, gelecekte en küçük bir kredi ihtiyacında bile kişinin karşısına bir duvar olarak çıkıyor. Yaşanan bu finansal stres, aile içi huzursuzluklara, boşanmalara ve hatta daha trajik sonuçlara yol açabiliyor. Bu nedenle, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu bu borç krizi, sadece rakamlarla değil, yarattığı insani maliyetlerle de ele alınması gereken, acil çözüm bekleyen bir toplumsal yara olarak karşımızda duruyor. Hükümetin ve ekonomi yönetiminin, bu sessiz çığlığa kulak vermesi ve sadece borçları değil, borçluları da kurtaracak kalıcı çözümler üretmesi, her zamankinden daha büyük bir önem taşıyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ